Zaman
yürüyor ve Trump icraatları aldı başını gidiyor. Hele Elon Musk gibi az
eğitimli bir çocuğun fantezilerle dolu kafasına sahip ve kendisi gibi paradan
başka da bir meta kabul etmeyenlerden oluşturduğu İktidarı, bakalım daha ne
kadar devam edebilecek. Adam şimdi de Gazze’nin mütaİTliğine soyunuyor, böylesinden
başka da ne beklenebilir ki. Çünkü bize, kendi sıkıntılarımızı bile neredeyse
kenara koyduracak ve kendi kuruluş nedenini bile unutan USA’nın Trump
saçmalığı, evrenselleşmeye doğru, endişe verici şekilde bir Kutup ayısı hızıyla
yol alıyor.
Yani
yorgun dünyamızı yakında yeniden patırtılar bekliyor. Zira ilke Amerikan Doları
olmuşsa bu belayı telef etmeden dünya sakinlerine huzur yok demektir. Ne var ki
başımızın belası olan Doların şimdiden bazı ülkelerde yasaklanması, Doların
iflasının da göstergesi olmaya başladı. Dışarıda bunlar olurken içeride Nur
topu gibi yeni Teğmenlerimizin, üzüntülerini anlatmak için ziyaret ettikleri
Atatürk’ün Anıtkabir’i önünde verdikleri muhteşem resim, ileride TSK’nın ileri
rütbelerinde çocuklarına, torunlarına iftiharla nakledecekleri bugünlerin bir anısı
olarak, aile albümlerinde şüphesiz yerini alacaktır.
Hele
de hal bu iken Osmanlı artığı savaşlar yorgunu, bitik Anadolu Türkmenlerini
birleştirerek, İstiklal harbiyle Anadolu’yu Türkiye Cumhuriyeti olarak
millileştirip, Cemiyeti Akvama laik ve bağımsız bir Devlet olarak dahil ettiren
Atatürk’ümüzü ayırımcı niteleyen müstevlileri, hangi kalıba oturtmak gerekir. Şara
ve Erdoğan görüşmesi beklendiği gibi, emperyalist güçlerce önceden hazırlanmış
tek perdelik bir komedi sahnesi olmaktan öteye geçemedi. Ve böylece Suriye
ilişkileri yeni bir, iki bilinmeyenli denkleme doğru yol almayı sürdürdü.
Enginyurt’un
CHP’ye kabul töreninden sonra kendisine soruşturma açıldı. Bu duruma ve diğer
bütün yersiz ve densiz tutuklamalarda olduğu gibi, Erdoğan ile dirayeti
kendinden menkul bir Savcı ikilisinin, koca Türkiye Cumhuriyeti’ni yönettiği
sanrısına; Guantanamo Kampında dijital çiplerle kör ve sağır yapılmış,
emperyalist masallarından başka görsel ve söylemler görüp, duyamayan tutuklu
garipler bile güler. Deprem bölgelerine CHP’li Belediyelerin yolladığı ihtiyaç
yardımları, AKP çadırları gibi satılmak için değil; ama ihtiyaç sahiplerine
hakça dağıtılmak için yapılmıştı. Lakin arada yapılan her dolaylı vergiyse,
Devlet eliyle yapılan soygunun yasal babasıdır.
Vaat
edilen evleri konteynerlere dönüştürülen ve kendilerine sadece azaplarıyla
yaşamaları kader yapılmış depremzedelere tanrıları yardım etsin demekten başka
da bir şey gelmiyor, devlet sandıkları zulüm çetesinin elinden. Millî gazetede
haberi çıkan yeni denetleme yasası, Türkiye Cumhuriyeti’nden bir Ticani Kabile
Devleti yaratmak üzere servise başladı. İyi de sahiden bu kadar hafif ve
egotirik, oligarşik bir yasayla, yolunda binlerce Şehidi olan bağımsız bir 100
yıl Cumhuriyeti, gerçekten yok hale getirebilinir mi? Bunun olmazlığını
anlayabilmek için tarihin basamaklarında biraz gezinmek yeterli olacaktır.
Herhalde Erdoğan İktidarı, 23 yılda öğrenemediklerini giderayak öğrenmeye karar
verdi.
Çünkü
kendileri de bu tespiti, Savunma Bakanlığının Teğmenler hakkında verdiği
kararın gerekçesinin acilen değiştirilmesiyle anımsatıyorlar. Bahçeli Hastanede
kalp kapısını yeniletirken bile hala ittifakça mırıldanıp muhalefetle uğraşıyorsa,
artık siyaset perdesini indirmelidir. Hani biz söyleyelim de bakarsınız ona da
bir vahiy geliverir. Bu arada USA AID Fonundan yardım alan ve bilhassa da
insanları birbirlerine kırdırılan Afrikalılar, bu yardımları ‘yanımızda ve bizimle
değil’ diye protesto ederken çok haklıdırlar. Emperyalist USA ve taifeleri
sömürge yaratmak uğruna, insanları hem öldürüp hem de yardım masallarıyla uyutup
Dünyayı da birlikte soyuyorlar.
Yine
sözün özü diyerek kısa keselim ki; Erdoğan ve grubunun da çok iyi anladığı
gibi, yasal olarak millet ve muhalefetin sessiz direnişiyle seçim sonunda yolcu
edilecekler nasıl olsa; ne ki Hükümet kendi normaline dönünce de onlardan,
bütün milli alacakların hesabı sorulacaktır. İşte bu durumun endişeyle farkında
olan Erdoğan, şimdi yasal veya değil, boşuna da olsa, İktidara sonuna kadar
asılmaya devam edecektir.
Halbuki
‘buraya kadar ancak gelebildik’ gerekçesiyle seçimlerin yolunu açarsa, belki
hala anılarda yer bulabilir. Çünkü ben yerinde olsam, inatlaşmayı bırakır, son aklımı
kullanarak şart olsun ki böyle yapardım. Aslında bir teklifte Anayasa için
yapılmalı. Şöyle ki; yeni bir madde ile, İktidar tökezlediğinde veya
Türkiye’mizden bir Bedevi kampüsü çıkarmaya çalıştığında, dışarıdan yabancı
yöneticiler transfer edilebilmelidir. Mevcut durumda ise bize cuk oturan da bu
olur herhalde. Yalnız, muhalefet içinde bile muhalefet çıkararak, birlikteliği
atlayan bazı egoist kafaların melanetini de hiç unutmamak ve önce de onları
elimine etmek gerekecektir.
DP
döneminden itibaren, bugün bile marjinal kitle ve Partilerin CHP ile
uğraşmalarının tek nedeni; CHP’nin Cumhuriyet ve Parlamenter sistemin en sadık
muhafızı ve ülke tabanında, asla yadsınamaz bir mevcudiyetinin olmasıdır. Aynı
nedenle de Marjinaller, CHP’yi aşarak İktidar olabilmek için, yasal olmayan
yollara ve şeytanca hilelere muhtaç olduklarını da çok iyi bilirler. İşte
bugünkü asosyal durumun nedeni de budur.
Çünkü
köşe cambazı marjinaller iş başındadır. Hele de tek adam rejimi, Şeytanın en
sevdiği kankasıdır. Yine de bir hatırlatma yapalım; şayet Anayasa Mahkemesi,
anayasal olmayan tek adam rejimine, kamu görevlilerini kafalarına göre görevden
alma yetkisi verirse, yasal olmayan Oligarşiye de onay vermiş olur. Artık
Anayasaya da gerek kalmaz. Ve işte o zaman güler yüzlü, tatlı dilli munis adamlar,
dev kesiliverirler. Çünkü Vatan bölünemez, bölünürse Vatan olmaz. Dünyada yeni
bir Devlet de kurulacak kadar toprak da kalmadığından, güçsüz Devletler ya
sömürgeleşecek ya da yok olacaklardır.
İşte
burada artık diyebiliriz ki; kuruluşta doğru başlayan ve bugüne kadar gerekli
devrimlerinin bir kısmı da yapılabilen Atatürk Cumhuriyeti’nin, yeniden kuruluş
ayarlarına dönebilmesi ve kalan Devrimlerinin de tamamlanabilmesi için tek yol;
Atatürk’ün kendi Partisi olan CHP’nin, başlangıçta olduğu gibi milli birlik
seferberliğiyle yeniden seçilmesi ve olmazsa olmaz Meclisin yeniden yapılanmasıyla
da Parlamenter sisteme, daha fazla vakit kaybetmeden derhal dönülmesidir.
Özgürlük ve bağımsızlık benim
karakterimdir. -K. Atatürk
Serendip
Altındal
Özün
Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com