1.04.2025
Yine gelecek sana vaat ettiği günler Hakkın…
Sen vurdun yumruğunu nasılsa artık
Bırak
konuşsunlar arkandan
Aldırma
sakın
Yeterki
bitsin bu cühela savaşın
Belki bugün
belki de yarın
Daha
da uzamadan
Biri
gider diğeri gelir ki bu yol bizimdir
Bil ki
doğacak yine Tengriyle günler yakında
Ve dünün
karanlığından sana çok daha yakın…
Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e bir gün yabancı
gazeteciler bir soru yönelterek, İsrail devletinin nerede kurulması gerektiğini
sordukları aşamada Türkiye’nin kurucu cumhurbaşkanı “Keşke İsrail Avustralya’da
kurulsaydı” demiştir. (Prof. Dr. Anıl Çeçen).
Avustralya’nın
Dünya siyaseti ve finansında ne kadar etkili olduğu da artık sizin
yorumlarınıza kalıyor. İşte Atatürk dehası 100 yıl geriden bize tekrar
sesleniyor. ‘Gözünüzü açın’ diyerek. Dünyanın neresinde, hangi bozkırında
olursanız olun şayet Türk’seniz, gözlerinizi kapatıp biran düşündüğünüzde,
özgürlüğünüzün ve bu liyakati size bahşeden Vatanınızın değerini derhal ve yine
anımsayacaksınız.
Şayet
insanlık, kurtulacağı tek yolun Atatürk yolu olduğunu, Hiroşima’nın ise yanında
şömine ateşi gibi kalacağı, son Atom Harbine kadar hala öğrenemeyecekse, artık yok
olacak demektir. Ben bunları kendi son yolculuğuma çıkmadan önce yazayım da
belki birilerine faydası olur. Suratlarından kin, kan, küfür ve nefret akan
insan kılığındaki bir sürü dışkı, sokaklarda dolaşıp istediklerini yapıyorlar.
Öte
yanda gözleri ışık, kafaları hümanist mantık ve erdem yüklü diğerleri olan milli
çoğunluk, birkaç hayalperest oportünist adına zindanlara doldurulmaya çalışılıyor.
Elbette bunda bir terslik var; ama sonunda bu terslik, sebep olanlara çok daha ters
olacak gibi görünüyor. Ben söyleyeyim de sonra söylemedin demeyin. Eski
camlardan bardak bile yapamayanlar, bir de eski TV görüntülerinden, şimdi de
yeni kanun maddeleri yazmaya kalkıyorlar. Hadi canım güldürmeyin insanı.
Binlerce yılın evrensel hukukunu, kimliğinizin müptezel çıkar mazbatasına mı dönüştürmeye
çalışıyorsunuz. İyi de bundan ne çıkarınız veya ne zamana kadar olur, hiç düşündünüz
mü?
Tabi
bunların üstüne bugüne kadar Devletimize karşı oluşturduğunuz anayasa ihlali
borçlarınızı da koyarsanız, bilmem ki ne söylenir artık size. Alo, dikkatli
olun, bırakın lamı cimi, çünkü yaptığınız her şey katastrofik bir sorumsuzluk
suçudur. Yoksa zaman döndüğünde, bizde kabrinize su mu dökelim. Bugün medet
umduğunuz ABD, eskiden kullandığı ve sonunda kendilerine sığınmak zorunda kalan
Güney Amerikalı veya açık Okyanuslu sömürgelerin otokratlarını, önce ülke
dışına sürüp sonra da temizletiyordu.
Bugün
vilayetleri olan Hawaii de bile böyle olmadı mı? Ve bu temizlik işlerini de
kurguladığı, sözde sömürge vatandaşları tezgahlamış oluyordu. Böylece maktullere,
misyonları bittiğinde bakmak üzere söz verdiği halde, finansal bir yükümlülük
de taşımak zorunda kalmıyordu. Herhalde öteki kokarcalar, aynı durum kendi
başlarına gelince, Trump’la yeni antlaşmalar yapmak zorunda kalacaklardır, ki
en azından bir süre daha toprağı ayaklarıyla çiğneyebilsinler, kim bilir?
Bunları
söylerken ve menhur çevrelere lanet okurken, Mansur Yavaş’ın, İmamoğlu’nu tam
da bu zor günlerde yalnız bırakmayarak, yüksek dereceli etik bir insani
stratejiyle desteklemesinin, evrensel siyaset bileşkesinde emsali az bulunur
olduğunu kabul etmek ve bunu da alkışlamak zorundayız. Çanakkale neresi midir?
Türkiye’nin Kuzey Batısında, yedi düvelin bile emsalsiz bir şekilde ezberlediği
geçilemez bir kaledir.
Ki
bu kale, Türk töresiyle büyüyenler ve onlara ölmeyi emreden Liderleriyle,
Dünyaya verdiği ders nitelikli bir vatan savunmasıyla tescillenmiştir. Bana
kalırsa fazla söze de gerek yoktur. Çünkü Türk evladı, kendisini var eden
töresi nedeniyle, nasıl olsa her gerektiğinde böyle savunmaları tekrarlayabilecektir.
Nitekim 1919 yılında bütün son sınıf talebeleri Çanakkale şehidi olduğu için
mezun veremeyen ve Mekteb i Şahane diye anılan Tıbbiye, Dünya tarihinin de bir
ilkidir. İşte çeşitli kulvarlarda Dünya rekorlarını alt üst eden gerçek Türk
varlığı da budur esasen.
Ve
asla korkuyu tanımamış ve güçlüye bile boyun eğmemiş olan Türkler, yeni
rekorlara doğru yollarına devam edeceklerdir. Muhteşem Çanakkale zaferini bile,
İngiliz Taburlarını yutan sarı bulutlara yoran yobazlara rağmen, Türk Ordusu,
hurafeleri yayan, yobaz İngiliz muhiplerine ve uçaklardan atılan ‘teslim olun’
mesajlarına rağmen bağırta bağırta bileğinin hakkı ve kuvvetiyle kazanmasını
bilmişti. Hele İstiklal harbinde keşke Yunan kazansaydı diyebilen aklı küf
tutmuşlardan bahsetmek bile aslında abestir.
Rahmetli
Atatürk’ün Çanakkale’den sonra, İstiklal harbini de kazanıp, Cumhuriyeti kuruncaya
kadar geçen sürede mücadele etmek zorunda kaldığı problemler o kadar fazla ve
zorluydu, toplumsal kültür o kadar kısırdı ki, İmamoğlu ile birlikte bütün
muhalefete çıkarılan problemleri bir araya toplasak, İstiklal Destanının yanında
çocuk masalı gibi kalır. O halde yüksünmeye hiç gerek yoktur, aslanlar gibi
kaldırın kafalarınızı yukarıya. Çünkü Cumhuriyet kalesi CHP mihmandarlığında,
Atatürk’e layık olmak zorundayız. İmamoğlu’nu tutuklayabilmek için bir sebep
yaratmalıydılar, diplomasını iptal etme atfıyla o sebebi de yaratmış oldular, çünkü
sağlam bir diplomanın iptali, ağır bir kişisel suç gerektiriyordu anlayacağınız!
Erdoğan’ın
tam da şehitleri anma gününde, gole koşan rakibine attığı kırmızı kartlık
diploma çelmesi, zaferin kazanılması için en yerinde ve isabetli bir doping
olmuştur. Muhtemel buluşmada, Trump ile Erdoğan arasında yapılacak bir konuşma
esnasında, öngördüğümüz, Erdoğan’ın “ülkemizde bizi yolcu etmeye kalkıyorlar,
ne dersiniz” sorusuna, Trump “merak etmeyin, hallederiz” mi demiş veya diyecek
midir ya da İmamoğlu’nun diplomasını Erdoğan’a mı verir acaba? Yoksa birileri
İmamoğlu’nun diplomasını müsait bir yanlarına mı yamarlar. Ne var ki ABD’nin
BOP misyoneri AKP’nin şanzımanı o kadar dağıldı ki, asla toparlayamayacağını
Trump da biliyor hiç kuşku duymayın. Ve bu soruların cevabını, artık sizin
yorumlarınıza bırakıyorum Sayın okurlar.
Saatler
çaldığında, Türkler yine Uzay bozkırlarında atlarının yelesine tutunup sırtına
tırmanarak, ırak galaksilerde nasılsa yine özgür İmparatorluklarını
kuracaklardır. Bakalım o zaman profesyonel ligden çoktan diskalifiye edilmiş
olan Tayepspor, acaba kaçıncı AMATÖR kümede yine oynamaya başlayacaktır. İşte bizim
dağların kokarcalarının anlayabileceği tek dil de budur. Çünkü Ortadoğu’ya emperyalist
halısını sermeye kararlı ABD ve BOP yaftalı halıcı misyonerlerinin kullanma tarihleri
artık sona ermek üzeredir. Dolayısıyla da bizdeki takım arkadaşları işi sıkı
tutmak zorundadırlar, ki kapı gibi bir diplomanın bile iptali, buna en son
örnek olan siyasi bir paradokstur. Hiç unutmayalım ki Hitler bile böyle bir
sorumsuzluğa neden olmamıştı.
Yahu,
hiçbir kimse hukuki bir nedeni olmadan yargılanamaz. Şayet Devlet bunu yaparsa,
bugünlerde olduğu gibi Devlet de olamaz. Ayrıca herkes yargılanabilir lafını
kullanmak, salt bir teslimiyet ifadesidir. Bu da sadece monarkı besler. Doğrusu
ise, anti yasal bir nedeni oluşmadan, Devlet dahil hiçbir güç, bir kimseyi veya
yasa ihlali olmayan yasal bir kurumu yargılayamaz.
İşte
tam da söylediğimizin aksi yapılan böyle bir asosyal dönemde, asla yarım ya da
düşüncesizce konuşmalar yapmayın veya müdahil olamayacağınız değişken yollara
sapmayın ki, takiyeciler de hemen lades kemiğinizin diğer ucuna yapışmasınlar. AKP
Hükümetinin artık iflas ettiğinin hıçkırıklı bir göstergesi olan, tartışmasız anayasal
ihlalini ve Erdoğan’ın bile ıskarmozsuz bir kayıkla Okyanusa açıldığını hala
göremeyenleri, Allah’a havale etsek bile, bilin ki o dahi bunları kabul
etmeyecektir.
Öyle
ki mat olsalar bile, satranç tahtasını rakibin kafasına fırlatacak kadar ipin ucunu
artık, topluca kaçırdıkları anlaşılıyor. Ve görüldüğü gibi AKP bugün Türkiye
Cumhuriyeti’ni, bir mafya devletine dönüştürmeye kalkıyor ki, bunun ne kabulü
ne de telafisi olabilir, dolayısıyla herkes haddini bilmelidir. Yalnız büyük
hengameden sonra, yine de Çömez’i tutan ve Erdoğan karşıtı Ak Parti tarafı,
şayet araziye uymayıp ayak altında kalırsa, ezilip son şansını da kaybetmiş olacaktır.
Çünkü
mesele artık Parti veya kişilerin değil; aslında salt Türkiye Cumhuriyeti’nin
ana meselesi olmuştur, açın artık gözlerinizi. Gençler bilmez; ama biz benzer
olayları 60’larda da yaşamıştık, ne var ki durum, o zaman olanlardan yine ABD
nedeniyle sorumlu olan DP’ye, çok pahalıya, hatta öbür tarafa zorunlu tayin
edilen canlara ve acılı göz yaşlarına mal olmuştu. Şimdi ise Tüzel Devlet
askıya alınmıştır, yani artık AKP Hükümetinin yasal varlığı da bizatihi
kendileri tarafından aynı askıya asılmıştır.
Aslında
Erdoğan’a teşekkür etmek lazım, çünkü İmamoğlu’nun beklenenden bile fazla
sevildiğinin ortaya çıkmasını sağladı. Bu kadar kendi kuyusunu kazan bir kafa
yapısına nasıl sahip olunur bilinmez. Çünkü kendi çukurunu kendisi kazana her
zaman rastlayamazsınız. Herhalde teokrat işgüzarların uykuları daha da azalmış,
geceleri daha da kararmıştır artık. Aman ne iyi yaptınız, açık yaraya eter
dökmek gafletiyle, kendi sonunuzu bile hızlandırdınız. Demek ki bayrakları
ellerinde anti yasalları protesto edenlerin millet, Sarayda oturanların da
illet olduğu tekrar çıktı meydane.
Dışarıdan
alınan bilgiler; Dünyanın hemen hemen bütün kalkınmış ülkelerinde, CHP
vekaletiyle bir Türkiye Demokrasi dayanışması olduğuna ve bunun da içerideki ve
dışarıdaki bütün Demokratik taraflar tarafından tamamen desteklendiğini, şaşmaz
bir açıklıkla ortaya koyuyor. Yani duymak istemiyorsanız bile görmek
zorundasınız; ama anlayabiliyor musunuz? Zira İmamoğlu gümbür gümbür geliyor
artık muhteremler. Şimdi Hukuk, pardon guguk aramaya devam edebilirsiniz artık,
belki yardımı olur size. Ve Tarih ise bütün zamanlar için ibret alınacak sonsuz
yolculuğuna hiç aksatmadan devam ediyor. Ve buradan da anlayabiliyoruz ki,
Tanrı belki de salt evrim teorisidir, kim bilir...
Dünyanın
terörist başı ABD, tiramola atarak yelkenlisini, sessizce hedefine doğru yönlendiriyor.
Peki nedir bu hedef; Hollywood artık ÇİN malı olduğu için de yeni Netflix
senaryolarıyla, sessiz ve derinden Doğu bloğu güçlerini, Ukrayna soslu LSD ve
Netflix finans senaryolarıyla doldurdukları şırıngalarıyla uyutarak zamana
oynuyorlar. Çünkü yeniden Dünya ticaretini ellerine geçirebilmek için, BOP
projesini istedikleri doğrultuda bitirmek zorundadırlar.
Ve
yeni bir Dünya Savaşından en fazla zararı görmemek için elbette savaşsız bir sürece
de herkesten fazla ihtiyaçları vardır. Ve bu sürenin kazanılması için de Türkiye,
kendileri için en önemli baş aktörlerden biridir. Ne var ki ABD senaryosunun
içinde ve dışında stratejik önemi asla tartışılamaz olan Türkiye, Erdoğan parmağıyla
şimdilik ABD safında görünmektedir.
İşte
bu durumun korunması bağlamında, Trump’ın neden özel olarak Erdoğan’la yaptığı acil
telefon konuşması da yadırganmamalıdır. Zira 23 Mart İmamoğlu başkanlık aday seçimi
çıkışlı, genel seçimlerin de ön provası sonuçlarından, genel seçimlerde AKP’nin
çok muhtemelen oluşacak acınası sefaleti de anlaşabildiği üzere kendisine,
Türkiye’yi bağımsız demokratik bir kulvara taşıyacak olan İmamoğlu değişimini,
ne yap yap engelle veya mümkün olduğu kadar geciktir tembihi, kesinlikle yapılmıştır.
Öyle
ise hali pür melal, aziz Türkiye’m hesabına artık bitiş düdüğü çaldığı nedeniyle,
hele de birkaç müstevli, emperyalist beslemesi, menşei bozuk etkisiyle asla
geri sayıma tevessül edilmemeli, milli dik duruştan santim taviz verilmemeli,
yani ya dik duruşla sona gidilmeli ya da mekânı temizlemeden ileri
gidilmemelidir. Ve Türk töremizin kutsiyeti olduğu, bir an için bile asla
aklımızdan çıkarılmamalıdır. Çünkü artık durum, tam da özlediğimiz ve salt Türk
töresine yakışan o kıvama gelmiştir. Haydi bakalım, yumruklar sıkılmış olarak
omuz omuza dik duralım ve hep yukarı ileriye doğru bakalım artık emmioğullarım.
23
yıldır ülkemizin başında boza pişiren AKP ve tek adam rejiminden hala kurtulmuş
olamamızın nedeni; BOP yaftalı salt bir ABD maskaralığının uzatmalı emperyalist
dizileridir. Bilmem artık başka söze de gerek var mı? Demek oluyor ki, bundan
sonra yapılacak ve ülkemizi emperyalist paylaşımın dışında tutacak olan bütün
ihlas hesapları, bu doğrultuda algoritmalarla formüle edilmek zorundadır artık.
Yani
gerçek düşman asla gözden kaçırılmamalı ve sahteleriyle de boşuna vakit
kaybedilmemelidir. Çünkü 23 yılda polis kuvvetlerinin ve hapishanelerin
arttırılması, hukuk sisteminin budanması, yobaz tarikatların serbest
bırakılması, Türkiye’mizden teokratik devlet yaratılmak istendiğinin göstergesi
değil miydi? O halde ne yaptınız bugüne kadar. Ve Hükümet ne yaptı diye siz soramazsınız,
zira tek adamın, emperyalist misyonu dolayısıyla da interaktif korunması vardı.
İşte
bütün bunları atladıysanız ve sadece seyirci kaldıysanız, bugün de işte böyle
sızlanmak düşer millete. Neyse ki çözümü olmayan problem yoktur der mantıksal
matematik veya matematiksel statik. Hadi, şakaklarınızı avuçlarınıza alıp,
beyinlerinizin fırınına biraz kömür atın ve ceketinizi askıya asarak
kollarınızı İmamoğlu gibi sıvayın bakalım. Belki haramiler kampüsünün yerlebir olacağı
yere birlikte ulaşabiliriz. Bu arada şeker Bayramınız şekersiz mi geçiyor?
Ziyanı yok, bu da geçer, gönlünüz sağ olsun yeter.
Bayramınızın her şeye rağmen şekerli
geçmiş olmasını kalben temenni ederim. Gelecekte en kötü günlerinizin bile
bugünlerinizi anımsatmaması gönüldeşliğimle, size ve tüm aile bireylerinize
sağlık ve esenlikler diliyorum…
Serendip
Altındal
Özün
Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com