Blog Arşivi

21 Aralık 2023 Perşembe

HATIRATLAR..

 


            
15.12.2023

            Sayın Özel’in her şeyi hatta kendi özelini bile arkadaşlarıyla paylaşan bir yönetici olduğu için hata yapacağını ve bunu da örtülü bırakacağını hiç sanmıyorum. Ki bu durum itibarıyla da Sayın Kılıçdaroğlu ile tam bir uyum içinde olduğu görülüyor. Ve bu arada gençlik ve dinamizmini de kullanarak Partisinin siyasi geleceğini de başarıyla kontrol altında tutacağının da müjdesini verdiğini düşünüyorum.

             Siyasetin şüphesiz ki gelgitleri, iniş, çıkışları bol ve değişken olacaktır. Ne var ki bu bağlamda yapılacak her radikal bir değişiklikte, sandalyeler, koltuklar devrilebilir. Çünkü neticede siyaset yaftasıyla ekonomi-politik yapıyorsunuzdur. Ve bunun bağlamında da şayet geçenler unutuluyor veya unutulmuşsa, o zamanda kendi insanlığınızı da unutma tehlikesiyle karşılaşmışsınız demektir. Ki Kılıçdaroğlu talebesi de olan Özel’in böyle bir eblehçe duyarsızlıkta olabileceğini de asla düşünmüyorum.

             İşin günceline gelirsek; Akşener’le yerel seçimler nedeniyle, ittifak ortaklığı muhabbetine girerek tam da bir gaflete imza atmak üzereyken, Allahtan iyi Parti meclisinin vetosuyla, kapı arkasında ceza duruşu yemekten kurtuldu Özel. Neyse yine de iyi niyetliliğine, acemi şansı yardım etti diyelim. Ne yapsın, birileri sefa sürerken kendisinin cefa çektiği CHP Başkanlığının sıkıntılı sorumluluğu içinde, giderek o da öğrenecek nasıl olsa pis ve anti demokrat siyasayı. Çünkü ağızlarını açtıkları zaman bakımsız bir tuvaletten daha fazla çevreyi pisleten ve sıfatı siyasetçi olan bir sürü, fazla yemekten mide fesadı sınırındaki konu mankenine muhatap olmak, aslında hiç de kolay değildir Türkiye’mizde.  İyi Partinin sahneye koyduğu oyun izlenirse; Akşener’in topu Parti meclisine atarak, AKP’ye gol pası verdiği ve Bahçeli’yi de çaktırmadan desteklediği derhal görülür. Ey Akşener, sen giderken gittiğin yoldan çoktan dönmüş olanları da sakın göz ardı etme hani.

             Nihayet olması gereken oldu demek gerekiyor. Çünkü sadece halk tabanıyla ittifak yapmak en doğru olandı. Nihayet bunu anladılar ya da tesadüfler yardımıyla bu noktaya geldiler çok şükür. Her Parti kendi başına bağımsız olarak yerel seçimlere katılırsa, bunun aynı zamanda genel seçimler öncesinde iyi bir kuvvet göstergesi olacağı tartışılmaz olacaktır. Yani ak ve kara koyun bir anlamda ortaya çıkacaktır o zaman. Çünkü ön Türklerde ak koyun, kut ve ikbal dağıtan, kara koyun ise kötü ve asalak olan anlamı taşırdı. Böylece sonuçlara istenildiği doğrultuda uzanmak, kredisi artan muhalefet Partileri hesabına genel seçimler için de gerekirse yararlı koalisyon paradigmaları oluşturmaya fırsat yaratır. Böylece dereyi gördükten sonra da karşıdaki hedefe ulaşmak için, paçalarını sıvamak kalır artık seçmene.

             Orta direği bilinçli olarak yoksullaştırılan bir ülkede artık Demokrasi de yoktur. Demokrasi olmayınca da sosyal yapı yok olacağı ve geriye kalan monark bekçi köpeğine dönüşmüş salt bir azınlıkla da bağımsız bir kalkınma olamayacağından, ulusal Devletin milli yanı da yok edilerek Hükümeti bir manda yapısalı haline getirilmiş olacaktır. İşte şimdi ülkemizde yaşanan durum budur. Tam da milli ittifakın daha da tecrübe kazanmış bir modelinin uygulanması gerekirken, kendi Partisi içinde otokontrolü kaybetmiş bir sözde Liderin, sağa, sola manda ittifakı yapmayacağız hezeyanlarıyla seslenmesi, acaba hangi siyasi modeli çağrıştırmaktadır. Bilirkişi bir zahmet bunu da açıklarsa biz de öğrenmiş oluruz! Şayet Özel’in danışman Kılıçdaroğlu ziyaretinden buna dair bir öneri ve yöntem de çıkarsa hiç şaşırmamak gerekecektir.

             Bu sırada, İstanbul Belediyesinin hazırlattığı ‘HATIRATLARLA KARŞILAŞTIRILMALI NUTUK’ kitabını okuyorum. Bu 1304 sayfalık kitap, önceleri NUTUK’u okuduğumda, bütün belgesel safhalar ve yazışmalarla hazırlanmış olsa daha iyi olurdu diye düşündüğüm bir çalışmayı da ihtiva ettiği için çok başarılıdır. Bu mükemmel çalışmanın bütün araştırmanlar tarafından okunması, güncel durumların çok daha etraflıca analiz edilmesini de kolaylaştırarak kavrama potansiyelini doruğa taşıyacaktır. Ve bu çalışma Atatürk’ün dehasını, inanın daha da yüceltiyor. Kitabın yapılmasında bütün emeği geçenleri can ı yürekten kutluyor ve teşekkür ediyorum. Mesela, aşağıda aynı kitaptan ilginizi çekecek bir alıntıyı da ekliyor ve yorumunuza bırakıyorum.

  

Aralarında İç ve Dış Sorunları Etraflı Biçimde Kavrayan, Özel Bir Akıl ve Sağduyu Karışımına Sahip Olan Tek İnsan, Mustafa Kemal’di

[...] Ancak Mustafa Kemal’deki diğer farklı unsuru asıl yansıtan şey, o açık renkli, sert ve kırpılmayan gözleriydi. Bu gözler, geniş alnı ve yukarıya doğru kıvrık kaşları altında, meydan okur gibi sabit, soğuk bir ışıkla parıldar; her an bir şeyi görür, saptar, yansıtır; bundan başka, akıl ermez bir şekilde, sanki aynı zamanda her tarafa birden bakıyor gibi görünürdü. Bu gözleri, büyük başı ve sağlam, çevik bacaklarıyla huzursuz bir kaplana benzerdi. Askerce bir deyimle, çeliğe özgü sertlik ve esnekliği kendinde birleştirir, yüksek sinirsel gerilimi ile, her an boşalmaya hazır bir yayı andırırdı.

Hepsinin içten arzuladıkları millî savaşın bu ilk döneminde arkadaşlarının gereksinme duydukları şey, Mustafa Kemal’de gördükleri bu olağanüstü haldi. Onun düşünceleri ötekilerden her zaman bir adım daha ileride, hareketleri bir derece daha kesin olmuştu. Ötekilerin çoğunda eksik olan önderlik niteliği onda vardı. Rauf Bey, prensip sahibi ama kısır görüşlü; Kâzım Karabekir, dürüst ama esneklikten yoksundu. Refet, atılgan ancak ihtiyatsızdı. Ali Fuat’ın elinden iş gelir ama zekâsı fazla işlek değildi.

Hepsi yurtlarını seven, kafaları çalışan sağduyu sahibi, usta askerlerdi.

Ancak aralarında iç ve dış sorunları etraflı biçimde kavrayan, özel bir akıl ve sağduyu karışımına sahip olan tek insan, Mustafa Kemal’di. Üstelik, böyle tehlikeli bir işi başarılı bir sonuca ulaştırmak için gerekli olan irade yalnız onda vardı.

Erişmeyi tasarladığı son amacı ve geçmesi gereken yolları, neredeyse gaipten haber almaya varan bir açıklıkla, önceden görüyordu.

(...)                                                        

Lord Kinross

Lord Kinross, Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu, çev. Necdet Sander, İstanbul, 1994, s. 231.

              

                Lütfen okuyun ve yüce Önderin ve İstiklal döneminin bütün safahatını anlarken edineceğiniz rahatlığın keyfini sizde çıkarın. Anlamamakta ise asla ısrar etmeyin. Çünkü anlamamakta ısrarcı olanlar, hatta dindar olduklarını bile iddia etseler, onlar daha yaşamlarında kaybolurken, Rahmetli Atatürk “UNUTULAMAZLAR” Cennetinde çoktan yerini almıştır aslında. Hiç unutmayalım ki; bizim Atatürk adlı bir Türk mucizemiz de var. Ve milletçe aynı kanı taşıyoruz. Öyleyse bilelim ki ‘gelecek bize vadettiği günler Hakkın, belki yarından da yakın’…

                                                                                            Serendip Altındal

 

Özün Kişiliğindir..

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com