Anayasayı
diline dolayan ve artık bir epidemi haline gelen Başkanlığını Anayasayla ebedileştirerek
ve bir beş yıl daha uzatmak için, Erdoğan şimdiden 2028 seçimleri için ekran
tasarrufuna başlamış gözüküyor. Tanrı ile de ikili bir ittifak yaptığı sanrısında
olan birisine ne denebilir, buna da herhalde verilecek en iyi cevap toplumun
genelinden ve bilhassa da ceplerinde para yerine sadece taşıdıkları vaatlerle Pazar
yerinde ancak dolaşabilen, emekliler tarafından verilecektir. 25 yıl yetmiyor da
bir beş yıl daha mı? Hadi canım güldürmeyin ya da sövdürmeyin artık hüsran pazarlarında
sadece imrenerek dolaşabilen fakiri, fukarayı.
Yahu memlekette
orta direk bile kalmadı, kalkmış da nelerden bahsediyor hala birileri utanmadan!
Zengin ve fakir uç arasında her an olabilecek büyük patlamayı, arada bir tampon
görevi yaparak genele yumuşatan orta direğiniz de artık yok edilmişse sonunda
dönüşecek haliniz, vah ki ne vah olacaktır. Hele de milli paranız pul olmuşsa,
hangi milli Ekonomiden söz edebileceksiniz artık? Okul çocuklarının defterlerinin
bile, artık Devletin milli kâğıt fabrikalarının dahi satıldığı bir ülkede,
üstelikte zam şampiyonu haline getirilmesi aslında hiç yadırganmamalıdır. Nitekim
defalarca söylenen, yazılan ve beklenenin gerçekleştiği ve de daha da gerçekleşeceği
gibi. Hani bir söz vardır, ‘eden bulur’ denir! Öyleyse eden ve edilen için olan
belki de budur, kim bilir?
Memleketin
Sultanatı ile cehli basitleri birbirini kucaklıyor ve birbirlerine de
yakışıyorlar neticede. Başka da ne sönebilir ki. Bu arada değişim avazlarını
yaparken önce Kılıçdaroğlu’nun ifade ettiği acilen düzeltilmesi gereken varsılları
düzeltebilin ki yeni Başkanınız engelsiz çalışabilecek hale gelebilsin. Diğer
bir sahiplenme de Kemalizm’in Cumhuriyet’in özgün bayrağı olduğu ve bu bayrak
açılmadan Cumhuriyetin de asla yaşayamayacağıdır. O halde seçmen olabilmek içinde
önce erdem, dolayısıyla da bilgi ve ahlak gerekir. Ki seçiminizi doğru yapabilesiniz.
Yani kimi neye göre seçeceksin, önce de bu soruyu kendine soracak ve kendine cevaplayacaksın.
Esasen
bunun dahi gerçekleşebilmesi için yine başlangıç noktasına geri dönerek, önce
Kılıçdaroğlu deneyim ve liyakatinin üstünde bir Başkan seçmiş olmanız gerektiğini
de isterseniz bir daha düşünün. Bu arada yakın bir gelecekte bütün Dünya’nın
Kemalist olacağını da bilmem yazmaya gerek var mı? Ülkesinin bitap durumuna
şimdilik suskun kalan derin Devletimiz ise herhalde bu yeni evrimin başlangıç
işaretini beklemektedir.
Ve belki
de USA’nın Ortadoğu da kendisine bir yer yapmaya çalışarak yeni dünyada Atlantik
izolasyonundan kurtulmayı araması belki de bu nedenledir. Bilinsin ki yakın
gelecek bütün bu söylediklerimize gebedir. Çünkü Doların olmayan geleceğinin kendisi
de farkındadır ve şimdi artık tek amacı, Dünyanın merkezinde yer alarak, önce de
kendisine yeterli olmaya çalışmaktır.
Evrim yasalarının
bilimsel tarihini yok sayan emperyalist-Evangelist USA ve neokapitalist
yandaşları; şimdilerde İdealizm metafiziğine geri dönüşüm çabası içinde yoğun
bir uğraş vermekteler. Böylece kaygısız ve ansız yaşamlarını sürdürebilmek için
hala çağların çok gerisinde kalmış felsefelerden medet aramaktadırlar. Demek ki
artık ellerinde, yukarıda yazılandan başka da bir tutanak kalmamıştır.
Ne var ki
evrensel evrimin karşıtı olan bu tezden, bir sentez çıkabilmesi de asla mümkün
değildir. Çünkü görünen durum, benliğini yitirmiş bir ölümlünün, geçmekte olan
bir hızlı trene çelme atmaya kalkma çabasından başka da bir anlam taşımıyor. Binlerce
yılın tarihsel tünelinde; Sümerler, Mayalar, İskitler, Hititler, Etrüskler, Göktürkler,
Mezopotamyalılar, Hunlar, Selçuklular, Osmanlılar vs. vb. Dünyanın her yerinde kurduğu
en az 17 İmparatorluktan sayısız deneyimler edinmiş Türklerin derin Devletinin,
elbette bugünkü istenmeyen ve özgür bir Türk Devletine hiç yakışmayan karmaşanın
da ne ve neden olduğu bilinci herkesten fazladır. Yalnız bu Devletin silindiri
ağır çalışıyor görünse de çalıştığı zaman altından, ezilmeden kalkmak da asla
mümkün olamaz.
Aslında
memleketindeki hukuksuzluk ve çarpık idareye itirazı olan Yanardağ’ın sadece bu
nedenle ve söyledikleri de çarpıtılarak özgürlüğü gasp edilmişti aslında. 100
günden fazla tutuklu olan Yanardağ çoktan beraat etmeliydi. Ne var ki 4 Ekim de
yapılan duruşmadan, daha önce verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasının tutuksuz yargılanması
için tahliye kararı çıktı sadece.
Özgür ifade
ve açıklamaları nedeniyle hem de işleri habercilik, gazetecilik olan yazar ve
düşünürlerin tutuklanarak, anayasayı da ihlal ederek verilen akıl almaz
kararların ancak, artık astarları görünen ve tersyüz olmuş Türkiye Hukuk
sistemi paradoksunda yaşanabilir olduğu yine kimseyi hiç şaşırtmadı. Hele yeni anayasa
çağrısı yapanların, mevcut anayasayı defalarca ihlal edip, sonunda seçilmiş bir
Millet vekilini bile anayasaya rağmen gerekçesiz hak gaspına uğratması, izah dahi
edilemezdi.
Nereye
baksak, hangi köşeye el atsak orada karşımıza derhal ucube ya da garaip Başkanlık
sistemi çıkıyor. Ve bütün açıklığıyla anlaşılıyor -ki burada isimlerin ve sıfatların
hiç önemi yoktur- ve hep biliyoruz ki şayet yüreğinde biraz vatan sevgisi ve ahde
vefa duygusu taşıyan muhalefetin bütün kanatları, anayasamızın değiştirilemez
maddeleri dışında kalan ve başta Başkanlık sistemi olmak üzere diğer bütün
maddelerini, olması gerekenlerle revize etmek üzere derhal Mecliste yeni bir
milli mutabakat kurmak üzere tam kadro hazır olacaklardır. Çünkü sevgili yurdumuzun
tek ihtiyacı budur aslında. Hadi var mısınız bahse!
Sorudan soruya
uçulan gündemde, yeni bir soru daha çıktı karşımıza. USA Türk SİHA’sını neden vurdu?
Hadi buyurun bakalım! Durum açık ve seçik olarak klasik USA yapısının yeni bir vur
kaç veya tavşana kaç, tazıya kovala operasyonudur. Yani emperyalist USA dan
asla güvenilir bir dost olamaz. Ve bu alışılmış USA sömürge stratejisine artık
soru sormak değil; ama sadece karşı tedbirlerin alınarak etkilerinin yok
edilmesi gerekmektedir.
USA Suriye’yi
bölerek, Kuzeyinde Kürdistan yaftalı yeni bir USA sömürgesi kurmak ve Rusya’yı
Ukrayna da olduğu gibi yeni bir açmaza sokarak, Orta Doğuyu da kontrolünde
tutmak istiyor ilk önce. Ki arkadan bize de sarkabilsin vs. Yenilebilen enerjili
modellemeler yapan ilk mektep çocukları bile bunları konuşabiliyor ülkemizde
artık.
Hatta aslında
bir Devlete ihtiyacı olmayan ve para üretmeyi de çok iyi bildikleri için her
toplumda kendilerine elit zümre arasında yer yapabilen Yahudileri bile, emperyalist
emellerine alet ederek Siyonist İsrail’i, Araplardan satın alınan topraklara kurduran
aslında USA’nın da Derin Devleti olan İngiltere desteğidir. Ve bugün İsrail içinde
bir Şark Çıbanı gibi gördükleri Filistin ve Gazze’yi, İsrail’in tamamen ilhak
edilebilmesi için, yine İngiltere ve USA desteğiyle yeni bir Hamas entrikası tertiplenmiş
de olabilir. Ne olursa olsun İsrail’in kimyasal silahlar da kullanarak Gazze’ye
insan kıyamı uygulaması, bırakın USA’yı; ama sözde insan hakçısı AB Devletlerinin
hiç mi dikkatini çekmiyor acaba?
Çünkü Atlantik
emperyalistinin Orta Doğuda bir yer yapabilmesinin tek yolu da örtülü
ittifakçısı Siyonist İsrail’in, büyümesi ve kalıcı olmasından geçiyor. Yakın
zamana kadar Araplarla İsrail arasında olan itilaf giderek, Araplarla Yahudiler
arasında bir etnik kavgaya dönüşürken, bu durumda Arapları bir Exodusa zorlayarak
misilleme yapmaya kalkan Yahudiler ise Hitler dönemini unutup, yine memleketsiz
kalmaya aday görünüyorlar. Çünkü eski harpler yoktur artık ve USA, İngiliz uçak
gemileri ise çok açık bir hedef olarak kabul ediliyor, gerekirse konumlarından,
ordularını bile harekete geçirmeden yeni bir Dünya savaşı da çıkarabilecek güçte
olan bazı cepheler için.
Ne var ki ana
unsur eskiden olduğu gibi Petrol değildir artık. Çünkü Hidrokarbon, yeni olgular
ve bulgularla vazgeçilmez bir enerji kaynağı olmayı, özellikle de her gün geliştirilen
bataryalı sistemlerle giderek kaybediyor artık. Bu durum ise geleceğin enerji
kaynaklarının yenilebilir, solunabilir, ülkemizde de bolca bulunan Bor, Güneş enerjili
ve salt doğal kaynaklı olacağını ortaya koyuyor.
O halde izole
edilmiş bir Atlantik ülkesi olan USA’nın temayülü de ancak, hele de Çin
üstünden gelen ve önemi karşıt olarak yapılan Hint yolundan çok daha fazla olan,
değişmez İpek Yolunu da anımsarsak, Dünyanın merkezinde de yer alarak, bundan
sonra da Dünya Pazarında kendi çıkarını koruyabilmek amaçlı olacaktır sadece.
Ki bunun
da ne kadar olabileceğini artık zaman gösterecektir. Zira USA için deniz bitmiştir
artık. Yalnız USA’nın akape Hükümeti vasıtasıyla, Türkiye Cumhuriyeti desteğine
olan ihtiyacı da kesindir. Dolayısıyla İktidar Hükümeti ile yapılıyor
görüntüsündeki münazara aslında ikili bir kayıkçı kavgasıdır ve ciddiye
alınmamalıdır. Çünkü kamu karşısında bu yapay gösteriler tertiplenirken, Gazze
oturumunun kapalı yapılması aynı bağlamda en anlamlı göstergedir.
Ekonomik
varlığını Doğu’ya kaptırmak paniği içindeki Batı emperyalistinin, İsrail
bahanesiyle Ortadoğu’ya doğru yola çıktığı; işte tam da bu günlerde ve ülkemiz 21
yılda kaybettiği; ama layık olduğu itibarı tekrar ararken, değişim çağrılarının;
CHP’yi yönetmenin aslında Türkiye Cumhuriyeti Devletini, TBMM bileşkesinde yönetmekle
eşdeğerli olduğunu bilerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
Bu nedenle
de ülkemizin laik ve özgün Kemalist Cumhuriyet olan ilke ve geleneklerinin,
eskisinden daha da güçlü olarak sağlamlaştırılması, olmazsa olmaz bir vazgeçilemezdir
artık. Bu arada, adı değişim curcunasında Başkan adayı olarak ifade edilen İmamoğlu’nun
da kendisinden istendiği ve beklendiği gibi, İBB Başkanlığına devam kararı, gerçekte
erdemliliktir ve bu da tarafsız olarak ifade edilmelidir.
Şayet Kurultayda
Başkan seçimi mutlaka ve her şeye rağmen yapılacaksa, bu gerçeklerin de asla akıldan
çıkarılmaması ve Kılıçdaroğlu ile de helalleşerek, rızası alınarak yapılması,
Partinin siyasi geleceği için de mutlaka elzemdir. Kurultayın önce CHP’ye, dolayısıyla
da bütün ülkemize ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını canı gönülden diliyorum.
Bu arada
Erdoğan’ın terörle mücadele bağlamında ülkeye yabancı asker sokmak amaçlı
tezkere teklifi de gösteriyor ki Türkiye’de Atatürk ve Cumhuriyeti tasfiye etme
misyonu, Erdoğan ve yandaşları İktidarının boyunu aştığı ve akamete uğradığı nedeniyle
de şimdi ucube Cumhur İttifakının, İktidarını sürdürebilmek ve milli demografiyi
de ihlal ederek, yabancıya mülk satışlarının üstüne yatabilmek amacıyla, artık yabancı
askerlere ihtiyacı olduğu, beklendiği gibi de kaçınılmaz hale gelmiştir.
Lakin bu
da asla bir çıkış yolu olmayacaktır kendilerine. Varılan durumun ne kadar milliyetçi
olduğu ise Kılıçdaroğlu tarafından, müstevli ve çakma milliyetçi biraderlere
çok açık ve seçik sorulmuştur esasen…
Serendip Altındal
Özün Kişiliğindir..
Özün Kişiliğinin Aynasıdır
(Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com