Blog Arşivi

1 Haziran 2024 Cumartesi

MÜPTEZEL KUKLACILAR..

 

                                                                                                       

            Kuklacılık, kapitalist emperyalist ajanı aktörlerin asla vazgeçemediği bir Paradokstur. Geçen ayın son yazısını paylaştıktan sonra, yeni tetikçiler hadi bismillah deyip yine işe koyuldular. Şimdi sıra Mafya oyunlarıyla başı iyice sıkışan İktidarı, yine aynı oyunlarla aklamaya geldi. Bu nedenle de kuklalarla, kuklacıları iyi tanıyan birileri, marifetli kukla oyunları sergilemeye devam ediyor. Anlaşılan, cumhur ittifakının sarsıntı geçiriyor olması, birilerini bayağı korkutuyorsa, o halde müptezel kuklacılık acilen sansürlenmelidir.

 

             Kendi başına bırakıldığında ne elin ne de aklın pek bir kıymeti yoktur -Francis Bacon”. İşte elini ve aklını, kukla yaptıkları insanların ipleriyle oynayarak, emeklerini kendilerine yaşam iksiri yapmış olanlara da Bacon gözlüğüyle bakabiliriz, demek ki. Yıllardır cezaevinde olan Emekli Generallerin uğradıkları mezalim son buldu da yaşlı başlı ve haksız yere tutuklu kalan ordu mensupları, nihayet hatırlandılar ve lütfen serbest bırakıldılar. ‘Af edilmedik; ama sadece anayasal haklarımız 10 yıl sonra, geçte olsa nihayet verilmiş oldu’ mealinde açıklama yapan Paşalara, elbette hak yerde kalmayacaktı, anımsatmamızla birlikte, geçmişler olsun, sağlık ve esenlikler dilemek düşüyor şimdi bizlere. Ne diyelim, artık nafile yere bu günahı işleyenler utansın.

 

            Son günlerde seyrettiğimiz “devlet Mafyaya karşı” filminin ikinci bölümü olan “Mafya Devlete karşı” da bizim sinemada oynamaya başlamıştır artık sayın seyirciler. Herhalde malumunuzdur. İyi de bu atraksiyonlar, filmlerin yapımcıları ve aktörlerine ne kazandıracaktır. Aksine daha da kararan sonları, gün saymaktadır artık. Çünkü ne aforizmaları ve ne de kuklalıkları kurtarabilecektir artık onları. Zira CHP’nin haftalık toplantılarında Özel’in yaptığı açıklamalar, 22 yılın AKP İktidarının bütün kapalı kukla oyunlarını da açık ve seçik ortaya döktüğü için, vatandaşların en fazla izlediği programlarda, artık sıra başı oldu.

 

            Bu arada büyük kurtuluşun ve öze dönüşün bayrağını açan 19 Mayıs, bu yıl da arkada kaldı. İktidarın bütün manipülasyonlarına karşın tekrar görüldü ki, Rahmetlerin en yücesini hak eden sevgili Atatürk, namıyla yerli yabancı herkesin kalbinde hep yaşıyor, ebede kadar da hep büyüyerek yaşayacaktır. Gelecek nesiller ise onu, daha da derin ve geniş bir perspektifle anlayacak ve yaşamlarına idol yapacaklardır. Bu arada Erdoğan’ın milli seferberlik tematiğine de ‘şahsım’ bilgiçliğiyle el atması, enflasyonun babası olan, pazarcı esnafı ekonomistliğini de anımsatmaktadır.

 

            Milletin artık masallar dinlemeye, kuklacıları izlemeye tahammülü kalmamıştır. Bugün milletin sadece tek yumruk ve tek yürekle üstüne odaklandığı tek konu, erken seçimdir. Gerisi ise iyi bilin ki abesle iştigaldir. Zira yetti garı! Şimdi bu kısa ve öz; ama zengin Türkçemizin iki kelimesinin ardında yatan müthiş ve ülkeyi karartan bir başarısızlığın, sayfalar tutan kronolojik hikâyesini de lütfen bir anımsayalım. İşte ondan sonra artık gerçeğimiz olan neden ve niçin de anlamını kolayca bulacaktır artık.

 

            Gelişmeler gösteriyor ki, Erdoğan şimdilerde, yine koruma müdürü Bahçeliye, sonunda faturanın yazılacağı, MHP’nin, ki öncelikle de iki Tellalını kullanıp, CHP’nin üstüne sürerek, prensipte yalnız kalmayı düşünüyorsa da bu kukla oyununun da tutmayacağını, halkınruhu, alaycı gülüşüyle ifade ediyor esasen. Yalnız yaklaşmakta olan içsel patlama noktasından umudu olanların, akıllarını başlarına almaları, herkesten önce de kendilerine gerekli olacaktır. Ne dinlemesini ne de konuşmasını bilen kişiler, işittikten sonra anlayışsızdırlar, sağırlara Benzerler, varlıklarıyla yoklukları birdir” diyen filozof, ne doğru söylemiş.

 

            Mesela Cumhurbaşkanının kendi imzasıyla, milli seferberliği çıkarma emrini bile kendisine verebileceği yasa kabul edilirse, kim ne kazanabilir? Seferberliği kabul etmeyen Ordu Kumandanları birbirlerine düşüp de 27 Mayıs 1960 devrimine hiç benzemeyen bir darbe yapılsa, hak ve hukuk ortadan kaldırılsa ve sonrada istediklerini asıp, keserek mallarına el koysalar mesela. Yoksa istediğiniz, topluca böyle mi yok olmak acaba? DIKKAT! Bu ülke, laik ve bağımsız Türkiye Cumhuriyetidir ve burada fırkacılıkla yani, tarikatçılıkla özdeş, müptezel kuklacılığa asla yer yoktur.

 

 

            İran Cumhurbaşkanı Reisi ve yaklaşık en önemli yöneticileri, akla birçok ihtimal getiren bir helikopter kazasında hayatlarını yitirdiler. Bilhassa da Kadim İran’ın çağdaşlaşmasının önünde büyük bir engel olan ve salt fikir ayrılığı nedeniyle, sayısız idamın da yargıcı olan ve İran kasabı diye de namlanan, bağnaz ve ümmi Reisi’nin vefatı, acaba İran’da yeni bir dönem mi başlıyor, sorusunu da akla getiriyor kuşkusuz. Çünkü, herhangi bir dış etkinin tespit edilemediği kazanın, içsel tasarımlı olup olmadığı da insanı düşündürüyor doğrusu.

 

 

            Emeklinin kurban edildiği dönemde, birileri çıkıp, ‘emekli kurban kesemeyecek’ diyorlar ermişçesine. Yahu emekli kendisini kurban etmiş yokluk uğruna, daha nesini edecek ki? En fazla da ‘Erdoğan’a bir hatırlatma yapabilir. Bize ödenen paralara, karşılıksız harcamalar diyen sen; unutma ki dün bizim emeklilik haklarımızı kazanabilmek için, Devletine borç verdiğimiz destek primlerimizle, maaşlarımızdan kesilen prim katsayılarıyla SGK’ ya ödediklerimizle, bugün liyakatsizlerin hak edilmeyen duble maaşlarını dahi ödeyebilen, hepinizin Devleti bile, bizim emeklerimizle ayakta kalabilmiştir, bütün yetersizliğinize rağmen hala. Ve bu hep de böyle olacaktır, hiç kuşkun olmasın. Bunu nasıl bilmez veya unutabilirsin? İstersen biraz da bunları düşün bir zahmet kardeş.

 

 

            27 Mart 1995 tarihinde, Gazi Mahallesi’nde yapılan Alevi katliamı nedeniyle, 30 yıldır Galatasaray meydanında her cumartesi günü, darp edilerek, yargılanarak, tutuklanmalarına rağmen, bir araya gelerek, katledilen evlatları için anımsatma mitingleri yapan Cumartesi annelerinin, cihana emsalsiz bir kadınlık örneği de verdikleri, hiç unutulmamalıdır. Çünkü bu kadınların hayat arkadaşı olan bazı erkeklerin, erkeksi özençlerle, geçen 30 yılda, her şeyi unutup başka kadınlarla gönül eğlendirmelerinin de – bu tarife uymayanlar elbette tenzih edilir- muhtemel olduğu düşünülebilir. Ki bu tutum, bütün kadınların, anne kalbi taşıdığının altı çizilerek vurgulanmasını gerektirir aslında. Dolayısıyla da bu husus, kadını kutsal yapan ana faktördür prensipte.

 

 

            27 Mayıs 1960 Askeri İhtilali de 22 yıldır olduğu gibi ‘darbe’ safsatasıyla anılmadı ve yine es geçildi. Oysa evrensel tarihin bütün ordularına emsal teşkil etmiş olan, Atatürk askerlerinin bu devrim nitelikli ihtilal hareketi, arkasında ülkenin en saygın Cumhuriyet hukukçularına yetkiyi bırakarak ve askerlerin Devlet yönetimini ve siyasayı terk etmesiyle sonuçlanarak, emsalsiz bir oluşuma da imza atmıştı. Şimdi soralım o zaman, acaba böyle başka bir emsal daha gösterebilir misiniz? Oysa sadece dış Dünyada değil, Osmanlı tarihinde de pek çok isyan, darbe ve ihtilaller yaşanmıştır. Hele de son Kenan Evren darbesi de Amerikancı bir askeri darbedir mesela, lakin 12 Eylül 1980 darbesi ile 27 Mayıs 1960 ihtilali arasında, asla tartışılamaz gece/gündüz farkı da vardır.

 

 

            CHP şimdilik, Özgür Özel Liderliğinde yeni bir ivme yakaladı. Ki bu yıllardır kurucu Parti’nin hasretini çektiği yeni bir durumdur. O halde yapılacak en akıllı iş, Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden zirveye taşıyacak en isabetli bir sonuç alınıncaya kadar da erdem yolundan ayrılmadan, mevcut durumu desteklemektir. Kılıçdaroğlu ise asla hizip konusu yapılmamalıdır. Çünkü, herkes çok iyi bilir ki, şayet milleti arzu ederse, Kılıçdaroğlu, Meclisinin başında, yeni Cumhurbaşkanlığı görevine, bütün kalbiyle ve herkesten fazla da hazırdır. Ayrıca legal olan, her türlü adaylık isteği de demokrasilerde asla yadsınamaz ve bunun gerçekleşmesine de ancak çoğunluk karar verebilir. O halde ilk önce, Erdoğan’ı bile Cumhur ittifakıyla, 20 Şubat 2018’ den beri İktidarda tutan ve Türk Milletine, kişisel menfaati bağlamında zarar veren, Bahçeli gibi peçeli esas darbecilerden bir an önce kurtulmak gerekmektedir.

 

            Emekliler mitingine gelince; bütün bölgelerden beklenen emeklilerin, yoklukları nedeniyle büyük mitinge iştirak edemeyeceklerini elbette biliyorduk. Ne var ki çoğunlukla Ankara, yakın il ve ilçelerden, çocukları, eş ve dostlarıyla birlikte gelebilecek oldukları ve şüphesiz kahır bir ekseriyet yaratacakları da bekleniyordu. Ki öyle de oldu zaten. Şimdi bu durumda hepimize düşense, hak davalarında emeklileri himayelerinden dolayı, en başta CHP, tutumuna yüreğini de katan Sayın Özel’e, birlikte olan bütün kardeşlerimiz ve kader arkadaşlarımıza, kucak dolusu sevgi ve selamlarımızı yolluyoruz.

 

                                                                                   Serendip Altındal

 

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com