Blog Arşivi

15 Ekim 2023 Pazar

 

            Anayasayı diline dolayan ve artık bir epidemi haline gelen Başkanlığını Anayasayla ebedileştirerek ve bir beş yıl daha uzatmak için, Erdoğan şimdiden 2028 seçimleri için ekran tasarrufuna başlamış gözüküyor. Tanrı ile de ikili bir ittifak yaptığı sanrısında olan birisine ne denebilir, buna da herhalde verilecek en iyi cevap toplumun genelinden ve bilhassa da ceplerinde para yerine sadece taşıdıkları vaatlerle Pazar yerinde ancak dolaşabilen, emekliler tarafından verilecektir. 25 yıl yetmiyor da bir beş yıl daha mı? Hadi canım güldürmeyin ya da sövdürmeyin artık hüsran pazarlarında sadece imrenerek dolaşabilen fakiri, fukarayı.

 

Yahu memlekette orta direk bile kalmadı, kalkmış da nelerden bahsediyor hala birileri utanmadan! Zengin ve fakir uç arasında her an olabilecek büyük patlamayı, arada bir tampon görevi yaparak genele yumuşatan orta direğiniz de artık yok edilmişse sonunda dönüşecek haliniz, vah ki ne vah olacaktır. Hele de milli paranız pul olmuşsa, hangi milli Ekonomiden söz edebileceksiniz artık? Okul çocuklarının defterlerinin bile, artık Devletin milli kâğıt fabrikalarının dahi satıldığı bir ülkede, üstelikte zam şampiyonu haline getirilmesi aslında hiç yadırganmamalıdır. Nitekim defalarca söylenen, yazılan ve beklenenin gerçekleştiği ve de daha da gerçekleşeceği gibi. Hani bir söz vardır, ‘eden bulur’ denir! Öyleyse eden ve edilen için olan belki de budur, kim bilir?

 

Memleketin Sultanatı ile cehli basitleri birbirini kucaklıyor ve birbirlerine de yakışıyorlar neticede. Başka da ne sönebilir ki. Bu arada değişim avazlarını yaparken önce Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği acilen düzeltilmesi gereken varsılları düzeltebilin ki yeni Başkanınız engelsiz çalışabilecek hale gelebilsin. Diğer bir sahiplenme de Kemalizm’in Cumhuriyet’in özgün bayrağı olduğu ve bu bayrak açılmadan Cumhuriyetin de asla yaşayamayacağıdır. O halde seçmen olabilmek içinde önce erdem, dolayısıyla da bilgi ve ahlak gerekir. Ki seçiminizi doğru yapabilesiniz. Yani kimi neye göre seçeceksin, önce de bu soruyu kendine soracak ve kendine cevaplayacaksın.

 

Esasen bunun dahi gerçekleşebilmesi için yine başlangıç noktasına geri dönerek, önce Kılıçdaroğlu deneyim ve liyakatinin üstünde bir Başkan seçmiş olmanız gerektiğini de isterseniz bir daha düşünün. Bu arada yakın bir gelecekte bütün Dünya’nın Kemalist olacağını da bilmem yazmaya gerek var mı? Ülkesinin bitap durumuna şimdilik suskun kalan derin Devletimiz ise herhalde bu yeni evrimin başlangıç işaretini beklemektedir.

 

Ve belki de USA’nın Ortadoğu da kendisine bir yer yapmaya çalışarak yeni dünyada Atlantik izolasyonundan kurtulmayı araması belki de bu nedenledir. Bilinsin ki yakın gelecek bütün bu söylediklerimize gebedir. Çünkü Doların olmayan geleceğinin kendisi de farkındadır ve şimdi artık tek amacı, Dünyanın merkezinde yer alarak, önce de kendisine yeterli olmaya çalışmaktır.

 

Evrim yasalarının bilimsel tarihini yok sayan emperyalist-Evangelist USA ve neokapitalist yandaşları; şimdilerde İdealizm metafiziğine geri dönüşüm çabası içinde yoğun bir uğraş vermekteler. Böylece kaygısız ve ansız yaşamlarını sürdürebilmek için hala çağların çok gerisinde kalmış felsefelerden medet aramaktadırlar. Demek ki artık ellerinde, yukarıda yazılandan başka da bir tutanak kalmamıştır.

 

Ne var ki evrensel evrimin karşıtı olan bu tezden, bir sentez çıkabilmesi de asla mümkün değildir. Çünkü görünen durum, benliğini yitirmiş bir ölümlünün, geçmekte olan bir hızlı trene çelme atmaya kalkma çabasından başka da bir anlam taşımıyor. Binlerce yılın tarihsel tünelinde; Sümerler, Mayalar, İskitler, Hititler, Etrüskler, Göktürkler, Mezopotamyalılar, Hunlar, Selçuklular, Osmanlılar vs. vb. Dünyanın her yerinde kurduğu en az 17 İmparatorluktan sayısız deneyimler edinmiş Türklerin derin Devletinin, elbette bugünkü istenmeyen ve özgür bir Türk Devletine hiç yakışmayan karmaşanın da ne ve neden olduğu bilinci herkesten fazladır. Yalnız bu Devletin silindiri ağır çalışıyor görünse de çalıştığı zaman altından, ezilmeden kalkmak da asla mümkün olamaz.

 

Aslında memleketindeki hukuksuzluk ve çarpık idareye itirazı olan Yanardağ’ın sadece bu nedenle ve söyledikleri de çarpıtılarak özgürlüğü gasp edilmişti aslında. 100 günden fazla tutuklu olan Yanardağ çoktan beraat etmeliydi. Ne var ki 4 Ekim de yapılan duruşmadan, daha önce verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasının tutuksuz yargılanması için tahliye kararı çıktı sadece.

 

Özgür ifade ve açıklamaları nedeniyle hem de işleri habercilik, gazetecilik olan yazar ve düşünürlerin tutuklanarak, anayasayı da ihlal ederek verilen akıl almaz kararların ancak, artık astarları görünen ve tersyüz olmuş Türkiye Hukuk sistemi paradoksunda yaşanabilir olduğu yine kimseyi hiç şaşırtmadı. Hele yeni anayasa çağrısı yapanların, mevcut anayasayı defalarca ihlal edip, sonunda seçilmiş bir Millet vekilini bile anayasaya rağmen gerekçesiz hak gaspına uğratması, izah dahi edilemezdi.

 

Nereye baksak, hangi köşeye el atsak orada karşımıza derhal ucube ya da garaip Başkanlık sistemi çıkıyor. Ve bütün açıklığıyla anlaşılıyor -ki burada isimlerin ve sıfatların hiç önemi yoktur- ve hep biliyoruz ki şayet yüreğinde biraz vatan sevgisi ve ahde vefa duygusu taşıyan muhalefetin bütün kanatları, anayasamızın değiştirilemez maddeleri dışında kalan ve başta Başkanlık sistemi olmak üzere diğer bütün maddelerini, olması gerekenlerle revize etmek üzere derhal Mecliste yeni bir milli mutabakat kurmak üzere tam kadro hazır olacaklardır. Çünkü sevgili yurdumuzun tek ihtiyacı budur aslında. Hadi var mısınız bahse!

 

Sorudan soruya uçulan gündemde, yeni bir soru daha çıktı karşımıza. USA Türk SİHA’sını neden vurdu? Hadi buyurun bakalım! Durum açık ve seçik olarak klasik USA yapısının yeni bir vur kaç veya tavşana kaç, tazıya kovala operasyonudur. Yani emperyalist USA dan asla güvenilir bir dost olamaz. Ve bu alışılmış USA sömürge stratejisine artık soru sormak değil; ama sadece karşı tedbirlerin alınarak etkilerinin yok edilmesi gerekmektedir.

 

USA Suriye’yi bölerek, Kuzeyinde Kürdistan yaftalı yeni bir USA sömürgesi kurmak ve Rusya’yı Ukrayna da olduğu gibi yeni bir açmaza sokarak, Orta Doğuyu da kontrolünde tutmak istiyor ilk önce. Ki arkadan bize de sarkabilsin vs. Yenilebilen enerjili modellemeler yapan ilk mektep çocukları bile bunları konuşabiliyor ülkemizde artık.

 

Hatta aslında bir Devlete ihtiyacı olmayan ve para üretmeyi de çok iyi bildikleri için her toplumda kendilerine elit zümre arasında yer yapabilen Yahudileri bile, emperyalist emellerine alet ederek Siyonist İsrail’i, Araplardan satın alınan topraklara kurduran aslında USA’nın da Derin Devleti olan İngiltere desteğidir. Ve bugün İsrail içinde bir Şark Çıbanı gibi gördükleri Filistin ve Gazze’yi, İsrail’in tamamen ilhak edilebilmesi için, yine İngiltere ve USA desteğiyle yeni bir Hamas entrikası tertiplenmiş de olabilir. Ne olursa olsun İsrail’in kimyasal silahlar da kullanarak Gazze’ye insan kıyamı uygulaması, bırakın USA’yı; ama sözde insan hakçısı AB Devletlerinin hiç mi dikkatini çekmiyor acaba?

 

Çünkü Atlantik emperyalistinin Orta Doğuda bir yer yapabilmesinin tek yolu da örtülü ittifakçısı Siyonist İsrail’in, büyümesi ve kalıcı olmasından geçiyor. Yakın zamana kadar Araplarla İsrail arasında olan itilaf giderek, Araplarla Yahudiler arasında bir etnik kavgaya dönüşürken, bu durumda Arapları bir Exodusa zorlayarak misilleme yapmaya kalkan Yahudiler ise Hitler dönemini unutup, yine memleketsiz kalmaya aday görünüyorlar. Çünkü eski harpler yoktur artık ve USA, İngiliz uçak gemileri ise çok açık bir hedef olarak kabul ediliyor, gerekirse konumlarından, ordularını bile harekete geçirmeden yeni bir Dünya savaşı da çıkarabilecek güçte olan bazı cepheler için.  

 

Ne var ki ana unsur eskiden olduğu gibi Petrol değildir artık. Çünkü Hidrokarbon, yeni olgular ve bulgularla vazgeçilmez bir enerji kaynağı olmayı, özellikle de her gün geliştirilen bataryalı sistemlerle giderek kaybediyor artık. Bu durum ise geleceğin enerji kaynaklarının yenilebilir, solunabilir, ülkemizde de bolca bulunan Bor, Güneş enerjili ve salt doğal kaynaklı olacağını ortaya koyuyor.

 

O halde izole edilmiş bir Atlantik ülkesi olan USA’nın temayülü de ancak, hele de Çin üstünden gelen ve önemi karşıt olarak yapılan Hint yolundan çok daha fazla olan, değişmez İpek Yolunu da anımsarsak, Dünyanın merkezinde de yer alarak, bundan sonra da Dünya Pazarında kendi çıkarını koruyabilmek amaçlı olacaktır sadece.

 

Ki bunun da ne kadar olabileceğini artık zaman gösterecektir. Zira USA için deniz bitmiştir artık. Yalnız USA’nın akape Hükümeti vasıtasıyla, Türkiye Cumhuriyeti desteğine olan ihtiyacı da kesindir. Dolayısıyla İktidar Hükümeti ile yapılıyor görüntüsündeki münazara aslında ikili bir kayıkçı kavgasıdır ve ciddiye alınmamalıdır. Çünkü kamu karşısında bu yapay gösteriler tertiplenirken, Gazze oturumunun kapalı yapılması aynı bağlamda en anlamlı göstergedir.

 

Ekonomik varlığını Doğu’ya kaptırmak paniği içindeki Batı emperyalistinin, İsrail bahanesiyle Ortadoğu’ya doğru yola çıktığı; işte tam da bu günlerde ve ülkemiz 21 yılda kaybettiği; ama layık olduğu itibarı tekrar ararken, değişim çağrılarının; CHP’yi yönetmenin aslında Türkiye Cumhuriyeti Devletini, TBMM bileşkesinde yönetmekle eşdeğerli olduğunu bilerek sonuçlandırılması gerekmektedir.

 

Bu nedenle de ülkemizin laik ve özgün Kemalist Cumhuriyet olan ilke ve geleneklerinin, eskisinden daha da güçlü olarak sağlamlaştırılması, olmazsa olmaz bir vazgeçilemezdir artık. Bu arada, adı değişim curcunasında Başkan adayı olarak ifade edilen İmamoğlu’nun da kendisinden istendiği ve beklendiği gibi, İBB Başkanlığına devam kararı, gerçekte erdemliliktir ve bu da tarafsız olarak ifade edilmelidir.

 

Şayet Kurultayda Başkan seçimi mutlaka ve her şeye rağmen yapılacaksa, bu gerçeklerin de asla akıldan çıkarılmaması ve Kılıçdaroğlu ile de helalleşerek, rızası alınarak yapılması, Partinin siyasi geleceği için de mutlaka elzemdir. Kurultayın önce CHP’ye, dolayısıyla da bütün ülkemize ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını canı gönülden diliyorum.

 

Bu arada Erdoğan’ın terörle mücadele bağlamında ülkeye yabancı asker sokmak amaçlı tezkere teklifi de gösteriyor ki Türkiye’de Atatürk ve Cumhuriyeti tasfiye etme misyonu, Erdoğan ve yandaşları İktidarının boyunu aştığı ve akamete uğradığı nedeniyle de şimdi ucube Cumhur İttifakının, İktidarını sürdürebilmek ve milli demografiyi de ihlal ederek, yabancıya mülk satışlarının üstüne yatabilmek amacıyla, artık yabancı askerlere ihtiyacı olduğu, beklendiği gibi de kaçınılmaz hale gelmiştir.

 

Lakin bu da asla bir çıkış yolu olmayacaktır kendilerine. Varılan durumun ne kadar milliyetçi olduğu ise Kılıçdaroğlu tarafından, müstevli ve çakma milliyetçi biraderlere çok açık ve seçik sorulmuştur esasen…

 

Serendip Altındal

 

Özün Kişiliğindir..

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com