1.10.2024
"Namaz
ile zekât arasında bir fark gören herkesle savaşacağım, çünkü
zekât maldan alınan bir haktır, Peygamber de haktan bahsetmiştir"
– Ebu Bekr
Diyen Ebu Bekir,
Hz. Muhammed öldükten sonra Ridde olaylarıyla, sırf zekât yani vergi vermek
istemeyen Aşiretlerin ayrılık yolunu tıkamak için, onlarla sonuna kadar
savaşmayı göze alarak, Asrı Saadet’i korumaya ant içmişti. Çünkü gerçek bir
sosyal adaleti sağlayan İslamiyet hiçbir muhtaç Müslüman bırakmamayı ancak
topladığı zekât tanımlı vergilerle sağlayabiliyordu. Zira başta Peygamber olmak
üzere hiçbir İslam Lideri, toplanan paralardan herhangi bir pay almıyorlardı.
Çünkü aynı belgelerde, Peygamberin ‘Kral-Peygamber olmaktansa Köle-Peygamber
olmayı yeğlerim’ ifadesi de yazılıdır (ISLAMDAN DONENLER VE
YALANCI PEYGAMBERLER Bahriye Üçok). Buna göre de esasen
Ridde olaylarını bile tetikleyenler, sosyal adaletçi İslam’dan rahatsız olsan
Musevi ve Hristiyan taraftarlarıdır. Peki zamanın sosyalist
enternasyonali olan ehli beyt İslam’ını yok sayıp, kendilerini gerçek Müslüman
sanan, bizim yumuşak Müslümancılar acep buna ne der?
Bütün Hükümet zevatları ve üst rütbeli askerlerin
Suudların mekânında toplanmaları; hep birlikte boy resmiyle birlikte tam
mutabakat mesajları vermeleri, yoksa müşterek bir Devlet mi kuruluyor çağrışımı
yapıyor. Ve bu Devletin kozmetiğini yapan USA dizaynında, hani şu Bedevi,
yumuşak Müslüman bir aşiret Devleti mi olmak bize layık görülüyor. Yani
desenize, Devlet bile olmamız istenmiyor heriflere bakılırsa.
Birde
Türk evi şaklabanlığı çıktı ortaya. Yani masal masal mastitis, dinleyene mi bu
kadar naz. Adam konuşuyor, peki ne diyeceksiniz hani yerseniz, anlayın işte.
Karşıda bir de Natenyahu denen birisi, altındaki çukurun başında nöbetini tutan
ve hali ahvaline bakmadan, neredeyse bütün Ortadoğu’yu İsrail’in malı ilan
ediyor. Hani biraz daha abartsa, ki utanmasa demiyorum, çünkü utanmayacağını da
biliyorum, bizim ülkenin anahtarını da istemeye gelecek. Peki buna Erdoğan ne
diyecek. Aslında bir iki kişi yerine koca bir şehir merkezini günahsız
insanlarıyla birlikte yok eden bu eli sübyan kanlı Siyonist Mafyayı, ebedi
karanlığa gömmek varken; yoksa karşılığı yine bir “van minit” mi olacaktır
acaba?
Şimdi
bundan sonra ne mi olur? Son yolları da tıkanan ve maalesef bizden olduklarını
söyleyen birileri, USA muhipi Mollaları da yanlarına alarak, ey USA gel bizi
kurtar demek zorunda kalırlar. USA, hiç de müsait olmadığı halde, perestiş
kaybına uğramamak için usulen yine kapımıza gelebilir. Ve böyle bir akıbeti,
tahammül hudutları içine alan kimliksizlere de işte o zaman; size geçmiş olsun,
hadi çocuklar uykuya derler. İyi de ülkemizin anahtarını kim cesaret edecekte,
85 milyonu temsilen USA’ya teslim edecek?
Ve sonra
da o USA’yı kim kurtaracak? Bakın AB ve USA ufalırken, BRICS aldı başını
gidiyor. Ve küçük Asya olan Anadolu, Doğuyu, Batıdan çok daha fazla
ilgilendiriyor. Çünkü ülkemiz, muhteşem Doğu’nun teritoryal giriş kapısıdır ve bütün
Doğu komşularımız tarafından özenle korunmaktadır. Eh artık gerisini siz düşünün.
Düşüncelerin aslı ise, fermuarı kapalı ve salt insan olana özgü düşüncelerde
gizlidir aslında. Sonra da buna entel aydınlığı mı yoksa eblehliğimi denir.
Bunu da zaman gösterecektir yine nasılsa.
Yalnız
düşünülen ve beklenen bir şey varsa, o da Erdoğan’ın ülkeyi terk etmeden önce, son
emperyalist misyonu bağlamında, bizi İsrail ile silahlı bir açmaza sokacak
olduğudur. Bakın savaşa demiyorum. Çünkü, gelecekte Doğu ve Batıyı Dünyanın
selameti bileşkesinde, yeniden kucaklayacak aydınlık yüz olan küçük Asya’ya
yapılacak bir emperyalist müdahale, direk olarak 3.Dünya savaşını aktive
edecektir. USA bunu bilmiyor mu sanıyorsunuz? Ki aksi halde , USA bizi yeni bir
dizaynla, istediği NATO çömezi bir kalıba oturtabilsin.
Ya da
Erdoğan’ı yine başımıza mıhlayabilsin. Tabii bu onlar için en iyi çözüm
olacaktır kuşkusuz; ama bakalım son sözü söyleyen veya gülen kim olacaktır.
Ben, gerçekte bizim olanlardan eminim de bir de ne oldukları belirsiz ve
tutundukları dalın hala taşıya bilirliğinin farkında olmayan kararsızlar ve
diğerleri var. İnşallah onlarında akıllar başlarına gelmiştir artık. Çünkü yeni
Kuvayi millici Atatürk yolunun aydınlanması, artık gün sayıyor.
Ve şayet
düşündüğüm veya olması gereken olursa, yeni bir Dünya savaşının lafı bile
edilmeyecektir. Zira ‘yurtta sulh cihanda sulh’ yine Türk’ün yumruğuyla, bütün
Dünya insanlığının bileşkesi olacaktır. Eskiden huzurlu ve aydınlık suratlı
insanlarla dolu olan çevremiz, bugün huzursuz ve karanlık suratlı insanlarla
çevrildi. Ne var ki yeni bir Bahar rüzgarıyla, o karanlık bakışlar, yine
apaydınlık bakacaktır hiç kuşkusuz. Çünkü sonuçta salt millettir, her türlü
yaşamı, yine ve yeniden günceli yapacak olan.
Serendip
Altındal
Özün Kişiliğinin
Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com