1.2.2025
Gandi
Gandhi'nin
yolundan gidenlere uygulattığı formül, zalimlere karşı kalplerinde öfke olmadan
meydan okumaktır. O, şiddetsizliğin şiddetten daha çok cesaret gerektirdiğine
inanır. Şiddet kullanmayan direnişçinin düşman ateşine “yüzünde bir gülümseme”
ve “neşeyle” dalmasını bekler. Gandhi öğretisinde, birbirini sevmeyi öğrenen
insanların arasındaki uçurumların kapanabileceğini ve bu uçurumdan faydalanarak
kitleler üzerinde hâkimiyet sağlamaya çalışanların da artık bir güçlerinin
kalamayacağını söyler. Fakat sevginin ve fedakârlığın gücüne dayanan sessiz
direniş, gözünü kan bürümüş deli bir zorbayı emellerinden nasıl vazgeçirecektir
diye düşünülebilir.
(Gandhi- Norman F. Finkelstein)
Şiddetsiz Mücadelede Totaliter Diktatörleri Yenmek
Mümkün mü?
Dünya genelinde otoriter rejimlerin yükselişi,
insanlık tarihinin karanlık dönemlerini temsil ediyor. Ancak karanlık günlerde
bile umut ışıkları yanmaya devam ediyor. Şiddetsiz direniş, birçok toplumun
baskıcı yönetimlere karşı kazandığı zaferlerin temelini oluşturuyor. Mısır,
Doğu Almanya, Pakistan ve Şili gibi örnekler, şiddetsiz mücadelenin yalnızca
strateji değil, insanlığın geleceği için hayati gereklilik olduğunu gösteriyor.
Şiddetsiz Mücadelenin
Kılavuzu…
Bu bağlamda, Global Nonviolent
Action Database (GNAD), şiddetsiz mücadelenin tarihsel ve stratejik
önemini vurgulayan kapsamlı kaynak olarak karşımıza çıkıyor. Swarthmore College
Barış Çalışmaları bölümü tarafından oluşturulan bu veri tabanı, 1920’lerden
günümüze 1400’den fazla vaka sunarak, 100’den fazla ülkeden elde edilen
verileri bir araya getiriyor. Hem akademik araştırmalar hem de aktivistlerin stratejik
planlamaları için kritik araç işlevi görüyor. Her vaka, farklı kültürel, sosyal
ve politik bağlamlarda direniş stratejilerinin nasıl geliştirildiğini ve bu
stratejilerin başarı veya başarısızlık nedenlerini analiz ederek, mücadelenin
dinamiklerini anlamamıza yardımcı oluyor.
Kaynak: (Otoriter
Rejimlerin Karanlık Yüzüyle Mücadelede Umut Işığı)
İleti : https://groups.google.com/g/ozel-buro-istihbarat
Mail: sadiozgul@gmail.com
Yine
binlerce yurttaşa hitap eden CHP’nin Beşiktaş mitingi, iyi seçilmiş dokunaklı
söylevlerle bütün ülkeye ses verdi. Yalnız haklı bir seçki olan kırmızı kart
maalesef bu defa, tekrar görünmedi. Oysa bilakis görünmeliydi. Siyasi
tansiyonun artık tahammül sınırlarını zorladığı günlerde, umutla beklenen otağ
davulunun gür sesini oluşturacak tokmağı vuracak, Cumhurbaşkanı adayının ismine
artık karar verilmelidir ki, gelecek mitingler doğru yola yönlenerek amaca
ulaşabilsinler.
Madem
ki savaş ilan edildi ve bir Cumhurbaşkanının ağzından asla çıkmaması gereken ve
sahibini bile mahkûm edecek, çakma turp özneleri devreye alındığına göre ve
durum artık millet meselesi haline de gelmişse, “haydi Abbas vakit tamamdır
artık” denmelidir. Ne var ki bırakalım yapay turpları da AKP’nin çeyiz
sandığında sakladığı gerçek ve yandaş baba turplardan bahseden yok. Herhalde
onlar seçim sonundaki, hesap gününde topluca açıklanacak anlaşılan.
Savunmalarını
yaparken bile sözlerinin arkasında olduklarını savunarak, aslında Atatürk ocağı
olan Harbiye’yi bile savunan alınlarından öpülesi Teğmenleri, bütün Türk
milleti olarak bağrımıza basıyoruz. Çünkü onlar Türkiye Cumhuriyeti olan
vatanımızın, özgürlüğümüzün, töremizin kısaca binlerce yıllık müktesebatımızın muhafızlarıdır.
Ve
tarihe bakıldığında bu muhafızlığın sadece sınırların değil; ama Dünya
Devletlerini de çağdaşlaştıran muhteşem Türk Kültürünün de muhafızlığı olduğu
derhal anlaşılır. Mesela, bugün Trump’a icazet veren Senatoyu bile Dünya
insanlığına, ihtiyarlar meclisi namıyla öğreten de kendi ermişler meclisinden icazet
almadan, kılıçlarını bile çekemeyen Başbuğlarının Liderliğindeki Türklerdir.
İşte
bütün bu milli değerlere rağmen, 5 Teğmenin Atatürk’ün askeriyiz demeleri nedeniyle
ordudan ihraç edilmesi, aslında Atatürk’ün de ordudan ihracını
gerektireceğinden, Türkiye Cumhuriyeti de açığa düşer. İşte böyle bir beyinsizliğe
ve ahlak düşkünlüğüne olur verenler bilmelidirler ki, bitiş saatleri mutlaka
çaldığında, bütün mevcudiyetleri yerlebir olacaktır. Ne var ki ihraç edilen
Teğmenler ve disiplin amirleri, en ufak bir özlük kaybına uğramadan yine
Atatürk’ün ordusuyla kucaklaşacaklardır.
Trump
komedi sahneleri ve ABD’nin, güncel uygulamaları ve sivri siyasi mesajlarına bakıldığında,
eskiden hürriyet, adalet ve cemiyeti Akvam kavramlarıyla daha toplumcu bir görüntü
vermeye çalışırken, artık bu temel kavramlarını da elinin tersiyle itip, tam
Şeytani bir emperyalist kalıba girerek, Avrupa ekonomilerine de çöktüğünden, aslında
Dünyanın birçok ülkesi de artık anti Amerikanist olduğu için, bir Dünya Harbine
bile gerek kalmadan, kendi sonunu da hızlandırdığı anlaşılıyor.
İlginçtir;
ama bu durum, bizdeki Erdoğan AKP’siyle birleşik bir görüntüyü de
çağrıştırıyor. Erdoğan, uzayıp tepesinden bakan CHP Liderliğindeki muhalefetle devamlı
her polemiğe neden olduğuna göre, o da kendi sonunu hazırlıyor anlaşılan. Zira
bundan sonra artık çekmeyen şimendifere daha fazla istim verirse, kazanı da
patlatacağından, tevatürü fazla uzatmaması gerektiğini de düşünmesi
gerekecektir.
Ve
görünen odur ki; şayet Erdoğan Trump’a güvenip yeni beklentilere yönelir de
zorunlu hale gelen seçimleri göz ardı edip Türkiye’ye zaman kaybettirirse,
hayatının hatasını yapacaktır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası, Türk
töresini de pekiştirerek 100 yıl önce, 1924 yılında yeni Türk Başbuğu ve
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş
felsefesi olan Kemalizm tarafından onaylanmıştır ve bu husus da aslında yeterinden
fazla açıklama yapmıştır bütün Dünya insanlığına.
Ey
Trump ve uluslararası emperyalist sermaye, siz de çok iyi biliyorsunuz
şüphesiz; ama hiç unutmayın ve kendinizi de fazla abartmayın ki, Türk
Anadolu’su Doğu Avrupa ile Batı Asya kapıları arasındaki tek ve asla
vazgeçilemeyen bir barış ve huzur köprüsüdür. Ve bu köprü Dünya Barışının da
bir Atatürk fundamenti olduğu için bütün Dünyaya güven vermektedir.
O
halde Haçlı atalarınızın da çok iyi tanıdığı Türk Anadolu’su üzerindeki, Dünya
barışını bile altüst edecek karanlık emellerinizden acilen vazgeçin. Ve hiç
unutmayın ki gürz, demir yumruğu bile sahibinin çatısına teneke çivi halinde
çakar. En mentalsiz ya da uçuk bir oligarkı bile elimine eden şiddetsiz zaferin
sırrı ise, bütün muhalefet Partileriyle birlikte milletin, kararlı
birlikteliğinde gizlidir. Çünkü bu muhteşem güç Devletin ta kendisidir.
Yukarıda okuduğunuz Gandi, bırakın Diktatörü, emperyalist İngiltere Devleti karşısında
bile Hindistan zaferini, milletiyle uyguladığı şiddetsiz dirençle kazanmıştı.
Aradan
12 yıl geçtikten sonra artık mazi olmuş Gezi sorgulamalarının yeniden ortaya
çıkması; Adaletsizliğin, ekonomik durumun berbatlığının ve dış borçların artık
ödenemez hale gelmiş olmasının zorunlu hale getirdiği yapay gündem yaratma
ihtiyacı nedeniyledir. Çünkü çoktan bırakılması gereken İktidarı, hala
ellerinde tutma gayreti içinde olanların yadsınamaz çaresizliği, tonlarca karın
altında kalacakları heyelanı umutsuzca bekleyen trajik bir tükenmişlikle
eşdeğerdedir.
Öyle
ki bugüne kadar yanmaması bile mucize olan bir ihmaller oteli yangınında, başka
hiçbir ülkede yaşanmamış idari ve siyasi ihmaller neticesiyle, hayatlarını
kaybeden veya yaralanan onlarca yurttaşı tam da andığımız bir günde acıların
üstüne, bir de böyle bir yapay gündem yaratılması, aslında Gezi olaylarını da
katlayan İktidarın, fikren bittiğinin de göstergesidir.
Geçmiş
benimle.
Sen benimlesin.
Geçmişi ve seni
hiçbir zaman yitirmedim..
«...
fakat hiçbir yaşta ruhu soymaya gelmez.
Ve
herkesin önünde, hattâ kendi önümüzde
bile daima giyimli durmalıdır.»
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
Eskiden
ruhumuz terennümlerle doluydu ve onlarla yıkanırdı. Bugün ise emperyalist hırs
ruhumuzu altüst etti. Ne var ki evrim gerçeği, sonsuz zamana tırmanan bir
asansör gibidir. Bilhassa da biz emekliler, çok iyi biliyoruz ki, yarın daha da
evirilmiş olan özümüz yani ruhumuz, kendi gerçeğini yeni bünyelerde, yine
bulacaktır. Ve hiç unutmayın ki zaman; bundan sonra da oluşacak her madde ve
mekânın da yaratıcısı olmaya devam edecektir.
O
halde artık adını koyalım: Kara para ve haksız kazançlar elde edenler uyuşturucu
müptelası gibidirler. Yani uyuşturucunun zararını bilir; ama kendilerini
engelleyemezler. Ve sonları da ya dijital tutuklu bir tedaviye muhtaç hale
gelmeleri ya da yok olmalarıdır. Çünkü akan paraya cebini kapamamak, insanın doğasındandır.
Bunun yolunu da açan bozuk sistemin bozuk adaletidir. Ve aynı bağlamda; ülke
adaletine gönlünü koyan, Sayın Özel’in kalbi, dili, eli, gönlü hep var olsun dileyerek
yolunda yürümek, artık aziz milletine de şart olmuştur.
Serendip
Altındal
Özün
Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com