Arap
dünyasının tam ortasına emperyalist manifestosunun adeta bir alet dolabı gibi
zorla yerleştirilen İsrail, Siyonist emperyalist çerçevede adım adım
genişliyor. Bu bağlamda ‘İsrail iki Devletli bir çözüme zorlanmalı’ diyen Fidan,
bana göre de en doğru tespiti yapmış oluyor. Ne var ki bu teklif, sadece BOP
yaftalı yeni projelerini engellemez; ama Ortadoğu da Türkiye’mizin de
Garantörlüğünü pekiştireceği için, Batılı Emperyalist kampın hiç işine gelmez.
Lakin insan
haklarına rağmen yaptıkları asosyal faaliyetler ve insan kıyamları nedeniyle de
diğer Dünya insanlarının Antisiyonist olmasının da önüne geçemez. İsrail sadece
Evangelist Siyonist blok tarafından kullanılıyor. Ve ‘Netanyahu’ denen ve USA&AB
emperyalistlerinin emrinde olan adam, anlaşıldığına göre siyonist olmayan bütün
Musevi vatandaşlarının da kanına girmeye çalışıyor. Çünkü gelişmeler bu hızla
devam ederse, yeni bir Dünya savaşı da kapılarımızın önünde görünüyor.
Türkiye’mizde
yabancı askerlerin de konuşlandırılmasına olur veren madde, TSK’nın Suriye ve Irak’ta
2 yıl daha kalması tezkeresinin içine de monte edilerek oldubittiyle kabul
edildi. Evet oyu verenlerin içinde unutun Bahçeli’yi; ama milliyetçilikte
kimseye söz bırakmayan Akşener’in Partisinin de bulunması, Atatürkçülük, milliyetçilik,
milli müktesebat gibi kavramları dilinden düşürmeyenlerin, bolca savundukları erdemlerinin
ne kadar boş olduğunu da ortaya koydu. Geçen yazımda ifade ettiğim tezimi, USA’nın
Ortadoğu’da varlığını koruyabilmek için Siyonist bir İsrail varlığına ihtiyacı olduğunu
açıkça ortaya koyarak senteze çevirirken, Biden’in Kongreden İsrail’i
desteklemek üzere, eşsiz bir destek talebi de beni bir kere daha teyit etti. Esasen
Biden, ‘Ukrayna ve İsrail’in başarısı bizim için hayati bir önem taşıyor’ derken,
başka da olanağı kalmayan kendi ülkesinin çaresizliğini de bütün açıklığıyla ortaya
koymuş oluyordu.
Ne
var ki ordu yerine bütün umudunu beslediği terör örgütlerine bağlamış bir USA,
şimdi en güçlü örgütü olarak İsrail’i kullanırken, insanlık ihlalleriyle oluşan
büyük nefret dalgasıyla, siyonist olmayan bütün İbrahimileri de yeni bir toplu infaz
karşısında bırakabileceğinin acaba farkında mı? 48’lerde binlerce yılın Araplarından
çala, çırpa, ite, dürte kurulan İsrail’i vatan sanıp toplanan Museviler, emperyalist
USA ve Siyonistlerin oyununa gelerek aslında bir terörist kampı göçmenleri yapıldıklarını
maalesef anlayamadılar. Ne var ki Gazze kıyamı daha başlamadan önce, Siyonist-monark
Netan-YAHU’yu proteste ederek, megaloman terörist katillerle hiç işleri olmadığını
ortaya koyan binlerce Musevi, aslında öz tercihlerini yani sadece eşdeğerde Dünya
insanları olarak, sulh içinde komşularıyla yaşama haklarına sahip olmayı istediklerini
de açıkça sergilemişlerdi.
Bazen
düşünüyorum da erdem, dolayısıyla da iyi ahlaktır sevgiyi üreten, sevgi ise
insan varlığı için vazgeçilemezdir. Ne var ki insanın en iyi dostu bizatihi yine
kendisidir ve kendisiyle barışık olmayan ise aslında acınılası yapayalnız bir
zavallıdır. İşte salt bu doğruyla da çevremizdeki bazı ahlakça iflas etmiş olanların,
sevgileri ve dolayında da gerçek dostları olamayacağı için ve bir gün öbür tarafa
giderken, sadece hepsini geride bırakmak zorunda oldukları maddi varlıklarından
başka da dostları asla olmayacaktır. Ne ki bunu da benimseyebilecekleri bir yaradılışta
olmadıkları için de zavallıkları katlanmaktadır aslında. Erdem yani ahlak ve
adalet, dolayısıyla da bizi insan yapan milli müktesebatımız; Nutuk’ta en özgün
ve en veciz ifadesiyle ortaya konmuştur çünkü. Bunu anlayabilmek için başka da neye
ihtiyacımız olabilir ki esasen. İşte bu nedenle de zaten 29 Ekim milletimiz
tarafından, Cumhuriyetimizin 100 yıllık gururuna layık bir vakur, ciddiyet ve
coşkuyla kutlanmak zorundadır.
Ey
Bahçeli, sen uzatmalı 24 saatlerini tekrarlarken; Erdoğan birde bunun üstüne
İsveç’in NATO kartını imzalamışsa ne olur, imzalamazsa ne fark eder. Çünkü AB’yi
de içine alan bir harp çıkarsa şayet, İsveç, ülkesini savunurken NATO içinde
savaşmış olmayacak mıdır aslında? O halde bu gelgitler, zartzurtlar nedendir.
Kime neyi ispat etmeye çalışıyorsunuz? Ve sanki de sizi -ki Türk özeğini tenzih
ederek- kimse umursuyormuş gibi. Bırakınız bu boş işleri de ülkenizi bir an
önce toparlamaya bakın ya da Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ettiğinizi anımsayıp
bunu yapabilecek olanlara bırakın, haybeye işgal ettiğiniz koltuklarınızı yol
yakınken.
Erdoğan
Atatürk’le kendisini bir tutabilme manisi içinde 20 yılda, 100 yıllık
Cumhuriyetinden fazla iş yaptık derken; Türkiye’de Cumhuriyetin daha kuruluş
yıllarında yapılmış olan yol ve demir yollarına, köprülerine, parasız milli
eğitim, liman ve Fabrikalarına kadar, Dünyanın en hızlı kalkınan Cumhuriyet Türkiye’si
olarak yaptığı ne varsa, üstüne MB hazinesini de boşaltarak, Türk Lirasının
yerine Doları, onu da sadece yandaş sınıfın parası haline getirip, milleti yok
sayan, Hukuksuz bir İktidarı temsil ediyor.
Milletin bugün
içinde boğulduğu emsalsiz enflasyonu da bunların üstüne koyarsak, hepsi için kendisine
teşekkür edilmelidir. Çünkü gençlerle büyük lider ambiyansıyla poz verirken
aslında o gençlerde, kendilerine liyakat dağıtan Atatürk ve laik Cumhuriyet
kavramlarının gerçek tarihini öğrenme iştiyakını da oluşturuyordu. Ve aynı
bağlamda özgün vatan sevgisi, dehası ve eşsiz mücadele azmiyle milletinin
lideri olmuş bir insanla, sömürgeci istihbarat örgütleri tarafından milletin
başına entrikayla oturttukları arasındaki farkı da anlayabilmeleri gerekiyor
elbette.
Son gelişmelere bakıldığında ve Erdoğan’ın,
İsrail ile yeni bir balıkçı kavgasına U dönüşü, Bahçeli’nin 24 saatleri vs. ele
alındığında, TSK’nın da oynanmakta olan ikili İsrail senaryosunun içine sokularak,
Filistinlileri Türkiye’nin sahiplenmesi mi sağlanmaya çalışılıyor acaba? Yoksa
BOP Projesi bununla yeni bir emperyalist revizyona mı uğruyor? Böylece İsrail,
Filistin ve Gazze’den kurtulup USA & Siyonist emperyalist Mafyanın talimatları
doğrultusunda yönlenirken; Türkiye’ye Filistinliler de göç ettirilerek milli demografimizin
altüst edilmesi mi planlanıyor acaba? Bir yanda resmî 100 yıl
kutlama resepsiyonlarını yok sayarak, sömürgeci patronlarını okşarken, diğer
yanda milleti bayrak açtırmakla kaşıyan, ümmetin değil; ama Cumhurun başı, eylemiyle
asal düşüncesini nasılda maskeliyordu. Mezarında, Dekart’ın kulakları çınlamıştır
muhtemelen...
Çünkü neresinden
baksanız Cumhuriyet karşıtı; ama misyonunu tamamlayamayan Cumhur ittifakının arayıp
da bulamayacağı bir ganimettir bu durum. Zira Erdoğan boşuna mı Türkiye için 85
milyon az diyor. Oysa milli imkânlarıyla kalkınan Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin
ancak gelecek yıllarında söylenebilecek bir ifade, şayet bugünkü kaotik durumda
kullanılıyorsa, üstünde bir değil en az 12 defa düşünülmeli ve asla da oyuna
gelinmemelidir. Ve hele yabancı askerlerin de ülkemizde konuşlandırılması, bu
resmi tamamlıyorsa! Ve sonuçta diğer bölge ülkeleri ve İran da bu USA & İsrail
rasizmine alet edilirse; Türkiye dolayısıyla da Rusya, Çin, Avrasya vs. güvenlikleri
de darbe alacağından, yeni bir Dünya Harbi, çok muhtemeldir ki kaçınılamaz
olacaktır.
Ne var ki
Cumhuriyetin 100 yılını Atatürk’ü anmamak dışında, kutlamış görünmek zorunda
olanları da saymazsak; Bugüne kadar yapılan Cumhuriyet kutlamalarından, bütün karşı
faktörlere rağmen asır kutlamasının, en coşkulu ve gönüller dolusu sevgi
gösterileriyle yapıldığını, büyük bir memnuniyetle ifade etmek zorundayım.
Çünkü alıştıra alıştıra Cumhuriyetimizi tasfiye etmeye kalkanların, ki bunlar
bizdekilerle birlikte Avrupa ve Pasifik ötesindekiler de olabilir, eskilerini
bile gölgede bırakan coşkulu 100 yılın 29 Ekim kutlamalarını gördükten sonra,
artık bu erişilemez sevgiye aslında kendileri alışmış olacaklardır kuşkusuz.
Bağlamında
Bahçeliye de bir anımsatma yapalım ki; milletine açıkça söyleyemeyeceği şeyleri
kendisine söyleten Erdoğan’ın dolmuşuna gelip Dünyanın en iyilerinden olan
milli anayasamızla uğraşmayı bıraksın da bütün bağımsız ulus Devletler hesabına,
BM denen salt emperyalist bir örgütün acilen revize edilmesinin ya da bu
birliğin terk edilmesinin, artık bir mecburiyet olduğunu ifade ederek, yağmasa
da gürlesin de en azından siyasete yıllarını vermiş bir siyasi olduğu kabul edilerek
ciddiye alınabilsin. Bu arada erdemi ararken, beraberinde ahlak ve adaletin de olmazsa
olmaz olduğu, Kemalist olmayan bir Cumhuriyete de Cumhuriyet denemeyeceği asla unutulmasın…
“Doğduğumda minicik bir balıktım. Cumhuriyet denizinde
büyüdüm ve bugün o denizlerin en yücesi olan 100 yaşında kocaman bir Balinayım
artık”.
Bağımsız
yaratılmış bir milletin ferdi olarak, 100 yaşına basan ve milli müktesebatınızı
size armağan eden laik Cumhuriyetinizin asırlık Bayramını, bütün özeğim, erdemim,
içtenliğim ve milli coşkumla kutluyorum.
Serendip Altındal
Özün Kişiliğindir..
Özün Kişiliğinin Aynasıdır
(Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com
serendipaltindal94@gmail.com