Blog Arşivi

1 Temmuz 2023 Cumartesi

ÇUVAL TAŞIYANLAR..

 


 

            Saadet, Deva ve Gelecek Partilerinin Mecliste grup kurmaları olumlu karşılanırken, tartışma ortamının demokratik bağlamda pozisyon alacağının işaretleri, şahsım İktidarının muhalefetine rağmen alınıyor. Artık bütün mesele, fazla gecikmeyen tek adam revizyonuna kalıyor. Yoksa bazılarına göre neo-Hamidyen olarak alıntılanan; ama aslı neo-Hamuduye, yani malı hamuduyla götürenlerin rejimi olması gereken ve ne olduğu belirsiz, göbeğimizdeki bir emperyalist ülseri olarak kabul edilebilecek bu tek adam süreci, maalesef bir oldubitti ve yapay halk iradesi yaftasıyla devam ettiriliyor. Ve bu süreç devam ettikçe, başta ekonomik durum, açlık ve istila altındaki milli demografi sorunsalı olmak üzere diğer bütün ağırlıklı sorunların, asla değişim geçiremeyeceği de muhtemelen(!) öngörülmektedir.

 

Ayrıca baba vesayetiyle Sultan olduğu için, esasen bütün ülke kendisinin olan son Padişah II Abdülhamid’in elbette malı çuvalla götürmeye ihtiyacı da yoktu. Ne ki Erdoğan da artık ölçüyü iyice kaçırarak kendisini, ülkenin sahibi gibi görüyor olabilir. Bu da aslında sadece kendi sorunu olur; ama asla Türk milli iradesini kaşımaz. Bu arada Kılıçdaroğlu ile Özdağ’ın görüşmesi, bakarsınız yeni bir uzlaşma ve çözümlemelerin de başlangıcı olabilir. Yalnız burada bütün iştirakçiler bağlamında, hiç kekelemeden ve değişim demeden önce, tüm Kemalist ilkelerin, kurucu Anayasanın, laik ve sosyal Devletçiliğin vazgeçilemezliği de açık ve seçik olarak ortaya konmak zorundadır ki değişim tutarlı ve kabul edilebilir olabilsin.

 

Aynı bileşkede Özdağ’ın siyasi panoraması ve bağımsız Devlet anlayışı, kurucu CHP’nin 6 Kemalist okuyla da tam bir uyum içinde, senteze en yakın antitezi oluşturmaktadır. Ve bunu Kılıçdaroğlu’nun da gördüğüne inanıyorum. Çünkü bu görüntü, esasen her CHP Başkanı gibi Kemalist bir misyon ihtiva etmesi gereken kendi Başkanlığı yanında, bir Özdağ Başkan yardımcılığı ve Zafer Partisi ittifakıyla da çok sıcak ve çok da ihtiyaç duyduğumuz kucaklayıcı ve tüm umutlarımızı canlandıracak yeni bir çözüm gibi geliyor bana. Ki bu birleşmeyi ilk önce de Kemalistlerin bütün kalpleriyle onaylayacaklarına kuvvetle inanıyorum. Tıpkı Sarıgül ve Partisi beraberliğine olduğu gibi. Bu arada CHP gibi kurucu bir gelenek Partisinin Kaptanlığı konumunda ve asla Kemalist asalına dokunmayan bir revizyonun engelcisi olmayacağını da açıkça beyan eden Kılıçdaroğlu’nun, gemisini bu değişiminin yapılabileceği zemin ve zaman bağlamında en huzurlu bir limana sokmadan, Kaptanlığı bırakması da asla söz konusu bile olmamalıdır.

 

Çünkü böyle bir aymazlık, Atatürk’ün Partisine ve kurucu 6 ok geleneğine asla yakışmaz. Tam da son seçimde milli yolun, emperyalist sahte pusulalarla, oylarla, çakma videolarla rotasından saptırılarak, aslında çoktan sonlandırılması gereken mürteci Başkanlık sisteminin tekrar uzatıldığı ülkemizde, bilhassa da milli tek servetimiz olan Kemalizm’in, eskisinden daha da pekiştirilmiş esaslarla korunması, milli bekamız hesabına çok daha önemli hem de vazgeçilemez olmaz mı? Bu nedenle de kişilerden önce kişilerin ilkelerine ve milli beka vefalarına odaklanmak, milli değişimlerin her zaman merkezinde ve hedefinde olmalıdır.

 

            Ücretler konusunu salt asgari olarak planlayan Hükümet, emekli ve emekçi zamlarını da kapitalist işveren kârlarına göre hesapladığına göre, işsizliğin azalmasından da sadece işvereni sorumlu tuttuğu anlaşılıyor. Bu da demek oluyor ki bırakın sosyal Devleti, milli ekonomiyi sadece yabancı yatırım ortaklıklarına bağlayan ve sözde kalkınmayı bundan bekleyen bir Devletin, bağımsız, milli bir ulus Devlet olmadığı ve olamayacağı, esasen devasa ve onurlu tarihi boyutuyla da utançla ortaya konmuş olmuyor mu? Utanç demişken, emperyalistin ithal edilmiş ekonomi ajanlarıyla rabıtalı Nass rozetli Erdoğan’ın, artık resmen konu mankeni yapıldığı ülkede, bundan sonra utancı acaba nerede veya kimin cebinde aramak gerekecek?

 

            Aslında kazanılmış bir seçimin bağırta bağırta nasıl kaybettirildiğini halen hafızalarımız alamıyorsa da yeni duruma ‘eski tas, eski hamam’ demek de mümkün görünmüyor. Çünkü ne tas ne hamam yerinde kaldı, her şey daha da berbat oluyor ve devalüasyon cazgırca arttırılırken, dizginlerini kaybetmiş Dolar ise dur durak bilmeyen enflasyonla yarışıyor. Birileri belki yatırım yaparlar diye beklerken, çizmeyi çoktan aşmış emperyalist faiz lobisi ise ülkemde yeni bir düyunu umumiye hedefine doğru koşar adım ilerliyor. Biz burada suçlu aramıyoruz, çünkü zihniyet kayıpsa suçluya gerek de kalmıyor zaten. Yani milli sentez yerde yatarken ve biz sosyal Devleti hala Diyojen’in mumuyla arıyorsak, gerisi teferruat kalıyor artık.

 

            Komşularımız kullanılarak yapılan çuval dağıtımları aracıyla yeni emperyalist gol arayışları, ABD takımı içindeki CIA orta sahası ile hızla kurgulandırılıyor. Nitekim Ukrayna ile birlikte, Wagner Lejyonerleri mahalle takımının da Rusya içinde bir isyan yaratabilmesi için yapılan finansal beslemelerin nasıl sonuç vereceği ve hangi canları yakacağı da ibretle bekleniyor. Ülkemizdeki seçimlerde Arap, Afgan desteğini de alarak son raundu kazanan ABD&AB komplosu, sonu hızla yaklaşan bu liberal emperyalist manifestoyu, bakalım daha ne kadar yaşatarak gündemde tutabilecek. Yalnız bu durum, ulusal orduların asla ihmal edilmemesi gerçeğini de bir kere daha ortaya koymuş oluyor. Neyse ki sürtüşmenin olumlu sonuçlanması, aslında bütün Dünya için hayırlı olmuştur.

 

            Bugün yaşamakta olduğumuz çevre kirliliği sorununda, büyük önemi olan geri kazanım konusu, geleceğimizin tek kaynağı olacağını da temsil ediyor. Aslında Evrende bile astrofizyolojik her atığın- yani karadeliklerin topladıkları bütün süpernova atıklarının- evrensel geri kazanımlarla uzay içinde yeni yıldızlar, gezegenler ve Galaksileri, dolayısıyla da yeni fizyolojileri oluşturdukları nasıl biliniyorsa, uluslararası geri kazanımın sağlıklı bir Dünyanın, sonuna kadar tek yaşam şansı olacağı da kabul edilmiş oluyor. Zira geri kazanımsız tek gidişli bir üretim, Dünyamızın sonunu çok daha çabuk getirecek, hatta bir süpernovaya bile gerek kalmayacaktır.

 

            Son günlerdeki bazı siyasal söylencelere de bakıldığında; İyi Partinin seçimlerde beklentilerin çok dışında kalması, Akşener tarafından neredeyse küllen CHP ve Kılıçdaroğlu’na paketleniyor. Oysa kendisinin son siyasal ön plan muhabbetlerinin bile Kılıçdaroğlu ve CHP desteğiyle ancak gerçekleşebildiğini muhtemelen unutuyor veya unutmak istiyor. Hâlbuki kendisine hiç kimsenin, bugün siyasada mevcut bir sürü ahlak, erdem ve milliyet ögelerinden yoksun siyasilerden birisi olduğunu söylediği yok. Bilakis bugüne kadar herkes tarafından son Kurultayda da seçkin bir siyasi Lider olarak kabul edilmiştir.

 

Ne var ki bundan sonra ne olur bilmiyoruz. Akşener’in son beyanlarına ve 6’lı masa sürecinde de ittifak ortaklarına yaptığı tutarsızlık ve oyunbozanlıklarına bakılınca; kendi ikbalini düşünen epikürist bir siyasi olduğu ve sadece kendi egosunu her şeyin üstünde tuttuğu anlaşılıyor. Bu nedenle de çok yazık diyerek, üstünde fazla detaya girmeye, yorum yapmaya da gerek kalmıyor. Çünkü salt menfaat ilişkilerini hedefleyen birisinden, yapıcı ve sosyal bir birliktelik kesinlikle beklenemez. Sadece herkes tarafından bilinmesi ve asla da unutulmaması gereken, konu milli beka ve laik bağımsızlık olunca, kişisel bütün egoların artık teferruat bile olamayacağıdır.

 

Gelelim emekli dostlara; yıllarca çalışıp toplam prim katsayılarına kadar da SGK’na çeşitli ödemeler yapmış ki bunlara, emekli olduktan sonra çalışmaya devam ettiklerinde ödedikleri destek primleri de dâhildir. Tavan, taban ve süper emeklilik gibi 5000 Dolarlık ödemeleri de sayarsak, farklı liyakat ve yüksek prim katsayıları olan emeklilerle, seçim vaatleriyle alelacele emekli edilen EYT ve diğer emsal farklı emeklilik hakları elbette bir tutulamaz. Ve herkesin hak ve hukuk çerçevesinde prim ve liyakat katsayılarına göre emeklilik zamları almaları elbette adil ve normal olacaktır.

 

Aslında sosyal bir Devletiniz varsa bu hatırlatmaların da hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Yalnız ülkemizde enflasyon, liyakat ve prim kat sayılarına bakılmaksızın, asgari ücret gibi kafadan tasdikli yapay ödemelere, tüm normal emekli vatandaşlar da ayarlanacaksa, o zaman çeşitli yasa ve nedenlerle, daha avantajlı sigorta hakları için yapılmış olan fazla ödemeler, bu şartlara uyan bütün emekli vatandaşlara geri ödenmek zorundadır. Şimdi bekleyelim bakalım, Sarayın yumurtasından hukuk mu yoksa guguk mu çıkacak.

 

Sevgili okurlar: Bayramınızı; bütün sevdiklerinizle de birlikte kutlamış olmanız umuduyla kutluyor ve herkese esenlikler diliyorum…

 

Serendip Altındal

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com