Rahmetli
Ecevit, iyi, dürüst ve Sosyalist bir adamdı; lakin kişisel egosu nedeniyle, tecrübe
deryası olan ve Hitler’in büyük baskısına rağmen ülkeyi miğfer Harbine
sokmayarak, bugün dimdik ayakta tutan İnönü gibi Atatürk’ten sonraki bir ikinci
adamla itilafa düşüp, Partiyi bölerek, yıllardır seçim kazanamayan ve solu da
Ecevit tarafında kaldığı için Sosyal yanı darbe almış bir konuma getirdi. Ve
CHP o dönemden beri de İktidar olamıyor. Oysa ülkemizde sıralı, USA güdümlü
askeri darbelere rağmen, Kuvayı-militer ve tam bağımsız bir CHP, her hâlükârda
İktidar olabilir ve öyle de kalabilirdi.
Ayrıca ikinci adamlığı hak eden bir İnönü;
Miğfer veya II Dünya Harbinin ne zaman başlayıp ne zaman sona ereceğini bile
bilen ve ölmeden önce asla bu harbe girmememizi isteyen dâhi Atatürk’ü dinlemeyerek,
şayet bugün bolca ortalıkta dolaşan ansız, kendini beğenmiş, hafif meşrep
adamlardan biri olsaydı, biz bugün Sevr döneminden bile daha berbat bir durumda
olurduk. Ve kaybedeceğimiz yıllar içinde, son seçimlerde de yaşadığımız gibi,
aslında çalınmış seçimleri dahi kazanmış olan Cumhuriyetçi, laik ve Demokrat
bir milli iradeye asla ulaşamazdık. Çünkü bütün toplum külliyesi oralarda
yaşadığı için bir ülkenin Metropolleridir, gerçek kazananı ilan eden, yapay
köyler ve ne olduğu, kimlerin yaşatıldığı belirsiz Mezralar ya da illegal satın
alınmış ve sandıklara sokulmuş dış reyler değil.
Şimdi gelin birlikte bir empati
yapalım isterseniz. İzmir’den İstanbul’a vs. giderken veya tersini yapıyorken, ilgili
Kamu müdürlüğünden Vize almak zorunda kalıyoruz. Kendi şehirlerimiz bile artık bizim
değil ve onları yabancılarla paylaşıyoruz. Ve bu durum Devletimizin de artık bizim
olmadığını ortaya koyuyor, yani bir anda çok uluslu bir kampüs haline gelmişiz.
Türkiye Cumhuriyeti’ni teleskopla bile göremiyoruz artık. Şimdi bir düşünelim.
Bu bana göre kâbustan bile berbat bir durumdur. Başkalarını bilemem; ama Tanrı bunu
bana yaşarken asla göstermesin. Çünkü bu kahırlı gidişatın bende yarattığı
empati budur işte, ki sizinle paylaşmak istedim sadece.
Dolayısıyla,
Atatürk Devrimleri de içimizdeki mürteciler tarafından uykuya yatırılınca,
Beyrut, Fas, Tunus, Mısır, Libya Filistin Ürdün, Suriye vs. gibi eski Osmanlı Eyaletleri
neyse Türkiye, bunlardan ne eksik ne de fazla bir sömürge Devleti değildir
bugün. BOP Projesi çerçevesinde, tamamen Batı Siyonist sömürgelere dönüştürülen
bu ülkelerden; Türkiye’mizin, hele de mürteci AKP İktidarının 20 yıllık icraatlarından
sonra hiçbir farkı kalmamıştır artık. Ne var ki USA liderliğindeki emperyalist
entrikalarıyla başımıza getirilen AKP ve ne de diğerleri, laik ve kadim Cumhuriyetimizin
ebedi rotasını asla değiştiremeyeceklerdir.
İçimize sokulan ne idüğü belirsiz, çoğunluğu
da emperyalist paralı askerler kullanılarak, şaibeli 15 Temmuz’dan sonra
birdenbire ortadan kaybolan silahların, sahiplerini bulduğu bir ortamda, demografik
yapıyı bozarak ve milleti bir iç çatışmaya provoke ederek, tamamen muhalif
sesleri kesme hazırlığı yapılmaktadır şimdilerde. Bütün olumsuzlukların
sorumlusu olan Saray Şürekâsı, baskı altındaki Hukuk, tarafsız medyanın yandaş
yapılma gayretleri, Türk Lirasının sıfırlanması, bütün maddi yükün vatandaşın
sırtına bindirilerek yaşam standardının sadece mutlu bir azınlığın yapıldığı
gerçekleri ise, halen sulandırılarak vakit kazanılmaya çalışılmaktadır.
Burada isimlerin ise hiçbir önemi
yoktur. Çünkü hepsi, tartışmasız bir doğrulukla geçicidir nasılsa. Halbuki
emperyalist Siyonist mafyası ve bir sürü yandaş tüketici yaftalı çapulcunun, zorunlu
olarak vatandaşımız yapılacağı yurdumuzun trajik hali ve melali ise kalıcı
olacaktır. Halimiz bu durumda iken, umarsız bazı kadınlar ve erkeklerin sanki daha
ilkeli işleri yokmuş gibi sorumsuz ve duyarsızca, kadınsı gösteri şovlarıyla ve
üstüne de şarkı sözleri yazıp, şatafatlı giysileriyle, evlerine ekmek bile
götüremeyen insanların önlerinde söyleyip, oynamaları ise affedilir gibi
değildir. Ve karamsar düşüncelerle vakit öldürmeye çalışmanın bir an önce terk
edilip, milletçe silkinme zamanının gelmiş olduğunun bilinmesi gerekiyor artık.
Tarihte herkes birilerine hesap
vermiştir. Ehli Beyt sonrası ortalığı yakıp kavuran Emeviler bile bir gün
Abbasilere hesap vermişler ve bütün günahlarını ödemek zorunda kalmışlardır.
Saray efradı da elbette bu topraklarda, birilerine ağır hesaplar ödeyeceklerdir
çok uzak olmayan yakınlarda. Aynı bağlamda, güvensizlik taşıyan Batı
sermayesinin İsrail’den ayrılması, Siyonist emperyalist balonunun da havasının
boşaldığını gösterir. Bu arada Erdoğan Oligarşisine de güvenmeyen Batı sermayesi,
aynı bataktaki Şimşeği de ciddiye almadığından, ucube sistemin acilen Batı
standartları bileşkesinde bir milli güncellenmeye veya Atatürk tipi bir milli ekonomiye
gereksinimi olduğu, her ne kadar şimdilik uzatmaları oynuyor olsa da itiraz edilemez
hale gelmiştir.
Ortalarda pek gözükmeyen; ama Baykal
döneminin Başkan yardımcısı ve önemli isimlerinden birisi olan Önder Sav’ın da belirttiği
üzere, Parti tüzüğüne göre her CHP Başkanı, 3 yıl hizmetten sonra istifa ederek
Kurultaya gidilmesi gerekir. Ve bu durumda Kurultaya gidilecek 45 günlük süre
içinde de mevcut Başkan yardımcısının Başkan yerine görev yapması öngörülür. Bu
arada eski Başkan adaylığını yeniden koyup şayet tekrar seçilirse, yeniden
Başkanlık görevine devam da edebilir. Şimdi ise bu esaslar ola ki yerine getirilmezse,
Partiler Hukuk sistemi ihlal edileceği ve Başkanlık sistemi de darbe alacağından,
ulusal selamet yararına, muhalefetin en büyüğü ve Kemalist kurucu bir Parti
olan CHP’nin, ikinci bir Ecevit faciası ile karşı karşıya kalması da yaşanabileceğinden,
bütün sorumluların şapkalarını derhal Kurultay masasının üstüne koyarak bu
duruma engel olmaları, kaçınılamaz hale gelmiştir.
Zira
seçimler hep yapılacak, Partiler hep değişip yenileneceklerdir, ne ki yaşama
özeği CHP olan bir Türkiye Cumhuriyeti bu nedenle büyük bir yara alırsa, yerde
kalmaz; ama tedavisi çok zaman alır. Bunu sakın ola hiç unutmayın! Çünkü vaktiyle
Ecevit’in aziz İnönü’ye yaşattığı, bugün de aynı şekilde Sayın Kılıçdaroğlu’na
yaşatılırsa, Kemalist ve Atatürk’çü CHP her hâlükârda yine ayağa kalkar; ama
ülkedeki sıkıntıların önü uzun bir süre alınamaz, sevgili ve kadim yurdumuz daha
çabuk toparlanamaz. Bana göre de o zaman, Ecevit yerine şayet Erdal İnönü dahi olabilseydi,
belki de onlardan sonra bile CHP, bugün hala İktidardaydı ve biz de bu ucubelerin
22 yıllık sıkıntılarını yaşamıyor olurduk.
Gündem oluşturmak için ortaya atılan
söylentilerin içeriklerine bakıldığında bunların; Bahçelinin, Akşener’e kur
yapması, İyi Partinin AKP ile referanslar teati etmesi gibi yaklaşımlar gündem
değil; olsa olsa tabansız yeni siyasi espriler oluşturarak, finans çaresizlerine,
Saray beslemelerine zaman kazandırmak ve vatandaşları heyecanlandırarak geçim
dertlerini biraz da olsa unutturmak üzere yaratıldıkları anlaşılıyor. Dolayısıyla
da bu zırıltılara aldırmayın ve sakın yine tufaya gelmeyin dostlar.
Serendip
Altındal
serendipaltindal02.blogspot.com