Blog Arşivi

1 Ağustos 2024 Perşembe

İFTİHAR MESELESİ..

 


                                                                                                                                                                                                                                                                     1.08.2024

 

            Trump’ın başını santimleyen harika bir atışla, sadece kulağının ucunu törpüleyen tetikçi, istendiği gibi de birkaç atış daha yaparak ve bir ölü ve bir iki yaralı daha arkasında bırakarak; amacı Trump’ı daha fazla popülize etmek olan bir operasyonu; birileri aynı seriden bir iki mermi daha savuran hokkabaz kılıklı bir çocuk figüranı bile kullanıp, sonrasında hemen yok ederek, başarıyla ve Hollywood’vari kapadı. Herhalde bu senaryonun yapımcıları ve uygulayıcılarının karşılığı da iyi bir ücretle ödenmiştir. Adamlar hak etti doğrusu. Tetikçi konumundaki hokkabaz siluetli çocuğa ise, herhalde istenen atışları yapıncaya kadar da kontrollü birçok deneme atışları yaptırılmıştır mutlaka. Zira adamlarda silah ve mermi nasıl olsa denizde kum gibi, kalibresi ise hiç fark etmez.

 

            Tetikçi çocuk kendisine muhtemelen dokunulmayacağı sözü verilmesine rağmen, bir anda hayattan koparılmayı hiç beklemiyordu şüphesiz. Oysa kendisine ödenecek yeşil Dolarları da başkalarına kaptırmıştı. Ne ki yaşadığın ülke Amerika ve Amerikan istihbaratının eline düşmüşsen, hele de siyaset kopuklarının ayaklarına da dolanıyorsan, artık hiç beklemediğin sürprizlere de şaşırmayacaksın.

 

            Sizin oralarda torbadan tavşan çıkarır gibi birini zirveye taşımak veya zirvedekini yok etmek, Amerikan geleneği nedeniyle olağandır. Tarihte birkaç defa kıçlarını kurtardığımız ve dost bildiğimiz Amerikan askeri tarafından çuval da geçirilmişti başımıza. Oysa bizim o çuvallı bir manga askerimiz o çuvalcı sürüyü isteselerdi delik deşik ederlerdi. Hatta o olayın üstüne, Bursa’da yapılan ve rahmetli kardeşim Aytun(ç) Altındal ve Kıbrıs dönemi Komutanlarından, şimdi ismini hatırlayamadığım bir Paşanın ve diğer bazı konuşmacı zevatın bulunduğu bir brifingde, ki bizde davetliydik, Paşanın konuşması esnasında, kendimi tutamadığımdan ve provoke edercesine, kendisine sorduğum “çuval giydik, uykularımız kaçtı. Siz ne diyorsunuz buna Paşam” soruma, Paşa biraz düşündükten sonra, “benimde uykularım kaçtı, hala kabul edemiyorum ne diyeceğimi de bilemiyorum” demişti. Kardeşim Aytun da başını biraz eğerek, ne cevap vereceğini sorgulayan gözleriyle Paşaya bakmaktaydı o esnada.

 

            Çünkü Türk askerinin ölmeden, derdest edilemeyeceğini Paşa da çok iyi biliyordu, hiç şüphesiz. Esasen çuval giyen Manganın komutanı” bizden kalabalıktılar; ama çok dağınık ve disiplinsiz oldukları için, onları çok rahat etkisiz hale getirebilirdik. Uluslararası bir sorun yaratmamak için yapmadık’ mealinde bir şeyler söylerken de bu doğruyu teyit ediyordu aslında. Çünkü o zamanlar, FETÖ bulaşık suyuyla aptes alan bir karışım yoktu henüz, temiz Atatürk askerlerinin içinde. Bütün bu konuları, olmuş ve olabilecek felsefeleri de uzun uzun tartışırdık esasen kardeşimle, çoğunlukla uykusuz geçen gecelerimizde. Bakın, Trump ve Amerika’sı, beni nerelere, hangi anıların içine götürdü yine. Ne var ki bunları şimdi yine sizinle de paylaşıyorum. Ve bu anılar da paylaştıkça olgunlaşıyorlar ve zihinlere kazınıyorlar ya zaten.

 

            Trump’a tekrar dönersek, memnuniyetini de zafer işaretini tam yerinde ve zamanında teyit eden yumruğuyla, esasen aynı başarıyla göstermişti. Böylece ileri zamanlarda bile sinemalar dolusu izleyicilerini bulacak yeni bir Hollywood filmi daha çevrilmiş oldu. Öyle ya, Amerikalılar doğuştan aktördür diye boşuna mı söylemiştik. Zira her vesilede iyi bir film çevirmeyi bilirler. İyi de Trump’ın bu yeni filmiyle, acaba kime ne mesaj versin ve ne elde edilsin isteniyor? İşte analiz edilmesi gereken asıl ana mesele de budur esasen. Yoksa yeni bir radikal liberal USA Cumhuriyeti bombası patlatılarak, tipik Amerikancı bir evrensel tansiyon istatistiğimi oluşturulmak isteniyor yine. Ki sonuçlarına göre de yeni bir eylem politikasına devam edilebilsin. Yani tavşana kaç ama; tazıya da kendini helak etmeden kovala öğütlü.

 

            Bu nedenle de Amerikalılar Dünyayı daha sessiz ve derinden soymaya devam hazırlıkları yaparken, biz neden hala uygar veya sömürge olmayan Devletlerde, nesilleri bile kalmamış Tarikatlar gibi fasaryalarla uğraşmaya çalışıyoruz. Çünkü Muhammed, İslam’ı kurarken, belki de ehli Beyt’le, tarihin ilk Sosyalizmini de yarattığının muhtemelen farkında değildi. Ne var ki Marks bunun fevkalade bilincindeydi. Ve bu durum ruhani, yani İslam epistemolojik olmadığı için de Hegel’in diyalektik yoluna girip, hatta onun sistemini de ayaklarının üstüne diktiğini söyleyerek ve Engels’le de birlikte çalışarak, özdekçi Sosyalizmi kendisine mal etti. Ne ki Vatikan da bu arada boş durmuyordu.

 

            Anglosiyonist ve emperyalist Hristiyan felsefelerini yok edecek ve bütün Dünyanın da aklını çelecek olan sosyalist İslam tehlikesinden kurtulmak için de sayısız ve kafa karıştırıcı Tarikatlar yaratarak gerçek İslam’ın bugünkü duruma düşmesini sistematik olarak sağladı. Hatta Muhammed daha yolunun başında bu durumları dahi hesap edebilen zekasıyla, bir ashabına, “bir gün 73 fırkaya ayrılacaksınız ve hepiniz helak olacaksınız” demiştir. Bunun üzerine ashabı “ya Resul, o zaman kim mahşeri görecektir” diye sorduğunda, ‘‘benim ve ashabımın yolundan (ehli beyt) gidecek olanlar” demiştir. Ve bunların 1400 yıl kadar önce olduğunu da hiç unutmayalım. Bu yazdıklarım Devlet sırrı değildir, hepsi de İslam Tarihinde bulunup okuna bilinir. Ve bunun için de sayısız referans mevcuttur.

 

            Yılan hikayesine dönüşen Esad, Erdoğan buluşmasında ise, bana göre bırakın Esad’ın söylediklerini, önce Erdoğan’ın Esad’a ilk söylemesi gereken, ‘bak kardeş, askerimizi geri çekmemiz isteniyorsa, senin ülkenin de bize eskisi gibi güven vermesi gerekir. Zira ülkende, başlarında durmazsak ülkemize saldıracak birçok ipsiz sapsız ve emperyalist lejyonerle doldurulmuş, silahlandırılmış kampüs var. Şayet bu konulara cevap veremiyor veya vermek istemiyorsan, o zaman konuşmaya da gerek kalmaz” demesi ve buna da son noktayı koyması gerekir. Çünkü bu önce de Erdoğan’ın görevi ve hatta etik olan mecburiyetidir. Ki giderken de arkasında, ülkesine herhangi bir sorun bırakmamış olsun.

 

            Çünkü yarın Türkiye’nin de bir Yugoslavya gibi üçe beşe vs bölünmesinin tek kaynağı, bugün en yakın komşumuz Suriye içinde ustaca tohumlanmış örgüt veya aşiret nitelikli; ama yarınların Devletçikleri olarak besledikleri ve emperyalizmin çok arzuladığı bir görüntü veren bu örgütlerin, sürekli olarak ve de ısrarla büyütülmeye devam edilmesidir. İşte tam da bu görüntü, bize asla güven vermemektedir.

 

            Ve bu nedenle de bir zamanlar USA dan Marşal yardımı almayı uman Menderes yüzünden, yüzlerce şehit ve gazi verdiğimiz Güney Kore’yi asla unutmayalım. Çünkü o zamanda Marşal yardımı beklentisiyle, bütün Amerikan Ordu hurdalarının topraklarımıza döküldüğünü ve bu hurdalara bir de ücret ödediğimizi nasıl unutabiliriz? Ve biz Kore’de USA hesabına dövüşüp onların olmayan onurlarını bile kurtarmışken, taraflarından, bugün düşürüldüğümüz şu noktaya bakın. Herifler gözümüzün içine baka baka kuyumuzu kazıp, ülkemizi nasıl Yugoslavya gibi üçe beşe bölüp bir bağımsız Devletten kendi anavatanımızda birkaç sömürge devletçik çıkarabilmenin hesabını yapıyorlar. Birde bizden utanmadan ittifak bekliyorlar. Anlaşılıyor ki ipsiz ve yüzsüz olmak için de herhalde önce Amerikalı olmak gerekiyor.

 

            Ey Vatandaş! Şimdi soralım o zaman. Şayet Senaton olsaydı, ülkende hiç Saray saltanatı kurulabilir miydi? Anavatan toprakların bile babalar gibi satılabilir, enflasyon batağında boğulmak üzere olabilir ve sen bu hallere düşer miydin? Şimdi aynanın karşısında bu soruları sor kendine ve lütfen kabahatin, sana tanrı tarafından layık görülmüş bir kader olmadığını ve yaşadıklarının tamamen kendi günahın olduğunu da bir zahmet düşünüver. Ve aynı bağlamda düşünmeye de devam et, ki kendi düşüncesizliğinle, kendi kategorini temsil eden ve senin gibi düşünmemiş olan diğer vatandaşlarının da sorumluluğunu, hiç de istemediğin halde nasıl üstlenmiş ve çektiğin sıkıntılara onları da dolaylı olarak nasıl ortak etmişsin. İşte seninle oydaş olarak aynı kategoriyi temsil edenlerin, özürlü yüklerinden ve bilmeden işledikleri bu büyük günahtan kurtulabilmeleri için önlerinde, sadece hızlandırılmış bir genel seçim fırsatı vardır. İşte bunu ya anladın ya da anladın artık.

           

            AKP’nin kendi memurunu bile TFF’in başına getirdiğine bakılırsa, Erdoğan’ın artık Saray bütçesine (örtülü ödeneğine) dokunmadan, bütün Devlet kaynaklarını, Devletin kasasından kendi hempalarına eli mahkûm sonuna kadar dağıtmakta kararlı olduğunu, bir kere daha gösterdiğini anlıyoruz. Yoksa aksini mi düşünüyordunuz? Aksini düşünüyor olsanız da Erdoğan, şahsi itibarından ödün vermeyeceğini nasıl olsa her vesile de ve gidinceye kadar da gözümüze sokmaya devam edecektir. Ne var ki Sarayının ışıkları birer birer sönmektedir de artık.

 

            Bu arada dünya internetinin yani WEB külliyesinin, bir anda erişilemez olması, böyle bir erişilemezlikten bağımsız olarak, bir üçüncü dünya harbinin kafalarda oluşturulmasını amaçlamakta olduğunu da düşündürüyor Dünya insanlığına. Oysa bunu tasarlayanların unuttukları veya düşünemedikleriyse, bir Dünya savaşının. Tam da hiç kimsenin beklemediği bir zamanda, mekânda ve nedenle çıkacak olduğudur. Çünkü hep böyle, yani insanların değil; ama şartların istediği gibi olmamış mıdır? Aynı bağlamda, Dünya harbi çıkartmadan, dünya ekonomisini nasıl alaşağı edebiliriz? Muhtemel düşüncesiyle yapılan bu dijital müdahale, siber savaşla alakalı gösteriliyorsa da aslında salt bir gösteridir. Buna rağmen yarattığı kargaşa, ilerde nasıl bir kaosa dönüşebilir düşüncesini de istendiği gibi oluşturmaya yetmiş ve birilerine almaları gereken mesaj da verilmiştir.

 

            KKTC’nin 50. Kutlamaları için Kıbrıs’a giden CHP Lideri Özel’i karşılamayan ve Erdoğan’ın civarında dolaşmaması için T.C. Kıbrıs’a elçilik aldatmacasıyla -ki KKTC henüz resmi olarak tanınmadığı için- sürülen Feyzioğlu, belki de bu nedenle Sayın Özel’i yapay şova alet etmek istememiştir. Veya ikili oynayan AKP’nin KKTC’sini gözden çıkarması nedeniyle, aktif politika uygulatılmayan, eski CHP’li Feyzioğlu, belki de Özel’in sorularına muhatap olmak istememiştir, kim bilir? Ne ki öyle veya böyle, bir zamanlar umut veren bir hukuk adamıyken, nasıl bu hallere düştü? Herhalde çok korkutulmuş olmalı, yazık ki ne yazık.

 

            “Geçim yoksa seçim vardır’ ifadesiyle, Sayın Özel’e tam destek verilmesinin her geçen gün artan önemini, bilmem anımsatmaya gerek var mı? Ayrıca Şırnak da Petrol sondaj kuyumuzun, hiç de olağan olmayan imhası, çok dikkatle analiz edilmelidir. Hatta bu durumun bir MOSSAD faaliyeti olasılığı da göz ardı edilmemelidir. Çünkü İsrail’in Yemen’i de vurması, beklendiği ve istendiği gibi USA’nın Ortadoğu temizliği için görevlendirdiği İsrail’in misyonu çerçevesindedir ve ciddi olarak düşündürmektedir. Ki şayet İsrail durdurulamazsa sıra giderek bize gelecektir. Ve işte o zaman Türk’ün, aslında iftihar edeceği deli tarafı da işin içine gireceğinden, olabilecek olanları, kimse önceden kestiremez. Türklük bir ayrıcalıktır; ama kesinlikle ırkçılık değildir.

 

            MHP 154 kişilik bir şikâyet listesiyle, acınası hale gelen Bahçeli ve MHP’nin ortak kapanış melodisini, artık birlikte çaldıkları anlaşılıyor. Çünkü, memleketin aydın ve millici aydınlarından kurtularak temsil ettiği cumhur ittifakıyla, bir mafiyazi Türkiye’si inşa etmeye kalkan antimillileşmiş bir MHP’nin, Türkiye Cumhuriyeti’nde daha fazla yaşama şansı yoktur. Çünkü evrensel tutarsızlığı milletçe itirazsız kabul edilen ülke ekonomisinin, hem de deli saçması olduğu, yıllardır Hükümet ortağı olan, inişli çıkışlı hezeyanlarıyla ve bu ifadeyi bizatihi kullanan Bahçeli tarafından da nihayet teyit edilmiş olduğu gibi, ekonominiz, deli zırvası haline gelmiştir artık, sayın okurlar.

 

            Bahçeli mi, geçiniz, adamın amacı zaten oturup kalkıp yapay gündem yaratmak, başka da ne işe yarıyor ki. Oysa yapay gündem oluşturacağına, esas gündem olan, devrik AKP Belediyelerinin ödemedikleri birikmiş SGK borcunu, şimdi cumhur ortağının, yerlerine gelen CHP Belediyelerinden hülle yoluyla talep etmesine, acaba nasıl bir kılıf uydurabilir, biraz da buna odaklansa ya! Yalnız ülkesinde bundan böyle bir geleceği kalmayan Erdoğan, artık bu gerçeği kabul ederek ve suya sabuna dokunmadan çekilerse, kendisi adına çok daha hayırlı bir karar almış olacaktır. Yalnız bu aralar TV programlarında sıkça gösterilen eski boş söylemleri, tutmadığı vaatleri, birer birer yayınlandıkça, her birinde daha da küçülerek ve giderek sıfırlamakta olduğu da asla yadsınamıyor.

 

            Natenyahu’nun ABD Kongresinde olumlu karşılanması, USA Mafyasıyla ortaklığının da çok açık bir beklentisiydi. Ve biz de bunu gülerek kabul ettik. Çünkü USA, artık sistemini terk edip, alkışladığı sıra dışı asosyal adamlardan medet ummaya başlamışsa, demek ki bundan sonra geriye dönüp yeniden Amerikan metafiziğine yerleşmeye karar almıştır. Kendileri için de geleceği karanlık olan bu durumda, Türkiye’mizde ise önce Devletin yeniden ve tek adamsız kurulması ve kontrolün acilen milli Meclis Hükümetinin eline geçmesi gerekmektedir, ki biz de oynanacak BM bileşkeli yeni oyunlarla ketenpereye gelmeyelim, okurlara duyurulur!

 

            Ne var ki Natenyahu’suz bir İsrail ile, ki İbrahim Peygamber üzerinden akraba olduğumuz İbrahim oğullarıyla da sadece Ortadoğu bütünlüğü bağlamında değil, Dünya insanlığı bileşkesinde, ticaret, bilim ve tüm uygarlık paradigmalarında bir beraberliğin, aslında herkesin yararına olacağını da asla yadsımamak gerekir. Çünkü Türkkan Türk evladının alnındaki mühürdür. Türk insanı da bu mührün ne anlama geldiğini Atatürk gibi çok iyi bilir. Ki Hitler uşağı asla olamayacak İbrahimilerin de bu gerçeği inançlarında taşıdıklarını anlamak hiç zor değildir. Yalnız Netanyahu ‘dan kurtulmadıkça özledikleri günleri göremeyeceklerini de unutmamaları gerekmektedir.

 

            Ve bir teklif yapalım o zaman Erdoğan’a; paran mı yok, git Afrika’ya bir sömürge bul ve onu işlet. Sende bazı AB Devlet adamları gibi, maden bulacağım diye bırak ülkeni delip deşmeyi, çünkü Afrika’da parmağını yere soksan değerli maden bulursun, tabi gücün yetiyorsa! Aslında Orta doğuda Trump beraberliğinde yerini daha da güçlendirmeye kararlı bir İsrail’i de bazı hamaset söylemleriyle etkilemeye çalışmayı bırakıp kararlı ve ikna edici bir dış politikaya dön biran evvel ve memleketin gerçeği adına. O zaman da halkın seni destekler ve sana mühlet tanır, bunu da bir düşünüver istersen! Yalnız hiç unutulmasın ki bugünkü Türkiye’de bugünkü şartlarda ve bu kafayla, senteze ulaşmak mümkün değildir, en fazla teze veya hipoteze ulaşılabilir. İşte bu nedenle de tam bağımsız yeni milli Meclis kurulmadan, milli kararlar asla alınamaz…

 

                                                                                   Serendip Altındal

 

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com