Blog Arşivi

15 Kasım 2023 Çarşamba

YARGIMI, KARGIMI..

 


            Gönüldaşlık ille de mantık sahibi olunduğunu göstermez. Dolayısıyla kendi hesabıma, Kurultayın değişimcilere prim vermesi de verenlerin mantıklı olduğunu sergilemez diyorum. Çünkü arkada bırakılacak olan Kılıçdaroğlu, iddia edildiği gibi seçimi kaybetmemiş bilakis seçim elinden tarihi bir gasp yoluyla alınmıştır.

 

Böylece gözümüze parmağını sokan bu doğruyu da yadsıyıp, daha genel seçimlere 5 yıl kala, CHP de hem de sevilen başarılı ve deneyimli bir Lider değişimine gitmek, muhtemelen döneminde Ecevit’in yaptığı gibi Partiyi bölerek daha da küçültür. Çünkü CHP ondan sonra da ilke değişimleri yaşayarak -ki belki de bunalıma girerek- bir daha İktidar olamamıştır.

 

İşte tam da bu nedenle, değişimi zamansız, yetersiz ve yersiz buluyorum. Ayrıca bu durum Kaptan Kılıçdaroğlu’nun, anlayanlar için, sular duruluncaya kadar neden güvenli bir Liman aradığını da ortaya koyuyor. Yukardaki ifadem seçim öncesi hissiyatımdı. Bakalım, Kurultayda neler olacak?

 

            Yukarıdaki satırları ifade ettikten sonra yaşadığımız Kurultayda ise, önce Kılıçdaroğlu’nun hak ettiği deneyimli ve akıllı bir Lider olma vasıflarıyla, İmamoğlu’nu Kurultay Başkanı yaptırarak, 2028 Seçimlerine CHP Başkanı olarak hazırlamak akılcılığına bir daha tanık olduk. Bir laf vardır hani, ‘ne sen ne de ben; ama Adalet her zaman haklıdır’ denir.

 

Çünkü Adalet aynı zamanda her zaman doğru işleyen mantıktır. Ve aynı mantığa göre de ‘emekten mi, sermayeden mi yanasınız?’ sorusuna verilecek tek bir cevap vardır. Emek olmadan sermaye olabilir mi hiç? Çünkü sermaye, emekten çalınan artı artık yatırımcı fonudur.

 

Nitekim CHP erklerine ve yasalara göre de Özgür Özel yeni Başkan seçildi, kutlarız. Lakin Kılıçdaroğlu’nun tespit ve görüşlerine her zaman müracaat edilecek, CHP’nin olgun ve deneyimli aydınlarını içeren manevi Senatosuna terfi etmesini de birlikte kutluyoruz. Nasıl olsa gelecek günler, emmioğullarının ortak yapısından oluşan yeni doğruları da yine tecrübesiz ve anlamaz kafalara sokacaktır.

 

Değişim rüzgârına yelken açmış; ama olgun ve deneyimli olanlarla her zaman akortları buluşmayan bir genç kuşağın aceleci oldubittisiyle oluşan bir seçime rağmen, CHP’nin erdem ve kültür seviyesine yakışan bir seçim olacağı elbette bekleniyordu, öyle de oldu nitekim. Kardeşçe bir devri teslim yapıldı. Başkan seçilen Özel’in yakın ara icraatlarına bakıldığında, daha Demokrat MYK yönetimli, oto kontrollü Hükümet izlemcisi ve meclis aktiviteli bir CHP vaat ettiği anlaşılıyor. Bu arada kurulan bir gölge Kabine de CHP adına atılan sosyal demokratik çağdaş yeni bir adımdır.

 

Dilerim, özgün ve laik Cumhuriyetimiz için hayırlı olur. Neyse, ben tüm çocuklarımız ve torunlarımızın milli müktesebatları hesabına, kendi beyin ölümüm gerçekleşinceye kadar ve ahde vefam nedeniyle, kendi sonuma kadar yazmak zorunda olacağım ardıl düşüncelerime devam edeyim o zaman!

 

Avrupa Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşmasını terk eden Rusya, bana göre de Dünya Liderliği bağlamında, megaloman erozyonları tavan yapmış olanlara en açık ve akılcı cevabı verdi, anlaşıldığı üzere. Sonunda yeni bir Dünya Harbinin de oluşabileceğine işaret eden bu algıda, yabancılardan oluşan terörist Lejyonerlerden başka orduları da artık kalmayanların, nelere baş vuracakları, kendilerini nasıl savunacakları da soru demetleri oluşturmaya başladı böylece. Zira konu teknoloji ve silah gücüyse; elbette ve belki de daha fazlası ve daha da modernleri karşı cephelerde kendilerini karşılıyor olacaktır nasılsa.

 

Atalay meselesinde ise AYM’nin aldığı anayasal ihlal kararı, muhtemelen Saray cephesinden gelen emperyalist telkinli bir dürtü ile Yargıtay’ı anayasaya aykırı ihlalciler tarafını desteklemeye yönlendirip, eleştirme değil sadece yargı haklarını kullanmak zorunda olan iki anayasal Yargı kurumunu karşı karşıya getirirken, daha da büyük bir Anayasa ihlali oluşturarak, aslında bir Cunta Devletinin işaret fişeğini de ateşlemiş oldu.

 

Öyle ya, bir eksiğimiz buydu ne ki bu da başımıza geldi uzatmalı Hazretler aracılığıyla. Aynı bağlamda Erdoğan’ın Yargıtay’ı onaylaması; kısaca ‘bana uymayan anti millîdir’ özümsemesi olarak bir daha tarafından teyit edilmiş oldu. Böylece de Millet olarak Yargı yerine milli(!) vasıflı ve milleti temsil eden ve adalete sokulan bir kargı ile de tanışmış olduk.

 

Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı olmak, tartışılamaz bir şekilde vatana ihanetle özdeştir. Cumhurbaşkanı söz verdiklerini bile tutamıyorsa, artık söylediklerine değil söylemediklerine bakılması gerekmektedir. Bunun da ana nedeni, topluca emperyalist ümmeti haline getirilmiş olmakta aranılmalıdır. Zira anayasayı tartışmak AKP Hükümetinin kendi meşruiyetini inkâr etmesinin açık bir ikrarıdır. İşte güncelimiz bu olunca da bize söyleyecek ne kalmıştır. Devri teslimi de yaptıktan sonra; artık, görevine hızlı başlayan Özel bileşkesinde oluşacak yeni gelişmelerin, dikkatle izlenmesi ve aralıksız yenilerinin beklenmesi gerekmektedir.

 

Demek ki ilk olarak, uluslararası acınası bir duruma düşmemek ve yeni olumsuz istatistiklerde sıra başı olmamak için, Atalay ihlalinin yüksek Mahkemeler arası bir anayasal krize dönüşmesine asla izin verilmemelidir. Peki Atalay ile bu kadar uğraşılmasının nedeni nedir? Belki de tam bağımsız bir sosyal demokrasi için aranan Lider bulunmuştur, kim bilir? Ve aziz Atatürk’ün de yoluna, Osmanlı Hükümeti tarafından ne taşlar döşendiği ise hiç unutulmamalıdır.

 

Senden sonra her 10 Kasım’da olduğu gibi YENİ YAŞ GÜNÜN, eskilerini aşan ve her geçen gün daha da büyüyerek 85 yıl sonra bile yedi düveli kıskandıran bir saygı, sevgi ve özlem ile bir daha kutlandı. Komşumuz olan ilk okuldaki anma toplantısında, minik kız ve erkek çocuklarımızın söyledikleri şiirler ve şarkılar hala kulaklarımızda çınlıyor, gözlerimizi yaşartıyor. Seninle olan günler rüzgâr gibi geçti. Lakin bugün sensiz yaşanılan kara günler yaşlanarak ağırlaşıyor ve senin eksikliğini hepimize çok daha fazla hissettiriyor.

 

Ebediyete kadar milletinin beyninde ve kalbinde yaşayacağına hiç kuşkun olmasın SEVGİLİ ATATÜRK…

 

β          Bağımsızlık için eninde sonunda düşmanla bütün varlığımızla vuruşarak onu mağlup etmekten başka karar ve çare yoktur ve olamaz! Sinir gevşetici sözlere, telkinlere önem verilmemeli ve itimat edilmemelidir. Osmanlı tarzı idare ve siyasetinin yarattığı bu çeşit anlayış reddedilmelidir. Ordu ile, muharebe ile, inat ile bu işin içinden çıkılmaz şeklindeki kaynağı dışarıda olan, öğütlere uyarak; bir vatan, bir millet bağımsızlığı kurtulamaz. Tarih, böyle bir olay kaydetmemiştir. Bunun aksini düşünerek hareket edeceklerin, acılı sonuçlarla karşılaşacaklarına şüphe yoktur.

 

Mustafa Kemal Atatürk    1922 (2-637)

 

                                                                       Serendip Altındal

Özün Kişiliğindir..

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com