15.09.2024
Bilinç esas itibariyle
toplumsal bir fenomendir, tek bir beynin veya zihnin mülkü değildir.
Steven Rose
Hepsi de karmaşık
toplumsal etkileşimler içine giren kurtlar, şempanzeler ve filler muhtemelen
bilinçlidir; kurbağalar, sümüklüböcekler ve morina balıkları muhtemelen
değildir.
Nicholas Humphrey
Şükürler olsun sana sevgilim, Kendimi sende buldum.
W.H. Auden
Tout comprendre c'est tout pardonner. (Her şeyi anladığımızda, her şeyi affederiz.) İmkânsız bir şeyi istemeye mahkûmuz anlaşılan.
Thomas Nagel
Çevremizin
dışındakini veya başka evrenlerdekileri bilemem ama; çevremizdeki her şeyi,
bilim yoluyla öğreneceğimize, kendi beynimle inanıyorum. Yukarıdaki, hepsi deneyimli
bilim adamı olan insanların soneleri, bize bir şeyler öğretiyor. Demek ki sosyal
yaşayan hayvanlar ve insanlar bilinçli, sadece kendileri için yaşayan hayvanlar
ve insanlar ise bilinçsizdirler.
Çünkü bazıları ajan, provokatör
olarak aldıkları Dolarlı maaşlarıyla, sizi bir meta stoa dönme dolabına
bindirerek, kendileri güle oynaya yokuş aşağı inerken, sizi yeterinden fazla
olan yükünüzle, dik yokuşa yönlendirirler. Ve siz salt metafizik bir metafor
içinde dönüp dururken, onlar çoktan karşı yakaya geçmişlerdir bile. Ve ana
muhalefete de bir anımsatma yapmak gerekirse; arkadaşlar, iyi niyetleriniz veya
saflığınızla bu adamlara, kendi elinizle nemalanacakları argümanları armağan
etmeyi bırakın ve o argümanlarınızı salt milli ittifakımıza saklayın.
Seçmene de bir uyarı yaparsak; bakın bir zamanlar, Erdoğan’a ne istediyse vererek, bugün de içi boş kalan avuçlarınızı yalayacağınıza, ibretle görün ki Dünyayı bile doyuracak bereketli ülkemiz ne hale geldi, getirildi. Şayet Kılıçdaroğlu, Özel ve arkadaşlarına tek bir oyunuzu bile vermiş olsaydınız, şimdi sürünmüyor ama; Kartallar gibi özgür ve de uçuyor olacaktık. Bundan sonra akıllı olun hiç olmazsa ve artık Türkiye’mizin gerçek favorisi olan CHP ana muhalefeti ve temsil ettiği milli ittifak bileşkesinde kalın, lütfen artık kararlı olun ve sakın sapmayın. Çünkü başka şansınız yoktur ve siz de yok olursunuz.
Asla unutulmasın ki milletin salt
yüzde 20’si milli hasılanın yüzde 80’ine sahip olduğu gibi, aynı kategorideki zenginler,
Dünyanın her ülkesinde her zaman azınlık olmak zorundadırlar. Bu nedenle de her
evrim döneminin sonunda milli hasıla, yine her zamanki gibi geride kalan çoğunluğun
olacaktır ve bunun gerçekleşmesi içinde asla darbelere, aslında gerek yoktur.
Çünkü zaman değişmez olarak bu gerçeği, otomatikman hep yeniden sağlayacaktır.
Yani sosyal yaşam eninde sonunda hep milletlerin olmuş ve bundan sonra da
olacaktır. Çünkü bu durum esasen bir evren kanunudur. Ve tıpkı da vesayeti
olmayan malın, mülkün sonunda yine Devletin, yani milletin olacağı gibi.
CHP’nin Tüzük Kurultayı, bugünkü ülkesel
çöküşü temsil eden bütün kapsam dışını, kapsam içine alan birlikteliği yeniden
hayata geçirerek, Atatürk yolunda olduğunu ve olacaklarını, yedi düvele bir daha
göstermiştir. Zira doğruyu bilmek, bildiğine olan inancını, ezberinde olduğu
için de kimseden sufle almadan ifade edebilmektir aslında. Buysa, bilenle
bilmeyen arasındaki en önemli göstergedir.
Kurultayın en verimli yanı ise, çağdışı
kalmış doğmatik siyasilerin, artık ezberlerinin bozulmuş olması ve bütün CHP’li
aktivistlerin aynı klasmanda olduklarının da görülmüş olmasıdır. Aslında
Kurultayın sürtüşmesiz ve başarılı geçmesinin de nedeni, bu değil midir? Bir diğer
anımsatma gereği ise; Parti Senatörlerinin, kendilerine her zaman ihtiyaç
duyulacak ağabeyliklerini, deneyimli bilinçlerini, her türlü özümsel ihtiraslardan kaçınarak,
sonuna kadar muhafaza etmeleridir.
Askeri Akademi mezunu yeni
Teğmenlerin, her zamanki kılıçlı Atatürk Seremonilerini, alakasız bir şekilde
kendisiyle irtibatlayan Erdoğan, yine çok hatalı bir zaviyeden görüntü verirken,
her zaman tekrarı olmuş ve bundan sonra da olacak olan böyle bir ahde vefayı, mezuniyet
sevinciyle akıllarının ucuyla bile düşünmeyen ve kendilerini mezuniyetlerinde, mutlak
bir milli görev içinde hisseden genç Teğmenleri, herhalde bir hayli güldürmüş
olmalıdır.
Güler yüzlü, herkes gibi sevmeye ve
sevilmeye ihtiyacı olan, umut dolu bir küçük kız; tam da okula başlayıp arkadaşlarıyla
buluşmaya hazırlanırken, kendi evinin önünde ibret için asılması gereken bir Zombi
tarafından hayatından koparıldı. Ve bu munis ve Narin canın aile efradı da tıpkı
Erdoğan’ın yandaşları gibi kapıkulları olduklarından, gördüklerini, bildiklerini
yutmak zorunda kaldılar. İnanıyorum ki, gözleriyle bile gülebilen ve kısa
hayatında hep hayat dolu olmuş bu sevimli kız, aslında hiçbir kaybın olmadığı bu
evrende, gittiği kendi kuantum mekânında, bu dünya mekânında yaşadığı küçük hayatından
çok daha fazla mutlu ve mesut olacaktır.
Narin gitti ve o bunu söyledi, şu ötekini
söyleyemedi. Peki sorun nedir? Sorun ülkemizde toprak reformunun yapılamayıp, Feodalitenin
hala yok edilememesi, dolayısıyla da emperyalistin, misyoneri AKP ile kuyumuzu
kazmaya devam etmesidir. Delikanlı Atatürk’ün çoktan yıktığı ama; arkasından
gelen yüreksiz han zadeler nedeniyle bugün istemesek de hala anlamak zorunda kaldığımız
ise, elan yaşadığımız ucube sistem değişmediği sürece, daha çok gözü yaşlı Narinleri,
yaşamlarının baharında yitirecek olduğumuzdur. Ya Ayşenur’a ne diyorsunuz? “Kazara”
uçurtmasıyla yaşamından kopartıldı, güzel ve akıllı bir kız daha.
Aslında Narin’in ezoterik, tariki, yani sempatik özelliği kullanılarak ve bu da uzatılarak, toplumun kafasının karıştırılması boşuna değildir elbette. Ayşenur’un da sosyalist olduğu için siyasi entrikal nedenle birlikte kurban edildikleri gün gibi aşikârdır. Yani bataklığın üstüne emperyalist uçurtmasıyla salınıp, rüzgârı kesilince bataklıkta boğulması beklenen Türk insanı, uyan ve bilinçlen artık! Ve bil ki, Atatürk’ün ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ mentalinin, bir gün Dünya uluslarının vazgeçilemezi olacağı nasıl olsa evrensel olarak yaşanacaktır.
Dolayısıyla da
mendeburun sonunun başlangıcı olacak hesaplaşma günü, her zaman olduğu gibi yine yakında gelecektir hiç şüphesiz. Ayrıca
başka kayıp çocukların da gündem olması, olayı daha da soruşturulur öneme
taşımaktadır. Bense iki kız babası ve de çocuklarının dedeleri olduğum için, kız
çocuklarının kahırlı ölümleri, beni çok daha fazla kahrediyor.
Kadının, analık ve ilk öğretmenlik
vasfını belirtmek amacıyla, bilhassa da kız çocuklarının yetiştirilmesi için
köy enstitüleriyle beraber, Sıdıka Avar’ı da ilk kadın eğitim misyoneri yaparak
insan evrim tarihinin bir ilki olan Köy Enstitüleriyle, Türk Devrimini de
başlatan bir Atatürk yüceliğine, tekrar el atanlara, binlerce teşekkür
edilmelidir. Hayvanlara karşı, daha da fazlalaşan saygım nedeniyle, hatalı
olarak hayvanlarla özleştirilen bazı insan türlerine de artık hayvan yerine, Zombi
demeye karar verdiklerimin işlemeyen kafalarına bile, bu unutulamaz ve
unutturulamaz gerçeği tekrar anımsatanlar, asla dert yüzü görmesin!
Serendip
Altındal
Özün Kişiliğinin
Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com