(Başlangıçta eylem vardı. – J. W. von Goethe)
Etkinliğimi artırmadan ya da doğrudan doğruya
canlandırıp (yaşamına) bir şey katmadan, bana yalnızca bilgi veren her şeyden
nefret ediyorum.- J. W. von Goethe)
|
Bütün Bilim
adamları tarafından da kabul edilen bir başlangıçtan sonra, Dünya ve insan
doğasının bu günlere ulaşması önce yürüme, el becerisi ve alet yapımlarıyla
başlamıştır. Ve bugün artık bilimsel eylem ve ağır endüstrilerle çok daha
farklı noktalara geliniş ve ileride de gelineceği, ne yazık ki hala devam eden
gericiliğe rağmen, artık tartışmasız bir gerçeğe dönüşmüştür. Ne var ki bilim
ve eylemin bittiği nokta da ise, önce düşünmek ve sonra eyleme geçmek de bitmiş
olacağından, insanlığın sonu artık gelmiş olacaktır.
(Egemen sınıfların
'ideolojik' faaliyeti, 'üst yapı' etkilemesinin tipik örneklerinden biridir:
Üretim araçlarını ellerinde bulundurdukları için egemen sınıf durumuna gelmiş
olanlar, kurulu düzenin ideolojisini kullanarak, -örneğin dine başvurarak ya da
sınıf çatışması gerçeğini yadsıyarak ya da yozlaştırarak- tarihsel gelişimi
gözden kaçırmaya ve artık aşikâr duruma gelmiş çözümler yerine sahte çözümler
ileri sürmeye çalışırlar. – F. Engels)
Bize gelince durumumuz
ortadadır; sol, sağ ve emperyalist Feodalite etkisiyle en az bin yıl kendi
kültür ve şanlı kimlik tarihlerinden yoksun kalmış Türklerimizin, yeni Hükümetle
birlikte yeniden milli eğitim seferberliği çerçevesinde yapılanması, şartların da
üstünde artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Atatürk’ün vefatı nedeniyle kısa
süren Türkiye Cumhuriyeti Devrimleri dönemi ve arkasından gelen Hükümetler, Feodal
yapı ve burjuvaziyi temizleyemediği için bu özdekçi milli eğitim, esasen milli
müktesebatın pekiştirilmesi gereğiyle de yadsınamayacaktır.
Son
gelişmelere bakıldığında, Suriye’de olanların BOP projesinin sahneleri,
oyuncularında senaryocuların figüranları oldukları bütün açıklığı ile
görülüyor. Ne var ki muhalifler arasında en az Esad kültüründe ve Suriye’yi
temsil edebilecek ağırlıkta bir aday da göze çarpmıyor. Hal bu olunca da bize
kara kara düşünmek kalıyor. Düşününce de olaylar şekilleniyor. Mesela tetikçi
kullanan birileri olaydan sonra olayın tek tanığı olan tetikçiyi nasıl elimine
ediyorlarsa, İran’ın üstüne Suriye’yi sürecek olanlarda önce Suriye’yi
arkasından da taşeron olacak Türkiye’yi pekâlâ aynı senaryo ile harcamayı düşünüyor
olabilirler.
Eskiden
aksiyon Liderleri konuşurdu, şimdi ise salt lafazanlar konuşuyor, aksiyonerleri
ara ki bulasın. Onlar azınlıkta kalıyorlar. İşte alın size Suriye’yi,
lafazanlar ha babam boş fikirler beyan ediyorlarken aksiyonerler malı kapıyor.
Malı kapanlarla kaptıranlar arasındaki bu kavga binlerce yıldır sürerken, yeni
doğanların bu sonsuz serüvene katılmaları sahneyi tamamlıyor. Aynı paralelde
Suriye’nin bölünmesi hızla yol alırken, Trump daha şimdiden Erdoğan’ı pohpohlayarak
erken seçimlerin önünü almaya çalışıyor.
Çünkü
vizyondan kalkması için BOP Projesinin birkaç yıla daha ihtiyacı var. Esasen
daha başından beri BOP oyununun baş figüranları arasında yer alan Erdoğan’dan,
bekledikleri daha bazı sahneler var zira. Bu da emperyalist USA klasiğinin,
tipik Trump yansımasını açıkça ortaya koyuyor. Ne diyelim, kendilerine göre
onlar akılcı, bizler baharatçı değil miyiz neticede.
Ne
ki bizde de bir güven oyu yapılsa AKP ilk çeyreğe bile giremezdi. İşte bunu çok
iyi bildikleri için de tek araçları olan baskı rejimini, bir silah olarak
kullanıyorlar aslında. Şayet vatandaşlardan kesilip, sığınmacılara devlet
kasasından ödenen sağlık harcamaları olmasa, işçi ve emeklilerin ücret
sorunları açık ara çözülürdü.
Aynı
bağlamda Erdoğan, oy potansiyeli olarak gördüğü sığınmacılara -ki sığınmacı da
değiller artık- başının üstünde yer veriyorsa, Sarayını da herhalde yakında
sığınmacı bakım evi olarak bağışlayacak demektir. Sek sek oynayan Suriye’de bile
Şii’lerin hedef alınması nedendir acaba? Asrı Saadete yani, gerçek İslam
dönemine en sadık birlik (tarikat değil) olan ve Peygamberin amcaoğlu Ali’nin
manevi liderliğiyle yürüyen Şii’lerdir. Hıristiyanlar tarafından yaratılan ve
emperyalist Hıristiyanlığın hizmetinde olan, yapay İslam Tarikatların da karşı
olduğu Şiiliğin yadsınma nedeni, gerçek İslam kimliğiyle, kapitalist,
emperyalist Hristiyanlığın göbeğinde gerçek İslam’la oluşmuş sosyalist bir Şark
çıbanı olarak algılandığı içindir.
Suriye
bir Afganistan olur mu? Sorusu, havada kalıyor, çünkü Suriye üniter bir
Ortadoğu Devletidir, şayet orada laik olmayan ve Cumhuriyet dışı bir yapılanma
olursa, bütün Ortadoğu etkilenir, hele kapı komşusu olan biz daha çok
etkileniriz ve bu durum ise sonu belirsiz problemler yaratır. Bir de Çiftçi ve
hayvancıya ödenen Devlet temel fiyatları, gerçek enflasyonun çok altında olduğu
için, yaşam farkları enflasyonu katlayarak doğrudan halka yansıtılıyorsa.
İşte
bu durum giderek halkı, bilhassa da işçi ve emeklileri mecliste protestoya
davet ediyor. Ne var ki kendilerini temsil eden Vekiller içeride kalırken,
kendilerini artık bizatihi kendilerinin temsil etme gereğini anlamış olan işçi
ve emekli temsilcileri bile Meclise alınmıyor. Kendi depremzedelerine verdiği
sözleri bile tutmayan AKP İktidarının, sığınmacı haklarını kaybetmek istemeyen Suriyelileri,
zorlamadan nasıl geri yollayabileceği anlaşılır gibi değildir.
Yoksa
acil bir genel seçimle, bu yükü yeni Hükümete mi devretmeyi düşünüyorlar?
Hıristiyanlar, Türklerin Nardugan Bayramını, İsa’nın doğum günüyle
birleştirerek, Noel Bayramı olarak kutlarlar. Bu nedenle de Nardugan Bayramınız
kutlu olsun ve Tengri (Güneş) hep üstünüze doğsun. Bu da bizim Diyanete kapak
olsun. Ve sözün özü dersek; insan tarihini bilmelidir ki müktesebatını
koruyabilsin.
Suriye’nin
yeni lideri ile Fidan’ın sıcak ve samimi buluşması, Dünyaya Trump’ı teyit eder
bir görüntü veriyor. Peki bundan ne çıkar diye sorulursa, cevabını da yakın
günler nasıl olsa verecektir. Tabi bizim için mühim olan, toprağında kalıcı
olacak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının müktesebatı bağlamında, Suriye’nin
üniter ve tek parça halinde kalmasının hayati önemidir. Bu arada işine gelmeyen
sorulara olumsuz cevap vermek yerine susmayı, son günlerde rehabilitesi
nedeniyle belleğine yerleştiren Erdoğan, asgari ücretlere verilecek zamlar
konusunda da suskunluğunu yine bozmadı. Bu yazıyı bitirirken, atlanmaması
gereken bir konu daha kalıyor.
Şöyle
ki; son günlerde artan, çocuk ve genç kızlara karşı işlenen, insan erdem ve
onuruna ve bilhassa da Türk karakterine asla yakışmayan vahşice işlenmiş
cinayetler, elbette sizin de dikkatinizi çekiyordur. AKP İktidarına kadar asla
yaşamadığımız bu durumların, son yıllarda her türlü ve farklı kimliklerdeki yabancının
içimize sokulması ve çoğunlukla da suçluların bulunmamasını, bunların bütün
karanlık aksiyonlarda tekrar kullanılacak oldukları nedenine bağlıyorum.
Türk,
Kürt kardeşliği ve birlikteliğinin ancak Türkiye Cumhuriyeti Meclisinin ortak
kararıyla kurulabilecek olduğunu ifade edip, Erdoğan’ı da sollayan Öcalan,
İmralı dan daha önceden beklediğimiz ortak akılcı bir anlayışın çıkmasına da
olanak sağladı. Tek adamsız, demokratik, laik, bağımsız ve üniter Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı ve ‘yurtta
sulh cihanda sulh’ ilkesini benimsemiş olarak kalmak,
elbette en akılcı bir çözüm olacaktır taraflar için. Sözün kısası; İmralı
paradigmasını, yine paradoks haline getirmesinler yeter.
Gerçek
Demokrasinin adalete ve artık çekilme vakti gelenleri istifaya davet eden narası,
cumartesi günü Tandoğan meydanında en az bir milyon vatandaşın “YURTTAŞ
BİRLİKTELİĞİ” avazlarıyla bir daha atıldı. Ve on binlerin ortak sesi, bütün Türkiye
Cumhuriyeti Vatandaşlarına, en değerli bir yeni yıl armağanı oldu. Çünkü,
yakında bu ‘geçim yoksa seçim var’ narasının, milyonların seçim tokadına
dönüşeceğinin işaret fişeğinin de artık semada ışıldadığı görünüyor. Bütün birliktelikte
olanlara binlerce teşekkürler, her şey gönüllerince olsun.
İnsanlığı
sevgiye, yeni yıla, süslenmiş çam altı hediyelerine, bahara, barış ve birliğe çağıran;
mekânımız olan Samanyolunun, bir gün Andromeda baskısıyla soğurulacağı ve mekânsız
kalan Dünya insanlığının, başka Galaksilerde sonsuza kadar yaşamına devam
edeceği inancıyla; gönül dostu, birlikçi ve barışçıl her insan bireye, Dünya insan
tarihinin ilk yeni yıl kutlaması olan ön Türklerden vesayet aldığımız Nardugan
Bayramımız kutlu olsun. Ve bütün umutlarınız yeşersin. Çünkü sabreden Derviş
bile sonunda gönül kemaline erermiş.
(Paylaştığım
Sayın Naci Kaptan mailleri ve aşağıdaki Site adresinde, Nardugan konusuyla
ilgili detayları okuyabilirsiniz- https://nacikaptan.com )
Serendip
Altındal
Özün
Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal03.blogspot.com