1.12.2024
BEN SANA MECBURUM
neden kız kardeşlerim
niçin saklanıyorsunuz
niçin peçelerin peştamalların arkasına gizliyorsunuz
nur yüzünüzü
sık ve sert sıhhatli siyah saçlarınızı
cömert ağzınızı
neden kız kardeşlerim
hep böyle bir şeyden korkmuş gibi huzursuz
hep böyle bir şeye kızmış gibi öfkeli
acı ve alaca gözleriniz
daima gölgeli
niçin kız kardeşlerim
kim geçerse geçsin yanınızdan
ışığı kendinize haram ediyorsunuz
bir vücut noksanını saklar gibisiniz
utanıyorum utancınızdan
neden kız kardeşlerim
niçin saklanıyorsunuz
görmek istemez miyim hünerli ellerinizi
yastık örtülerine çitlembik gözlü kuşlar işleyen
çay takımlarına mor menekşeler
hercaî menekşeler dizi dizi
kız kardeşlerim
görmek istemez miyim ellerinizi
buğday sularına batmış ölesiye ırgat
hızlı ve çabuk teknede hamur yoğururken
çamaşır günleri bambaşka hamarat
bir erkek eli kadar yiğit ve kararlı
dağ kuşlarının pençesi gibi çevik
yırtıcı üstelik
çocuk doğururken
hem gözlerinizi de görmek isterim
ne zararı var
bütün kirpikleriyle üzerime açılsınlar
hem tüyleri yaldızlı boyunlarınızı
herhangi bir sokağı ilkbahar gibi bir anda şenlendiren
tepeden tırnağa çiçekli giyimlerinizi
alnınızdaki mavi damarcıkları da görmek isterim
her şeyinizi…
Atilla İlhan
Atatürk’ün
askeriyiz andıyla her zaman olduğu gibi, diploma törenlerinde yemin eden mezun
Teğmenler, ihraç ediliyormuş söylentisi umarım öyle kalır. Çünkü Türkiye
Cumhuriyeti’nde asla olamayacak böyle bir karar yine de alınırsa, iyi bilinsin
ki böyle bir karara onay verenler paket halinde, ebediyete kadar yaşayacak
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin çöplüğündeki diğer çöpler arasında, bırakın yer
almayı ancak kaybolacaklardır.
Çünkü
bu karar, yarın tek adam Devletinin, her Atatürkçünün de yakasına yapışmasına,
emperyalist mandası yöntemiyle Bir başlangıç oluşturur. Ki bu esasen BOP eş
Başkanından istenen ve beklenen bir görevdir. Bu nedenle de kiminle dans
ettiğimizi bilelim. Aslında bütün bu yapay uğraşlar, artık hükmü biten bir
İktidarın, zamana karşı oynadığı son çırpınışlarıdır. Bir göçmen ülkesine
dönüşen Türkiye, Türklerin içlerindeki azınlıkları kişilik haklarıyla himaye
ettikleri her ne kadar biliniyorsa da ülkelerinde kendileri giderek azınlık
durumuna düşünce ne olduğunu veya ne olacağını, bizim artık düşünmeye
başlamamız gerekiyor.
Aynı
bağlamda göçmen deposu haline gelen Türkiye’yi bölme hesapları yapan USA ve
Trump, bakalım Meksikalı göçmenlerle nasıl baş edebilecek. G20 toplantısı
bahanesiyle, karnavalları eksik olmayan Brezilya’yı tam da yıl başı öncesi yeni
karnavalların hazırlık döneminde Erdoğan’ın, G20 içinde yer almayan ülkesini
temsilen, avenesiyle birlikte ziyaret etmesinin, sizce de ne amacı olabilir
acaba? ‘Zihniyetim bu’, diyor arkadaş. Ne var ki menfaate göre değişen
zihniyete, zihniyet bile denemeyeceği için, böyleleriyle değil tartışmaya,
konuşmaya bile gerek kalmadığını unutuyor ya da bilmiyor.
Gülen
öldü, örgütü devam ediyormuş. Örgütten şimdi FETO namlı yeni bir çakma İslam,
Vatikan Tarikatının, hemen oluşturulduğunu veya oluşturulacağını düşünmek
hayalcilik olmaz. USA emperyalizminin, daha başından itibaren Dünya genelinde
yumuşatılarak salt biat kârlar haline getirilmiş bir Müslüman toplumu
yaratılarak ve onların kitle halinde sömürülmesini sağlamak, elbette
tartışmasız bir BOP Projesidir. Bunun içinde Dolar finansmanıyla FETO kurulup
bütün Müslüman toplumunu mandalaştırmak nedeniyle, şüphesiz ki ilk okullardan
itibaren üniversitelere kadar dayanan bir genelde FETÖ okulları açılmıştır.
Ve
en fazla da korktukları Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk devrimlerinin imha
çalışmasına başladılar. Tamamen kontrol altındaki biat kâr Erdoğan ve AKP’sinin
daha da sıkı kontrol edilebilmesi için yapılan bol marifetli bir Sarayın içine
kapatılan ve itibarından ödün vermeyen tek adam siluetiyle, tam da istedikleri
bir kurguyla, ellerindeki İktidarı işler hale getirdiler ve biz de bu günlere
geldik. Yoksa emperyalist yönlendirmeye uyarak Türkiye’nin tehdit altında
olduğunu topluma kabul ettirmek için, yine orduyla oynayarak malzeme mi
toplamak istiyorlar? 3 Asır önceki 1789 Fransız Halk Devrimi bütün Dünyaya,
Tiranlığı yok eden bir demokratik halk irade ve idaresini tanıtmıştır. Ve bu
irade zorunlu Vendee olayından sonra bile Dünyaya, kesintisiz örnek
olabilmiştir. Oysa bugünlerin Türkiye Cumhuriyeti’nde, yüz yıldır var olan ve
gelecekte de var olması gereken böyle bir birlikteliğin, olamayacağı
düşünülemez bile.
Hele
de Nasuh Mahruki gibi kendini Türkiye’den başka Dünya genelinde bile kanıtlamış
vatansever ve Everest Fatihi bir gönül adamını, Ahmet Özer klasiğiyle apar
topar tutuklamanın, tarihi çöplüğü bile kirleteceği bilinmelidir. Bu arada Özel’in
Cumartesi konuşmasında, her şeyi söylediği ve açık bir kapı da bırakmadığı
derhal tespit edilmiştir herhalde. Tabiidir ki, bu söylenenlerin sadece laf
değil; ama en yetkili ağız tarafından söylenmesi, onların vaat olarak alınmasını
da şüphesiz gerçekleştiriyor. Enflasyonun, kontrol mekanizması olmayan İktidar
nedeniyle, liberal ekonomi var diyen esnafa terk edilmesiyle, her tezgâhta
farklı fiyatların uygulandığı bir Pazar yerinde bile, önünün alınabilmesi
imkânsız hale gelmiştir.
Oysa
sorumlular hala abesle iştigal ederken, İktidar değişimini de aslında
kaçınılmaz bir ortama, otomatikman taşımışlardır. Ve bu nedenle de vatandaşa
artık başka söz bırakmamışlardır. Arpayla, samanı bile ayıramayan bir İktidarla
ne kadar yol alınabilir, bunu yorumlarınıza bırakıyorum. Bu arada dijital seçim
yapılması isteği, hem de bir bilişim uzmanı olarak, inanın yüreğimi hoplattı.
Dijital seçim yerine yarım kilo ciğer alın ve ‘sakın dokunma’ diyerek kedinize
emanet edin, inanın daha güvende olursunuz. Geçen seçimde halk birliği önünde
bütün söylediklerini, Hâkim karşısında da bire bir savunan Kılıçdaroğlu, yine
halkın gönül sesi olarak büyük bir sevgi seliyle kucaklanırken, yine Erdoğan
gecelerinin kâbusu olmayı bildi.
Üçüncü
Dünya Harbi çıksa ne olur. En azından, ikinci Dünya Harbine benzemez ve komşu
Devletler de birlikte yok olur. O halde bizim yetkili biraderler, ille de savaş
lafları edeceklerine önce ana resmin bu tarafına odaklanırlarsa, belki de savaş
lafları etmekten vaz geçer ve ülkeleriyle birlikte kendi güvenliklerini nasıl
sağlayacaklarını düşünmeye başlarlar herhalde.
Ukrayna
da artık askeri adam kalmadığı için ve Rusya’nın da salt konvansiyonel güçlü füzeleriyle
şimdiden harp galibi olacağı nedeniyle, şayet yakında NATO güçleri dışarıdan
harbe katılırlarsa, nükleer füzelerle karşılaşacaklarını ve aslında o zaman
Dünya savaşının da başlayacağını bilmelidirler. Bir zamanlar İngiliz sömürgesi
olan Hindistan’ın bugün İngiltere’nin Dünya markası olan otomobili Jaguarı
alması, zamanın nasıl değiştiğinin ve evrimin nasıl geliştiğinin de en bariz
göstergesi olmuyor mu? Bu nedenle de akıl, sabır ve sükunetin mukadderatın
anası olduğunda buluşmak da insana yakışandır mutlaka. Kılıçdaroğlu savunmalı
bildirgesinde, muhteremin söylediklerini herkes duymuş ve aklına yerleştirmiştir
şüphesiz.
O
halde teğmenlere açılan, birilerinin Atatürk takıntılı disiplin soruşturmasına
şaşan, bilhassa da son 23 yıllarını olgun yaşlarında geçiren ve milliyetçi
geçinenlere asıl ben şaşırıyorum. Kılıçdaroğlu ’nu da izlediyseniz şayet, o
halde bugüne kadar başımızdaki etki ajanları tarafından açıkça yürütülen BOP
ritüellerine şaşırıp ses çıkarmadığınıza göre, şimdi şaşırın artık istediğiniz
kadar! Yalnız Erdoğan’ın Bahçeli ile vizyon uyuşmasından bahsetmesi, aslında
Bahçeli tarafından yönlendirildiğinin de açık göstergesi oluyor. Bahçeli kendi
siyasi ömrünü biraz daha uzatabilmek için Erdoğan’a akıl hocalığı yapıyor. Ne
var ki Erdoğan bu telkine kapılırsa, Cumhur başı olarak daha da büyük bir töhmet
altına gireceğinden, gelecek günlerinin daha da kaotik olacağını acaba
düşünebiliyor mu?
Bir
de kıssadan hisse diyelim, teğmenler neden mi tasfiye edilmek isteniyor,
Atatürkçü oldukları için. Şimdi sırada Cumhuriyetçi Türk halkı da var desenize!
Peki ya sonra! Son değişlerinde DEM Partisi ile İmralı’nın görüşmesini isteyen
Bahçeli’nin bu mealdeki telkini, Cumhur ittifakının muhtemel devamı için, DEM
Partisi ile yapılacak bir koalisyonla, Anayasayı değiştirip, Erdoğan dönemini
uzatma çabası olarak ele alınabilir kuşkusuz. Ne var ki Cumhuriyetimizi daha da
karartacak böyle bir durum, yani DEM Partisi bu oyuna gelirse şayet, Cumhuriyet
Türkiye’sinin, Kürt kardeşliği bölünemez eşitliği, özleminin de sonunu getirir.
Gözleri
görmez, kulakları duymaz, muhtemelen de çip yerleştirilmiş kafalarıyla
yönlendirilmiş bir çıkmaz yolda yürütülmektedirler. Dolayısıyla bunlara yarı
insan, yarı robotlar da diyebilirsiniz. Kapalı devrelerinin arasına
giremeyeceğiniz için de iletişim şansınız olamayacağından, patlama anını
beklemekten başka da bileşim şansınız yoktur bunlarla. O noktaya da fazla bir
şey kalmamıştır esasen. Çünkü adamlar hala ölmüşü, nafile yere diriltme çabası
içindedirler ki bunun da asla karşılığı yoktur.
Salt
devrimsel sonuçla varılacak son nokta, anayasal milli meclisiyle ve inşallah, bir
zamanlar sahip olduğumuz; ama yaşatamadığımız, Senatosuyla da milli varlığını
koruyan, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’dir. Çünkü, bugün bütün açmazlarına
rağmen, federe Devletler ülkesi USA’nın hala üniter Devlet olarak yaşıyor
olmasının tek nedeninin, bizim 61 Anayasamızda da mevcut olan Senatosu
olduğunu, ben tekrar yazayım da eski yazımı okumuş olanlar belki anımsarlar. Ve
hiç unutmayalım ki, şayet ömürleri açıkta geçen çobanların bile koruyucu abası
olan Senatomuz yaşasaydı, anayasal Meclisimizin milli ve homojen yapısı asla
bozulmamış, biz bütün dönek siyasilerden kurtulmuş ve bugünkü AKP salgınını da yaşamıyor
olurduk. Ayrıca Devletçiliği ön Türklerden öğrenmiş olan USA’nın,
kendisininkinden başka diğer bütün Senatolara karşı olmasının nedeni ise, baş
emperyalist olduğu içindir hiç şüphesiz. Ki bunu da asla unutmamalıyız.
Serendip
Altındal
Özün Kişiliğinin Aynasıdır
(Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com