Kuklacılık, kapitalist emperyalist ajanı
aktörlerin asla vazgeçemediği bir Paradokstur. Geçen ayın son yazısını paylaştıktan
sonra, yeni tetikçiler hadi bismillah deyip yine işe koyuldular. Şimdi sıra
Mafya oyunlarıyla başı iyice sıkışan İktidarı, yine aynı oyunlarla aklamaya geldi.
Bu nedenle de kuklalarla, kuklacıları iyi tanıyan birileri, marifetli kukla
oyunları sergilemeye devam ediyor. Anlaşılan, cumhur ittifakının sarsıntı geçiriyor
olması, birilerini bayağı korkutuyorsa, o halde müptezel kuklacılık acilen sansürlenmelidir.
“Kendi başına bırakıldığında ne elin ne de
aklın pek bir kıymeti yoktur -Francis Bacon”. İşte elini ve aklını, kukla
yaptıkları insanların ipleriyle oynayarak, emeklerini kendilerine yaşam iksiri
yapmış olanlara da Bacon gözlüğüyle bakabiliriz, demek ki. Yıllardır cezaevinde
olan Emekli Generallerin uğradıkları mezalim son buldu da yaşlı başlı ve haksız
yere tutuklu kalan ordu mensupları, nihayet hatırlandılar ve lütfen serbest bırakıldılar.
‘Af edilmedik; ama sadece anayasal haklarımız 10 yıl sonra, geçte olsa nihayet
verilmiş oldu’ mealinde açıklama yapan Paşalara, elbette hak yerde kalmayacaktı,
anımsatmamızla birlikte, geçmişler olsun, sağlık ve esenlikler dilemek düşüyor şimdi
bizlere. Ne diyelim, artık nafile yere bu günahı işleyenler utansın.
Son günlerde seyrettiğimiz “devlet
Mafyaya karşı” filminin ikinci bölümü olan “Mafya Devlete karşı” da bizim
sinemada oynamaya başlamıştır artık sayın seyirciler. Herhalde malumunuzdur.
İyi de bu atraksiyonlar, filmlerin yapımcıları ve aktörlerine ne kazandıracaktır.
Aksine daha da kararan sonları, gün saymaktadır artık. Çünkü ne aforizmaları ve
ne de kuklalıkları kurtarabilecektir artık onları. Zira CHP’nin haftalık
toplantılarında Özel’in yaptığı açıklamalar, 22 yılın AKP İktidarının bütün kapalı
kukla oyunlarını da açık ve seçik ortaya döktüğü için, vatandaşların en fazla izlediği
programlarda, artık sıra başı oldu.
Bu arada büyük kurtuluşun ve öze
dönüşün bayrağını açan 19 Mayıs, bu yıl da arkada kaldı. İktidarın bütün manipülasyonlarına
karşın tekrar görüldü ki, Rahmetlerin en yücesini hak eden sevgili Atatürk,
namıyla yerli yabancı herkesin kalbinde hep yaşıyor, ebede kadar da hep büyüyerek
yaşayacaktır. Gelecek nesiller ise onu, daha da derin ve geniş bir perspektifle
anlayacak ve yaşamlarına idol yapacaklardır. Bu arada Erdoğan’ın milli
seferberlik tematiğine de ‘şahsım’ bilgiçliğiyle el atması, enflasyonun babası
olan, pazarcı esnafı ekonomistliğini de anımsatmaktadır.
Milletin artık masallar dinlemeye, kuklacıları
izlemeye tahammülü kalmamıştır. Bugün milletin sadece tek yumruk ve tek yürekle
üstüne odaklandığı tek konu, erken seçimdir. Gerisi ise iyi bilin ki abesle
iştigaldir. Zira yetti garı! Şimdi bu kısa ve öz;
ama zengin Türkçemizin iki kelimesinin ardında yatan müthiş ve ülkeyi karartan
bir başarısızlığın, sayfalar tutan kronolojik hikâyesini de lütfen bir
anımsayalım. İşte ondan sonra artık gerçeğimiz olan neden ve niçin de anlamını
kolayca bulacaktır artık.
Gelişmeler gösteriyor ki, Erdoğan
şimdilerde, yine koruma müdürü Bahçeliye, sonunda faturanın yazılacağı, MHP’nin,
ki öncelikle de iki Tellalını kullanıp, CHP’nin üstüne sürerek, prensipte
yalnız kalmayı düşünüyorsa da bu kukla oyununun da tutmayacağını, halkınruhu, alaycı gülüşüyle ifade ediyor esasen.
Yalnız yaklaşmakta olan içsel patlama noktasından umudu olanların, akıllarını
başlarına almaları, herkesten önce de kendilerine gerekli olacaktır. “Ne dinlemesini ne de konuşmasını bilen kişiler, işittikten sonra
anlayışsızdırlar, sağırlara Benzerler, varlıklarıyla yoklukları birdir” diyen filozof, ne doğru
söylemiş.
Mesela
Cumhurbaşkanının kendi imzasıyla, milli seferberliği çıkarma emrini bile kendisine
verebileceği yasa kabul edilirse, kim ne kazanabilir? Seferberliği kabul
etmeyen Ordu Kumandanları birbirlerine düşüp de 27 Mayıs 1960 devrimine hiç
benzemeyen bir darbe yapılsa, hak ve hukuk ortadan kaldırılsa ve sonrada
istediklerini asıp, keserek mallarına el koysalar mesela. Yoksa istediğiniz,
topluca böyle mi yok olmak acaba? DIKKAT! Bu ülke, laik ve bağımsız Türkiye Cumhuriyetidir
ve burada fırkacılıkla yani, tarikatçılıkla özdeş, müptezel kuklacılığa asla
yer yoktur.
İran
Cumhurbaşkanı Reisi ve yaklaşık en önemli yöneticileri, akla birçok ihtimal
getiren bir helikopter kazasında hayatlarını yitirdiler. Bilhassa da Kadim İran’ın
çağdaşlaşmasının önünde büyük bir engel olan ve salt fikir ayrılığı nedeniyle, sayısız
idamın da yargıcı olan ve İran kasabı diye de namlanan, bağnaz ve ümmi Reisi’nin
vefatı, acaba İran’da yeni bir dönem mi başlıyor, sorusunu da akla getiriyor kuşkusuz.
Çünkü, herhangi bir dış etkinin tespit edilemediği kazanın, içsel tasarımlı olup
olmadığı da insanı düşündürüyor doğrusu.
Emeklinin
kurban edildiği dönemde, birileri çıkıp, ‘emekli kurban kesemeyecek’ diyorlar ermişçesine.
Yahu emekli kendisini kurban etmiş yokluk uğruna, daha nesini edecek ki? En
fazla da ‘Erdoğan’a bir hatırlatma yapabilir. Bize ödenen paralara, karşılıksız
harcamalar diyen sen; unutma ki dün bizim emeklilik haklarımızı kazanabilmek
için, Devletine borç verdiğimiz destek primlerimizle, maaşlarımızdan kesilen
prim katsayılarıyla SGK’ ya ödediklerimizle, bugün liyakatsizlerin hak
edilmeyen duble maaşlarını dahi ödeyebilen, hepinizin Devleti bile, bizim
emeklerimizle ayakta kalabilmiştir, bütün yetersizliğinize rağmen hala. Ve bu hep
de böyle olacaktır, hiç kuşkun olmasın. Bunu nasıl bilmez veya unutabilirsin? İstersen
biraz da bunları düşün bir zahmet kardeş.
27
Mart 1995 tarihinde, Gazi Mahallesi’nde yapılan Alevi katliamı nedeniyle, 30
yıldır Galatasaray meydanında her cumartesi günü, darp edilerek, yargılanarak,
tutuklanmalarına rağmen, bir araya gelerek, katledilen evlatları için anımsatma
mitingleri yapan Cumartesi annelerinin, cihana emsalsiz bir kadınlık örneği de
verdikleri, hiç unutulmamalıdır. Çünkü bu kadınların hayat arkadaşı olan bazı
erkeklerin, erkeksi özençlerle, geçen 30 yılda, her şeyi unutup başka
kadınlarla gönül eğlendirmelerinin de – bu tarife uymayanlar elbette tenzih
edilir- muhtemel olduğu düşünülebilir. Ki bu tutum, bütün kadınların, anne kalbi taşıdığının altı çizilerek vurgulanmasını
gerektirir aslında. Dolayısıyla da bu husus, kadını kutsal yapan ana faktördür prensipte.
27
Mayıs 1960 Askeri İhtilali de 22 yıldır olduğu gibi ‘darbe’ safsatasıyla anılmadı
ve yine es geçildi. Oysa evrensel tarihin bütün ordularına emsal teşkil etmiş
olan, Atatürk askerlerinin bu devrim nitelikli ihtilal hareketi, arkasında ülkenin
en saygın Cumhuriyet hukukçularına yetkiyi bırakarak ve askerlerin Devlet yönetimini
ve siyasayı terk etmesiyle sonuçlanarak, emsalsiz bir oluşuma da imza atmıştı.
Şimdi soralım o zaman, acaba böyle başka bir emsal daha gösterebilir misiniz?
Oysa sadece dış Dünyada değil, Osmanlı tarihinde de pek çok isyan, darbe ve
ihtilaller yaşanmıştır. Hele de son Kenan Evren darbesi de Amerikancı bir askeri
darbedir mesela, lakin 12 Eylül 1980 darbesi ile 27 Mayıs 1960 ihtilali arasında,
asla tartışılamaz gece/gündüz farkı da vardır.
CHP şimdilik, Özgür Özel
Liderliğinde yeni bir ivme yakaladı. Ki bu yıllardır kurucu Parti’nin hasretini
çektiği yeni bir durumdur. O halde yapılacak en akıllı iş, Türkiye
Cumhuriyeti’ni yeniden zirveye taşıyacak en isabetli bir sonuç alınıncaya kadar
da erdem yolundan ayrılmadan, mevcut durumu desteklemektir. Kılıçdaroğlu ise
asla hizip konusu yapılmamalıdır. Çünkü, herkes çok iyi bilir ki, şayet milleti
arzu ederse, Kılıçdaroğlu, Meclisinin başında, yeni Cumhurbaşkanlığı görevine, bütün
kalbiyle ve herkesten fazla da hazırdır. Ayrıca legal olan, her türlü adaylık
isteği de demokrasilerde asla yadsınamaz ve bunun gerçekleşmesine de ancak çoğunluk
karar verebilir. O halde ilk önce, Erdoğan’ı bile Cumhur ittifakıyla, 20 Şubat
2018’ den beri İktidarda tutan ve Türk Milletine, kişisel menfaati bağlamında
zarar veren, Bahçeli gibi peçeli esas darbecilerden bir an önce kurtulmak gerekmektedir.
Emekliler
mitingine gelince; bütün bölgelerden beklenen emeklilerin, yoklukları nedeniyle
büyük mitinge iştirak edemeyeceklerini elbette biliyorduk. Ne var ki çoğunlukla
Ankara, yakın il ve ilçelerden, çocukları, eş ve dostlarıyla birlikte gelebilecek
oldukları ve şüphesiz kahır bir ekseriyet yaratacakları da bekleniyordu. Ki
öyle de oldu zaten. Şimdi bu durumda hepimize düşense, hak davalarında emeklileri
himayelerinden dolayı, en başta CHP, tutumuna yüreğini de katan Sayın Özel’e, birlikte
olan bütün kardeşlerimiz ve kader arkadaşlarımıza, kucak dolusu sevgi ve selamlarımızı
yolluyoruz.
Serendip Altındal
Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski
makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com