Blog Arşivi

1 Şubat 2024 Perşembe

KARA DEFTER..

 

  
 

            Sayın Özel’in 16.01.2024 tarihinde, ülkemizin gerçek durumunu noktasına kadar ortaya döktüğü konuşmasının, Cumhuriyet arşivinde hak ettiği yeri, bir Ulus uyanıyor menkıbesi bileşkesinde alacağını biliyoruz. Yalnız perdelerin birinin inip diğerinin kalktığı AKP tiyatrosunda, hep birlikte bir sona doğru yaklaşıyoruz artık dostlar. Yalnız sonunda gülecek olanın hep beklenen ve adil kalan olacağı gerekçesiyle de biraz daha bekleyelim bakalım.

     Mesela son 55 milyon Dolarlık uzay gösterisi, tam da depremzedelerimizin Başbuğları tarafından söz verildiği halde, hala evsiz barksız ve çadır mekanlarda idare etmeye çalıştığı bir Türkiye’nin derdine ne kadar elzem bir ilaç olabileceği, önce düşünülmesi gerekirdi.

Ve bu kadar çözülmemiş problem dururken, bu kadar paranın yine trajikomik ve aslında olmayan bir itibar yatırımına harcanmış olması; yarın Türkiye Cumhuriyeti tarihi arşivinde, bir utanç belgesi olmaya, şimdiden namzettir. Yalnız tek iyi tarafı, ilk üçü Sovyetlerden olan Türk asıllı kozmonotun sonuncusu ve dördüncüsü olan pilot Kozmonot Alper Gezeravcı’nın ‘İstikbal göklerdedir’ diyen Atatürk mesajıyla Dünya insanlarını selamlamış olmasıdır. O halde bu son itibar yaftalı harcamanız da hayırlı olsun muhteremler.  

            AKP sahneleri demişken, Adliye koridorlarında atılan şeriat naralarından bahsetmeden olamazdı. Bir Cumhuriyet Devletinin sorumluları olduklarını unutarak bu yeni sahne oyununa ses çıkarmayan bütün sözde devlet yetkililerini kınamak, bu zafiyete yeterli olamayacağından en iyisi şimdilik kara kaplı deftere yazmaktır. Zira nasıl olsa yakın bir gelecekte ve ebedi Cumhuriyetimizin Anayasa Mahkemesinde, bu defter tekrar açılacaktır.

Bu mealde Cumhur ittifakına şiddetle tavsiye etmemiz gerekirse; şu anda da büyük ihtiyacımız olan yeni bir İstiklal hareketini ve bugünkü mevcudiyetimizin nedenini iyi anlayabilmeleri için, o dönemin Çerkez Ethem çetesiyle, Cumhur ittifakını mukayeseli analiz etmeleridir. Çünkü Çerkez Ethem mentalindeki adam ve kadınlarla bırakın anlaşmayı, aynı masaya bile oturulamazdı.        

Hiçbir Partinin bugüne kadar şanlı Bayrağımızı bez parçasıyla bir tutmadığını beyan eden A. Mahir Başarır’ın, AKP grup Başkan Vekili bayanı topa tutması hiç de boşuna değildi. Ve şayet bu densizliği başka bir yerde yapsaydı, bu bayan çok daha farklı bir işlem görürdü. Zira yetişkin bir insanın ateşle oynamaması gerektiğini bilmesi gerekirdi. Kasten bile yapılamayacak bu hatayı, belki de çocukluğuna yazmak gerekir.

O zaman da ebeveyni sorumlu tutulmalıdır şüphesiz. Bu arada yeni mezun bir Doktor adayının ihtisas yapamadan apar topar cepheye sürülmesi, sade milli eğitime değil, kendi hastaneleri kapatılarak mağduriyetleri daha da artmış olan askerlerimize verilen veya aslında verilmeyen değeri de yeni bir sahnede ortaya koymaktadır.

Ülkenin geçmişi ve katma değerleriyle geleceğe de imza atmış olan emeklerinin, kendilerine emeklilik hakkı olmasını da analarının sütü gibi hak etmiş olan emekliler, dün ülkelerinin orta direk vatandaşıydılar. Büyük uğraşlar ve sonuçta itibar gösterileriyle ilave zamlara da bakıldığında emekliler, bırakın orta direk olabilmeyi, orta kapıyı bile aralayıp arkasına bakamıyorlar bugün. Bütün Abbaslar ve Abbasiyelerin sonunda aynı yerde buluşacağını nasıl olsa biliyoruz. Öyleyse biz de “Haydi Abbas, biraz geri bas, yetsin artık bu naz”, diyerek belki de öbür tarafa azıcık rahatlayarak ve yabancı ellere de muhtaç olmadan gidebiliriz kim bilir?

İngiliz Şimşek ve Amerikalı Bayan Erkan gibi seçilmişleri de tıpkı FETO gibi Saraylı Hanedana ortak ederek sömürü tabanını daha da genişleten; ama kendi çocukları da olan sabık emperyalistler, bir kutu biranın bile 5 ekmekten daha pahalı olduğu bir ülkede, kutu bira yerine ister istemez sosyal medya üzerinden çok daha ucuza aldıkları uyuşturucu hapları denemek zorunda kalan ve giderek de bağımlı bir hale gelen geçlerimizin de yaşadığının farkında mıydılar acaba? Ayrıca uyuşturucu tesirinde olanların işledikleri sapıkça ve psikopatik suçlar da işin cabasıdır, çala kaşık sömürdükleri bu ülkede. Ne ki bunlar gibi, milletimize verdikleri bütün hasarlar yazılıyor şüphesiz ki bizim kara kaplıya ve hesap gününe kadar da yazılmaya devam edilecektir.

AKP’nin İBB adayı Kurum, İmamoğlu projelerini fotoşopla kendi vaatlerine yapıştırıp umut vadederken, ‘benim projelerim imza edilir’ mealinde, iflas etmiş bir ikrarı da tekrarlayıp intihaline ilave ederken, aslında herkesi güldürüyordu. Aynı metotla aşağılık emperyalist de istiklal zaferini ve Lozan antlaşmasını bizden geri almaya çalışıyor. İşte çektiğimiz bütün sıkıntıların, enflasyon dahil tek nedeni budur. Esasen de muhipleri olan Erdoğan ve AKP’sine, bu nedenle ülkemde demir attırmadılar mı?

Şimdi de Amerikalı çakal, F35 aldatmacası ile S400’lerimizi Ruslara geri vererek savunmasız kalalım istiyor. Oysa Dünyadaki en önemli hava savunma silahı olarak kendini defalarca ispat etmiş ve aynı zamanda da saldırı silahı da olabilen bir araç, onları acaba neden bu kadar korkutuyor? Bunu iyice bir düşünmek lazım kuşkusuz! Putin Türkiye’ye geliyormuş. Anlaşılan, “kızım (derin Devlete) sana söylüyorum, oğlum sen anla” demeye geliyor herhalde Erdoğan’a. Şayet yerse, Erdoğan en azından bir yarım saat bekletmeli onu kapısında o zaman.

Bu arada Şehrini Dünyanın en modern ve görülmesi gereken Şehirleri arasına sokan Eskişehir Belediye Başkanı Büyükerşen Hocanın, Cumhuriyet Tarihinde bir ilk olarak, bütün CHP’li belediyeleri denetleyen ve olmazsa olmaz ortak paydalarda buluşturan bir genel koordinatörlüğe atanması, aslında CHP de Devrim niteliğinde yeni bir başlangıçtır. Ayrıca kara kaplı defterin bütün sayfalarına imza atan AKP iktidarı, vekaleti korkusundan, kendisini bile yaratmış olan kurucu Anayasayı tanımadığı, Can Atalay sayfasını da imzalayarak, artık kendisinin de yakında kapının önüne konmak zorunda kalınacağını yedi düvele ilan etmiş oldu.

Hele de biz Kemalistlerin yıllar içinde artık derimiz haline gelmiş özgün Türkçemizle; Atatürk’ün Cumhuriyet Devletinde, NEDEN bağımsız bir ulus Devletin, olmazsa olmazı olan Büyük Meclisin, Padişahlık ve Halifelik dahil her şeyin üstünde olduğunu ifade eden sözlerini de ilave ederek ve İstiklal Harbinin kazanılmasının da ana nedenlerinden olan İnönü Zaferleriyle ilgili bazı yazışmaları da aşağıda tekrar anımsatıyorum.

§

HALİFELİK VE PADİŞAHLIK SORUNLARI ÜZERİNE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE YAPTIĞIM AÇIKLAMA

Buna karşı olan görüşte açıklık yoktu. “Padişahlık ulusa geçmiştir; padişahlık kalmamıştır. Halifelik de padişahlık de­mektir; böyle olunca onun da varlığının bir anlamı yoktur “, diye apaçık konuşu­lamıyordu. Otuz yedi gün sonra, 25 Eylül’de, bir gizli oturumda Meclis'e birta­kım açıklamalar yapmayı yararlı gördüm. Ortaya atılan duygu ve düşüncelere gerekli yanıtlan verdikten sonra başlıca şu düşünceleri ileri sürmüştüm:

“Türk milletinin ve onun biricik temsilcisi bulunan yüce Meclis’in, yurt ve milletin bağımsızlığını, yaşamasını güven altında bulun­durmaya çalışırken, halifelik ve padişahlıkla, halife ve padişahla bu denli çok ilgilenilmesi sakıncalıdır. Şimdilik bunlardan hiç söz etme­mek yüksek çıkarlar gereğidir. Eğer amaç bugünkü halife ve padişa­ha olan bağlılığı bir daha söyleyip belirtmekse bu kişi haindir. ş­manların, yurt ve millete kötülük yapmakta kullandıkları araçtır. Buna ‘halife ve padişah’ deyince, millet, onun emirlerine uyarak düşmanlarının isteklerini yerine getirmek zorunda kalır. Hain ya da makamının gücünü ve yetkisini kullanması yasak edilmiş olan kişi, aslında padişah ve halife olamaz. ‘Öyle ise onu indirip yerine hemen başkasını seçeriz,’ demek istiyorsanız, buna da bugünkü durum ve koşullar elverişli değildir. Çünkü saltanattan ve halifelikten çıkarıl­ması gereken kişi, ulusun içinde değil, düşmanların elindedir. Onu yok sayarak başka birini tanımak düşünülüyorsa, o zaman bugünkü halife ve padişah, haklarından vazgeçmeyerek İstanbul’daki hükûmetiyle bugün olduğu gibi, makamını koruyup çalışmalarını sürdürebile­ceğine göre, ulus ve yüce Meclis, asıl amacını unutup halifeler sorunu ile mi uğraşacak? Ali ile Muaviye çağını mı yaşayacağız? Kısacası bu sorun geniş, ince ve önemlidir. Çözümü, bugünün işlerinden değildir. Sorunu kökünden çözümlemeye girişecek olursak bugün içinden çıkamayız. Bunun da zamanı gelecektir. Bugün koyacağımız yasa ilkeleri varlığımızı ve bağımsızlığımızı kurtaracak olan Millet Meclisi’ni ve millî hükümeti güçlendirecek anlam ve yetkiyi yükümlenmeli ve dile getirmelidir!"

Mustafa Kemal

---------------------------------------------------------------------------------

Ankara 1.4.1921

İnönü Savaş Alanında Maltepe’de Batı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay

Başkanı İsmet Paşa’ya

Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Savaşlarında yüklendiğiniz görev kadar ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır. Milletimizin bağımsızlığı ve varlığı, çok üstün yönetiminiz altında şerefle görevlerini yapan komuta ve silah arkadaşlarınızın duyarlığına ve yurtseverliğine büyük güvenle dayanıyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, milletimizin makûs (tersine dönmüş} talihini de yendiniz. Düşman çizmesi altındaki kara yazılı topraklarımızla birlikte bütün yurt bugün, en kıyıda köşede kalmış yerlerine dek zaferinizi kutluyor. Düşmanın yurdumuzda yayılma tutkusu, azminizin ve yurtseverliğinizin yalçın kayaları­na başını çarparak paramparça oldu. Adınızı tarihin şeref abideleri arasına geçiren ve bütün ulusta size karşı sonsuz bir gönül borcu duygusu uyandıran büyük savaşınızı ve zaferinizi kutlarken, üstünde durduğunuz tepenin, size binler­ce düşman ölüleriyle dolu bir şeref alanı gösterdiği kadar, ulusu­muz ve kendiniz için yükseliş parıltılarıyla dolu bir geleceğin uf­kunu da gösterdiğini söylemek isterim.

Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal

 

Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne

Kıyım ve zorbalık dünyasının en kıyasıya saldırılarına karşı yal­nız ve şaşkın kalan milletimizin maddi ve manevi bütün yetenek ve güçlerini ruhundaki ateşle toplayan ve harekete geçiren Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı Mustafa Kemal Paşa!

Yiğit erlerimiz ve subaylarımız adına, erlerimizle avcı hatlarında omuz omuza vuruşan tümen ve kolordu komutanları adına övgü ve kutlamalarınıza büyük bir övünçle teşekkür ederim.

Batı Cephesi Komutanı İsmet

 --------------------------------------------------------------------------------------------------

İKİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ NEDİR?

Londra Konferansı'nın hemen arka­sından 23 Mart 1921 tarihinde Yunan ordusu Bursa’dan İnönü'ye ilerlemeye başladı. Bu kez Yunan Başkomutanı Papulas bizzat ordusunun başınday­dı. Birinci İnönü Savaşı'nın sonuçlarını telafi etmeyi, Türk ordusunun güçlen­mesini engellemeyi ve direnişi kırarak Sevr Antlaşmasının şartlarını kabul ettirmeyi amaçlıyordu. Hatta Yunan ordusu Ankara'ya kadar ilerlemeyi planlıyordu. 31 Mart akşamına kadar kanlı çarpışmalar oldu ve Yunan or­dusu ağır bir yenilgi aldı. 1 Nisan 1921 günü İsmet Paşa Ankara'ya çektiği telgrafla zaferin müjdesini verdi. Beş bin kadar kayıp veren ve Dumlupınar'a çekilen Yunan ordusuna karşı taarruzlar yapıldı ama askerin yorgun­luğu ve kayıpların fazlalığı nedeniyle sonuçsuz kaldı. Bu zafer sonunda Millî Mücadele’ye olan inanç daha da arttı İtalyanlar ve Fransızlar işgal ettikleri yerleri boşaltmaya başladılar.

 

AZİZ MİLLETİME TAVSİYEM 

 Efendiler, sırası gelmişken aziz milletime şunu tavsiye ede­rim ki; bağrında yetiştirerek başının üstüne dek çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz mayayı çok iyi ince­lemeye dikkat etmekten, hiçbir zaman geri kalmasın!

  Mustafa Kemal

        

Kaynak: Hatıratlarla Karşılaştırmalı NUTUK (İBB Yayınları)

----------------------------------------------------------------------------------------------

             Kim olduklarını önce yoldaşlarının kulaklarına fısıldayan sonrada Türkiye Cumhuriyeti’ni, bütün Dünyanın kafasına perçinleyen, Atatürk namlı güzel insan! Sana rahmetler ve hepimizi kucaklayan Tengri huzmelerin de ebedi kalkanın olsun. Çünkü her süpernova dan sonra yeni bir güneş doğar ve yeni canlılar, yeni enerji kaynağıyla hayat bulurlar. İşte sonuna kadar her şeyi devam ettirecek olan da budur aslında...

                                                                                            Serendip Altındal

Özün Kişiliğindir..

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com