Blog Arşivi

31 Temmuz 2023 Pazartesi

YADSI(T)MAK..

 

 

            Bodrumda tatil yapan kadınlı erkekli Suudları izlediğinizde, İslam’ın bugün aslında sadece Saray uşaklarıyla sokaklarda yaşam savaşı veren Bedevi toplumları için bir sömürü aracı olduğunu, fazla uğraş bile gerektirmeden anlayabiliyorsunuz. Çünkü para içinde yüzen kadınlı erkekli bütün Saray efradının, fütursuz ve asla İslam tarzı olmayan yaşam tarzlarına baktığınızda, ülkelerinde sopayla uygulattıkları İslami şeriatın, bunların yanından bile geçmediği derhal görülüyor.

 

O zaman da şöyle bir soru akla geliyor. O halde nedendir bu aşırı din simsarlığı ve insan ayırımcılığı? Yoksa hepiniz, tıpkı bizim itibarlı(!) Saraylılar gibi Siyonist emperyalizmin paralı mürtecilerine mi dönüştürüldünüz? Bu arada Siyonist mafyanın elinde bir USA manivelası haline gelen, Alzheimer başlangıçlı Biden, acaba neden bizim Erdoğan’ı hiç yadsıtmıyor. Çünkü Türkiye’miz bugün siyasi Devletler arenasında ortak bir partner olarak değil; tıpkı da İstiklal Harbi öncesi olduğu gibi, paylaşılması gereken topraklar sahibi bir sömürge olarak görülüyor. Tabii bu durumu da sırf bu nedenle tepemize konmuş bir oligarşik İktidara borçlu olduğumuzu, acaba hala idrak edemiyor muyuz?

 

Ayrıca ülkemizde türlü türlü ritüellerle (tarikat eksenli şov dansları) din simsarlığı yapan ve emperyalist beslemesi Vatikan imamlı tarikatların bolluğu ise hepimize esasen İslam’ı yadsıtıyor anlaşıldığı üzere. Neden mi Vatikan beslemeli, çünkü emperyalizmin (kapitalist Siyonizm) en büyük korkusu, aslı Sosyalizm olan gerçek İslam’dır (Ehli Beyt). Bunların Menzil deneni ise Kabalist, Siyonist ara parantezleriyle FETÖ dan daha tehlikeli olarak betimleniyor.

 

Şimdi ise merak edilen, üç kardeş arasında bölündüğü söylenen Menzil Tarikatının, Türkiye Cumhuriyetinden bir İslam Devleti yapmayı kafasına koymuş emperyalist Siyonizm’in, bakalım hangi kardeşi bir numara yapacağıdır. Şimdi de son soru: Peki, aslında dindar bile olmadığı söylenen Erdoğan’ın, çevresi neden ve kimler tarafından bu Tarikatlar tarafından çevrildi ve bunlarla yakın iletişime geçmesi istendi acaba? Biraz da bunu düşünün isterseniz. Siyonizm, çevresindeki bütün balıkları yutan başka tür bir balıktır. Balık o kadar büyür ki sonunda çevresinde balık kalmayınca ve kendisini de yutamadığı için açlıktan ölür. İbrahimilerin veya Musevilerin hepsi Siyonist değildir, aslında akıllı insanlardır ve bilinsin ki yakında bu şişmiş balığın her şeyi, sonunda kendisini bile yok etmesine asla yol vermeyeceklerdir. 

 

Şimdi gelelim ana meseleye: Gökyüzümüzde gittikçe büyüyen; ama tek bir sapan taşıyla bile yere serilebilecek devasa bir balon gibi bir gerçekle her gün yüzleşiyoruz dostlar. Bu da Sadat ve Huda Par ile Doğumuzda gizlice açılan kale kapısından, para ile satın alınan Arap reylerinin sandıklara doldurularak seçim sonuçlarının yer değiştirildiğidir. Kırsal kesimde Erdoğan reylerinin nasıl birden anormal arttığını düşünüyordunuz acaba? Sadat’ın kim olduğu ve hangi işe yaradığı, şimdi daha iyi anlaşılmıştır herhalde, Huda Par ise bildiğiniz gibidir nasılsa. Size gelince AKP yandaşı kırsal cüceler; büyüyün artık biraz, vatan topraktır, o halde gözünüz gibi koruyun toprağınızı (vatanınızı), yoksa beton asfaltlarımı ekmeyi düşünüyorsunuz, bir gün yine aç karnınızı doyurmaya muhtaç olduğunuzda. Ki bu da yakındır!

 

 Sadat’ın teşekkür ziyaretlerinde, Erdoğan’ın yanında ne alakayla koruma polisliği yaptığı da birlikte çözülmüştür muhtemelen. Bu gerçekleri ortaya çıkarmak yerine, hala hiçbir günahı olmayan ve bilakis bugün tek Kuvayı Milliye Lideri olan Kılıçdaroğlu ve CHP ile uğraşanlar, bilin ki tarih sizi asla affetmeyecek ve bu büyük ihanetin günahını da elbette sahiplerine soracaktır. Bu arada seçimin aslında anakentlerde kahır ekseriyetlerle çoktan kazanılmış olduğunu da sakın unutmayın. İşte ana gerçekte budur aslında. Bu arada anakent kavramını da açarsak; ‘yurttaş’ kavramının bilincinde olan aydın ve milli irade sahibi ulusal vatandaşların yaşadıkları büyük Şehirlerdir.

 

İmamoğlu’na göre toplum değişim istiyor derken, sahnede ceket çıkarıp el sallamakla CHP Lideri olunmuyor, lakin bunları yaparak etkilediği çoluk çocuğu, değişim tramvayına bindirip değişim durağında birlikte inmeyi hesaplıyorsa, adamı sadece güldürür, Çünkü o çoluk çocuk belki Atayı tanırlar; ama Kemalizm’i anlayabilmeleri için daha uzun yıllara ihtiyaçları vardır. Ve de son yüz yılda bütün Ulus Devletler Kemalizm’i yeniden keşfetmişken. Türklerin tarih hocalığı ise hep baki kalacaktır. Şayet gürültü patırtı ve ekseni olmayan sol yavelerle Ecevit gibi CHP’yi bölmeyi hesaplıyorsa, öğrensin ki CHP’nin tarihten öğrenme geleneğini bilmeyen CHP’li de olamaz. Bir de içinde CHP olmayan bir muhalefetin, Cumhuriyetimizi nasıl kurtarabileceğini de bir zahmet düşünüverin.

 

            Mehmet Efendiye bakınca da; dışarıdan yatırım alamayınca zam furyasını, esasen asgari ücretle yaşamaya çalışan millete bindirerek, Merkez Bankasını denkleştirmeye çalışırken, yakında kendi koltuğundan da olacağı sanılıyor. İlim olmazsa Bilim de olamayacağından, bizdeki bilimsel kalkınma da havada bulut oluyor şüphesiz. Oligarşi ve Bilim dışılık milli Tarım ve Sanayi gibi Ekonomiyi de vurduğundan, hakça adil bir vergi sistemi kurulması yerine, her fert hatta yeni doğmuş çocukların bile üzerine yıkılan vergi haracı bindirmelerinin, yurdum insanını artık yaşama küstürdüğü yadsınamıyor. Devamında ise aynı neden, ana gerçeğimiz olan enflasyonu da topuklayarak ve bu yıkıma neden olanları da giderek, ilk önce kendilerinin boğulacağı batağa doğru adeta koşarak yaklaştırıyor.

 

Avrupa bizi kıskanıyor diyenler, Fransa’da hem de yabancı bir gencin ölümüne neden olan abartılı bir Polis müdahalesinin bile Kabine değişikliğine yol açtığını, acaba neden görmek istemiyorlar. Yoksa Avrupa ile hala aynı kulvarda yarıştıklarını mı düşünüyorlar. Bizde ise Erdoğan gidip Aydoğan gelse, eskimiş idrak külliyemiz yenilenmeden durum asla değişmez. Ayrıca itibarlarından ödün vermeyenler ekonomiyi nasıl düzeltebilirler? Bir bilen varsa söylesin de biz de öğrenelim. Ki aslında salt bir Makyavelist bile bu soruya tutarlı ve kabul edilebilir bazı cevaplar verebilirdi. Bir Makyavelistin nasıl itibar düşkünü olduğunu da herkes bilir. Öyleyse bizdekiler hangi kategoriye giriyorlar acaba?

 

            Mevcut durumların farkında olan muhalefetin de artık namevcutu oynamayı bırakıp, içi boş eleştirileri de bir kenara koyarak, bizatihi siyasi sahnede aktif rol almak üzere senaryolarını, bir zahmet idrak heybelerinden dışarı çıkarmaları gerekiyor artık. Biraz da içinde hep birlikte olduğumuz bunalımda, ülkedeki kendi kadınsal travmalarına rağmen yeni bir umut ışığı olan şampiyon kızlarımızı örnek alsalar bari. Çünkü ‘bunlara öyle bir çakalım ki artık bellerini doğrultamasınlar’ diyen Erdoğan’a, tam da anlayacağı dilden bir cevabın verilme zamanıdır garı ki, bu cevabı Dünya Şampiyonu olan kızlarımız kendi adlarına fazlasıyla da vermişlerdir aslında. Aynı bağlamda Mehmet Şimşeğin arkasına saklanarak yapılan bütün zamlardan, onu cesaretlendiren Erdoğan’ın sorumlu olduğunun da bir cevabı olacaktır bu.

 

            Bırakın Batı finansmanını, Arap ülkeleri bile Erdoğan İktidarına güvenmediklerinden, para bulmak üzere Orta Doğuda yaptığı bütün araştırmaları bile akamete uğruyor ve Araplara bile cazip gelmiyor artık. Bu da Erdoğan İktidarının artık son köprüye geldiğini gösteriyor. 5 seneye kadar da kim bilir daha neler neler olacaktır kuşkusuz. Bakarsınız o köprü bile kalmaz. Mesela dış ülkelerdeki kendi kariyerleri bile tehlikeye düşen Merkez Bankacı Bayanla, Mehmet Şimşek daha ne kadar Erdoğan’la yola devam edebileceklerdir acaba?

 

Onlardan sonra da acaba işlerine kimler talip olacak, kimler bizi yine ve yeni ışıltılarla uyutmaya kalkacaklardır? Bunlar bile akla gelen sayısız sorunun, çapı küçük olanlarıdır sadece. Demek ki ülkemiz tek başına ve sadece elde kalan son milli varlıkları bile satılarak, daha da fakirleşen vatandaşların, beklendiği gibi de cebine muhtaç hale getirilmiştir. Dolayısıyla da hangi açıdan bakılsa, Hükümet ve ucube sistemi değişmeden Türkiye selametine uygun herhangi bir revizyon, asla mümkün görünemez hale de gelmiştir artık.

 

            Değişim dendiğinde ilk akla gelense, CHP ve bünyesindeki değişim çağrılarıdır hiç şüphesiz. Bu durumda da herkes ve her şeyden önce ilk ele alınması gereken, CHP Kemalist vizyonunun asla vazgeçilmezliği olmalıdır. Dolayısıyla da değişimin CHP den önce İktidarda olması gerektiği de hiç atlanmamalıdır. Hal böyle olunca da İktidar tarafından siyasi algı yaratılarak hasarın CHP de olduğu düşündürülmektedir. Bu arada CHP de, AKP’nin kapı kulu davranışlı olduğu görülen bazı adamların hele de nasıl, sapına kadar korkusuz ve özgür CHP geleneğinde, Başkan yardımcısı bile olabildikleri veya idari pozisyonlar alabildikleri anlaşılır gibi değildir. Bu betiğin nedeni; Halk TV sahibi C. Mahiroğlu’nun tam CHP geleneğine sahip bir Kemalist medya Patronu olduğu ve ancak Başkan tarafından açıklanması gereken bir dışlanma altında kalma haklılığıdır. 

 

Bilindiği üzere para bulmak bahanesiyle Arap Dünyasına, aslında bazı sandıklarda katakulliyle arttırılan Arap reyleriyle -ki Araplara zarf başına 80.000 Tl verildiği de biliniyor, hatta aralarında bulunan ve bundan faydalanmak isteyen Türklere ise sadece 30.000 Tl verildiği de işin cabası-, tam kaybediyorken çakma reylerle yeniden İktidar yapıldığı için teşekküre giden Erdoğan ve hempaları, yeni bazı pazarlıklara da imza atmışlardır aynı bahaneyle şüphesiz. Beraberinde götürdüğü pahalı hediyelerin nedenini hiç merak etmiyor musunuz? Hele de seçim ve daha öncesi böyle pahalı hediyelerin hiç verilmediği de anımsanırsa.

 

Milli iradenin de aynı görüşte olduğunu bilerek, CHP’nin yedi oklu tarihsel geleneğinin içinde, bütün taşların yine yerli yerine oturtulacağına olan inancımı ifade ederken, kendi adıma bugün tecrübe ve liyakat açısıyla; hele de sistem ve vizyonsuzluğu nedeniyle, yarını asla olmayan bir AKP İktidarını temel aldığımda, ülkemin selameti bağlamında, bütün muhalefette Kılıçdaroğlu’ndan daha seçkin ve taşıdığı sorumluluğunun bilincinde bir güven adamından başka da bir aday göremediğimi belirtmek isterim.

 

Belki daha genç ve ilerisi için umut veren adaylar da ancak kendi günleri geldiğinde söz konusu olabilir. Ki burada isimlerden önce de gelenek ve düşünceler gelmelidir elbette her Kemalist’in akli gündemine. Dikkat edilmesi geren tek husus ise, kanımızı emen emperyalist vampirler nedeniyle içeriye sokulan, bölücü ve Kemalist dokuya zararlı bütün yabancı eleman ve düşüncelerin CHP den tasfiye edilmesidir. Hele de İstanbul’umuzun bile çok uluslu bir eyalet olarak Yunanistan’la, yeni Bizans (Doğu Roma) bileşkesinde paylaşılmasının hesaplandığı bu günlerde. Ki o zaman Türkiye Cumhuriyetinin tapu senedi olan Lozan antlaşmasının da değişeceğini yadsıyamayız. Bunu da kafanıza koyun.

 

Yerel seçimlerin kazanılması elbette çok önemlidir. Yalnız Kemalist öz varlığımızın, sadece bugün için değil geleceğimizin milli müktesebatı bağlamında da çok daha fazla önemli olduğu ve olacağıdır. Çünkü ‘yurtta sulh cihanda sulh’ sözü anlamı itibarıyla, her ulus için giderek tarifsiz bir önem kazanmaktadır. Bu nedenle de milli ve yaratıcı özümüzün ebedi müktesebatımız olduğunu, asla unutmamalıyız. Seçimin neden milli iradeye kaybettirildiği, ülke ormanlarının önce yok edilerek yapıya hazır hale getirilen topraklarının neden zorla ve tercihli olarak da oralarda oturmaları istenen yabancılara satıldığını anlamak için; Türkiye Cumhuriyetini bağımsız Eyaletler Devleti yapma misyonuyla görevli Erdoğan iktidarının, hala neden başınızda tutulduğuna bakın. Çünkü ülkemizi silahla işgal etmek için, yedi düvel bile yetmez. Türkiye büyük lokmadır, o nedenle de bölüp yemeğe kalkıyorlar şimdi.

 

Değişimcilerin kendi aralarında yaptıkları ve deşifre edilen İnternet toplantısının verdiği algıya bakılırsa, Cumhuriyet vizyoneri ve Kemalist gelenek adamı Kılıçdaroğlu’nun, CHP gemisini hasar almadan güvenli bir Limana kendisinin yanaştırmasının önemini, bir kere daha bunu anlamakta zorlanan muhalif kafalara neden sokmuş olduğu derhal anlaşılır. Değişim derken de çok zamansız esen ters ayrışım rüzgârına yelken açılarak, hem de bu berbat havada, adı ‘BİRLİK ve GÜVEN’ olan limandan asla uzaklaşılmamalıdır.

 

Aynı bağlamda iç değişimden önce, Vekil maaşı aldıkları Mecliste neden daha aktif ve yaratıcı olarak bazı şeyleri değiştirmeleri gerektiği de herhalde artık idrak edilmiştir. Bu arada ekonominin başında oturanların Dolarla maaş aldıklarını unutmayarak, bütün yoksulluğu üstlerine yıktıkları asgari ücretlilerle, emeklileri, kimlerin düşüneceğini de acaba yapay milliyetçi Bahçeli ile çakma İslamcı Huda Par’lılara mı sormak gerecek, sayın okurlar…

 

Serendip Altındal

 

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com