Blog Arşivi

1 Kasım 2023 Çarşamba


 

           Arap dünyasının tam ortasına emperyalist manifestosunun adeta bir alet dolabı gibi zorla yerleştirilen İsrail, Siyonist emperyalist çerçevede adım adım genişliyor. Bu bağlamda ‘İsrail iki Devletli bir çözüme zorlanmalı’ diyen Fidan, bana göre de en doğru tespiti yapmış oluyor. Ne var ki bu teklif, sadece BOP yaftalı yeni projelerini engellemez; ama Ortadoğu da Türkiye’mizin de Garantörlüğünü pekiştireceği için, Batılı Emperyalist kampın hiç işine gelmez.

Lakin insan haklarına rağmen yaptıkları asosyal faaliyetler ve insan kıyamları nedeniyle de diğer Dünya insanlarının Antisiyonist olmasının da önüne geçemez. İsrail sadece Evangelist Siyonist blok tarafından kullanılıyor. Ve ‘Netanyahu’ denen ve USA&AB emperyalistlerinin emrinde olan adam, anlaşıldığına göre siyonist olmayan bütün Musevi vatandaşlarının da kanına girmeye çalışıyor. Çünkü gelişmeler bu hızla devam ederse, yeni bir Dünya savaşı da kapılarımızın önünde görünüyor.

             Türkiye’mizde yabancı askerlerin de konuşlandırılmasına olur veren madde, TSK’nın Suriye ve Irak’ta 2 yıl daha kalması tezkeresinin içine de monte edilerek oldubittiyle kabul edildi. Evet oyu verenlerin içinde unutun Bahçeli’yi; ama milliyetçilikte kimseye söz bırakmayan Akşener’in Partisinin de bulunması, Atatürkçülük, milliyetçilik, milli müktesebat gibi kavramları dilinden düşürmeyenlerin, bolca savundukları erdemlerinin ne kadar boş olduğunu da ortaya koydu. Geçen yazımda ifade ettiğim tezimi, USA’nın Ortadoğu’da varlığını koruyabilmek için Siyonist bir İsrail varlığına ihtiyacı olduğunu açıkça ortaya koyarak senteze çevirirken, Biden’in Kongreden İsrail’i desteklemek üzere, eşsiz bir destek talebi de beni bir kere daha teyit etti. Esasen Biden, ‘Ukrayna ve İsrail’in başarısı bizim için hayati bir önem taşıyor’ derken, başka da olanağı kalmayan kendi ülkesinin çaresizliğini de bütün açıklığıyla ortaya koymuş oluyordu.

             Ne var ki ordu yerine bütün umudunu beslediği terör örgütlerine bağlamış bir USA, şimdi en güçlü örgütü olarak İsrail’i kullanırken, insanlık ihlalleriyle oluşan büyük nefret dalgasıyla, siyonist olmayan bütün İbrahimileri de yeni bir toplu infaz karşısında bırakabileceğinin acaba farkında mı? 48’lerde binlerce yılın Araplarından çala, çırpa, ite, dürte kurulan İsrail’i vatan sanıp toplanan Museviler, emperyalist USA ve Siyonistlerin oyununa gelerek aslında bir terörist kampı göçmenleri yapıldıklarını maalesef anlayamadılar. Ne var ki Gazze kıyamı daha başlamadan önce, Siyonist-monark Netan-YAHU’yu proteste ederek, megaloman terörist katillerle hiç işleri olmadığını ortaya koyan binlerce Musevi, aslında öz tercihlerini yani sadece eşdeğerde Dünya insanları olarak, sulh içinde komşularıyla yaşama haklarına sahip olmayı istediklerini de açıkça sergilemişlerdi.

             Bazen düşünüyorum da erdem, dolayısıyla da iyi ahlaktır sevgiyi üreten, sevgi ise insan varlığı için vazgeçilemezdir. Ne var ki insanın en iyi dostu bizatihi yine kendisidir ve kendisiyle barışık olmayan ise aslında acınılası yapayalnız bir zavallıdır. İşte salt bu doğruyla da çevremizdeki bazı ahlakça iflas etmiş olanların, sevgileri ve dolayında da gerçek dostları olamayacağı için ve bir gün öbür tarafa giderken, sadece hepsini geride bırakmak zorunda oldukları maddi varlıklarından başka da dostları asla olmayacaktır. Ne ki bunu da benimseyebilecekleri bir yaradılışta olmadıkları için de zavallıkları katlanmaktadır aslında. Erdem yani ahlak ve adalet, dolayısıyla da bizi insan yapan milli müktesebatımız; Nutuk’ta en özgün ve en veciz ifadesiyle ortaya konmuştur çünkü. Bunu anlayabilmek için başka da neye ihtiyacımız olabilir ki esasen. İşte bu nedenle de zaten 29 Ekim milletimiz tarafından, Cumhuriyetimizin 100 yıllık gururuna layık bir vakur, ciddiyet ve coşkuyla kutlanmak zorundadır.

             Ey Bahçeli, sen uzatmalı 24 saatlerini tekrarlarken; Erdoğan birde bunun üstüne İsveç’in NATO kartını imzalamışsa ne olur, imzalamazsa ne fark eder. Çünkü AB’yi de içine alan bir harp çıkarsa şayet, İsveç, ülkesini savunurken NATO içinde savaşmış olmayacak mıdır aslında? O halde bu gelgitler, zartzurtlar nedendir. Kime neyi ispat etmeye çalışıyorsunuz? Ve sanki de sizi -ki Türk özeğini tenzih ederek- kimse umursuyormuş gibi. Bırakınız bu boş işleri de ülkenizi bir an önce toparlamaya bakın ya da Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ettiğinizi anımsayıp bunu yapabilecek olanlara bırakın, haybeye işgal ettiğiniz koltuklarınızı yol yakınken.

             Erdoğan Atatürk’le kendisini bir tutabilme manisi içinde 20 yılda, 100 yıllık Cumhuriyetinden fazla iş yaptık derken; Türkiye’de Cumhuriyetin daha kuruluş yıllarında yapılmış olan yol ve demir yollarına, köprülerine, parasız milli eğitim, liman ve Fabrikalarına kadar, Dünyanın en hızlı kalkınan Cumhuriyet Türkiye’si olarak yaptığı ne varsa, üstüne MB hazinesini de boşaltarak, Türk Lirasının yerine Doları, onu da sadece yandaş sınıfın parası haline getirip, milleti yok sayan, Hukuksuz bir İktidarı temsil ediyor.

             Milletin bugün içinde boğulduğu emsalsiz enflasyonu da bunların üstüne koyarsak, hepsi için kendisine teşekkür edilmelidir. Çünkü gençlerle büyük lider ambiyansıyla poz verirken aslında o gençlerde, kendilerine liyakat dağıtan Atatürk ve laik Cumhuriyet kavramlarının gerçek tarihini öğrenme iştiyakını da oluşturuyordu. Ve aynı bağlamda özgün vatan sevgisi, dehası ve eşsiz mücadele azmiyle milletinin lideri olmuş bir insanla, sömürgeci istihbarat örgütleri tarafından milletin başına entrikayla oturttukları arasındaki farkı da anlayabilmeleri gerekiyor elbette.

             Son gelişmelere bakıldığında ve Erdoğan’ın, İsrail ile yeni bir balıkçı kavgasına U dönüşü, Bahçeli’nin 24 saatleri vs. ele alındığında, TSK’nın da oynanmakta olan ikili İsrail senaryosunun içine sokularak, Filistinlileri Türkiye’nin sahiplenmesi mi sağlanmaya çalışılıyor acaba? Yoksa BOP Projesi bununla yeni bir emperyalist revizyona mı uğruyor? Böylece İsrail, Filistin ve Gazze’den kurtulup USA & Siyonist emperyalist Mafyanın talimatları doğrultusunda yönlenirken; Türkiye’ye Filistinliler de göç ettirilerek milli demografimizin altüst edilmesi mi planlanıyor acaba? Bir yanda resmî 100 yıl kutlama resepsiyonlarını yok sayarak, sömürgeci patronlarını okşarken, diğer yanda milleti bayrak açtırmakla kaşıyan, ümmetin değil; ama Cumhurun başı, eylemiyle asal düşüncesini nasılda maskeliyordu. Mezarında, Dekart’ın kulakları çınlamıştır muhtemelen...

Çünkü neresinden baksanız Cumhuriyet karşıtı; ama misyonunu tamamlayamayan Cumhur ittifakının arayıp da bulamayacağı bir ganimettir bu durum. Zira Erdoğan boşuna mı Türkiye için 85 milyon az diyor. Oysa milli imkânlarıyla kalkınan Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ancak gelecek yıllarında söylenebilecek bir ifade, şayet bugünkü kaotik durumda kullanılıyorsa, üstünde bir değil en az 12 defa düşünülmeli ve asla da oyuna gelinmemelidir. Ve hele yabancı askerlerin de ülkemizde konuşlandırılması, bu resmi tamamlıyorsa! Ve sonuçta diğer bölge ülkeleri ve İran da bu USA & İsrail rasizmine alet edilirse; Türkiye dolayısıyla da Rusya, Çin, Avrasya vs. güvenlikleri de darbe alacağından, yeni bir Dünya Harbi, çok muhtemeldir ki kaçınılamaz olacaktır.

Ne var ki Cumhuriyetin 100 yılını Atatürk’ü anmamak dışında, kutlamış görünmek zorunda olanları da saymazsak; Bugüne kadar yapılan Cumhuriyet kutlamalarından, bütün karşı faktörlere rağmen asır kutlamasının, en coşkulu ve gönüller dolusu sevgi gösterileriyle yapıldığını, büyük bir memnuniyetle ifade etmek zorundayım. Çünkü alıştıra alıştıra Cumhuriyetimizi tasfiye etmeye kalkanların, ki bunlar bizdekilerle birlikte Avrupa ve Pasifik ötesindekiler de olabilir, eskilerini bile gölgede bırakan coşkulu 100 yılın 29 Ekim kutlamalarını gördükten sonra, artık bu erişilemez sevgiye aslında kendileri alışmış olacaklardır kuşkusuz.

Bağlamında Bahçeliye de bir anımsatma yapalım ki; milletine açıkça söyleyemeyeceği şeyleri kendisine söyleten Erdoğan’ın dolmuşuna gelip Dünyanın en iyilerinden olan milli anayasamızla uğraşmayı bıraksın da bütün bağımsız ulus Devletler hesabına, BM denen salt emperyalist bir örgütün acilen revize edilmesinin ya da bu birliğin terk edilmesinin, artık bir mecburiyet olduğunu ifade ederek, yağmasa da gürlesin de en azından siyasete yıllarını vermiş bir siyasi olduğu kabul edilerek ciddiye alınabilsin. Bu arada erdemi ararken, beraberinde ahlak ve adaletin de olmazsa olmaz olduğu, Kemalist olmayan bir Cumhuriyete de Cumhuriyet denemeyeceği asla unutulmasın…

             “Doğduğumda minicik bir balıktım. Cumhuriyet denizinde büyüdüm ve bugün o denizlerin en yücesi olan 100 yaşında kocaman bir Balinayım artık”.

Bağımsız yaratılmış bir milletin ferdi olarak, 100 yaşına basan ve milli müktesebatınızı size armağan eden laik Cumhuriyetinizin asırlık Bayramını, bütün özeğim, erdemim, içtenliğim ve milli coşkumla kutluyorum.

                                                                                    Serendip Altındal

Özün Kişiliğindir..

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com