Blog Arşivi

15 Haziran 2023 Perşembe

VACİP OLAN..

 


 

            Seçim sonuçları analiz edildiğinde, yurt dışında bilhassa da Katar, Arap Emirlikleri gibi Arap ülkelerinde, duyumlarımıza göre oy başına ödenen 80.000 TL gibi önemli meblağlar karşılığında, mühürlü ve seçim zarflı, seçmen nitelikli sahte Türk kimlikli dış sandıklardaki seçmen oylarıyla, bu seçimin nasıl kazanıldığı anlaşılır. Ayrıca kontrolsüz bırakıldığı, Truvalı Özkan –ki bir zamanlar ümit vermişti Tuncay vatandaşına- kaynaklarından öğrenilince, bazı Köy ve Mezra sandıklarından ecele vatandaş yapılan yurt içindeki yabancı oylarının sisteme aktarıldığı, özellikle de yandaş MHP Vekil sayısının ve Erdoğan reylerinin arttırıldığı kolayca tespit edilecektir. Fakat bütün bu yolsuzluklara, soysuzluklara rağmen, ancak ve ucu ucuna Erdoğan yeniden seçilebilmiştir. İşte bu duruma ne kadar başarı(!) denebilirse o kadar da başarılı olmuşlardır Cehennem bekçileri dostlar.

 

            Yani onlara göre yaşam, kafalarına göre kaldığı yerden devam ediyormuş velhasıl. Ve verilen mesaja göre de yurdum emekçisi, kendisine ödenmeyen ve devalüasyon nedeniyle de asla ödenmeyecek olan emeğinin artı artığını, yine patronuna vacip olduğu gibi kâr yaftası altında ödemeye devam etmeli ki zorlukla da olsa kendi yurdunda çağdışı aile yaşamını sürdürebilsin. Açıkça görünen akılsız nedenlerle ‘başımızda’ demeyelim; ama şapkamızın altında ve var olduğunu sandığımız akıllarımızla, kimsenin dinlemediği veya anlamadığı, anlamak istemediği demokrasi ninnilerini bestelemeyi bırakalım da kime neyi nasıl ve ne zaman söyleyeceğimize, göstereceğimize biran önce odaklanmaya bakalım bundan sonra artık.

 

Meclisteki yukarıdan aşağıya bir sürü Vekil bozuntusu arasında bile hiçbir koltuk kapmaya özenmeyen adam evladı Kılıçdaroğlu gibi emsalsiz bir siyasi Liderin, her şeye rağmen milletine verdiği vaatlerin arkasında Partiler üstü ve Meclis dışında, sonuna kadar yine duracağını yedi düvele gösteren bir işaret fişeğini ateşlemekle başlayım biz de o zaman. Böylesi bir anti yasal seçimi yine de kazanılma noktasına neredeyse tek başına taşımış olan Kılıçdaroğlu’na kendi sorumsuzluklarını, yetersizliklerini yaftalamaya kalkanlar, utanmazlığı bıraksınlar da önce de CHP’nin başına Cumhuriyetin gördüğü 3.cü adam Kılıçdaroğlu’nun fevkinde başka bir aday göstersinler de milleti ikna edebilsinler bakalım. Bunu yapmadan önce de Atatürk’ün Partisi CHP de kurucu ve yaşatıcı Kemalist ilkelerin tamamen uygulanıp uygulanmadığına, seçim sonrası konuşmasındaki öngördüğüm ve beklediğim ifadelerine de bakarak karar vermelerinin, ilk şartları olduğunu da asla unutmamalıdırlar.

 

            Mehmet Şimşekle emekli ve emekçi düşmanı politikalarla yabancı yatırımcıları çekmeye çalışacak olan yeni AKP İktidarı; emekçilerimizin artı artığının kimlerin cebine aktarılacağını da emperyalistlere, beklendiği gibi şaşmaz bir şekilde önceden vaat ediyor. Milli mutabakat çerçevesi içinde Sanayi ülkesi olma yolunda bir yapılaşma yerine, tek taraflı sömürgeleşme yatırımlarına ülkemiz böylece ve tamamen yeniden açılıyor. Kurulacak yeni soygun düzeneğinin akamete uğramaması için de Erdoğan’ın ekonomi işlerine asla bulaşmaması gereğini uygulamak zorunda olduğunu da şüphesiz ki biliyor. Hele de bulaşmaya kalkarsa şayet, artan Devalüasyon ve ayrılmazı enflasyon kendi bitişini zaten çabuklaştıracaktır.

 

Aslında Erdoğan fazla uğraşmadan ve uzatmadan sağlık durumunu bahane edip görevi bırakmalıdır. Ki bu sayede yakın bir gelecekte asla kurtaramayacağı itibarını da nispeten koruyabilsin. Seçim sonuçlarına göre, Meclisin yine Erdoğan’ın atacağı zarlarla oynanan tek oyunculu bir tavla oyunu olacağı ortaya çıktığına göre; atanan Bakanların sadece yapay bir Meclisin tavla taşları olacakları da kurulacak gölge Hükümetin trajikomik durumunu açıklıyor. Can Atalay’ın Vekâlet mazbatası elinde olduğu halde kendisine layık görülen anayasa dışı mağduriyeti yaratan, anti yasal ve zar atan bir tek adam meşruiyeti değil midir esasen?

 

Öyleyse hukuku olmayan bir Devletin Ekonomisi olabilir mi? Sorusuna verecek bir cevabı herhalde olmayan; ama kendisinden çok şey beklenen Mister Şimşek, zar bile atamadığı bu tavla oyununa hele de böyle bir hukuksuz tek adam otokrasisine yatırımcı bulmaya, bakalım daha ne kadar dayanabilecek. Siz istediğiniz kadar iyi niyetli olun ve Bakan yaftalı gölge Hükümet sorumlularının bağımsız kararlar alabileceklerini düşünüp durun. Ama vacip olduğu üzere de sadece kendinizin atmadığı zarlara göre taşların döşenebileceğini de asla unutmayın. Ve bu yapay Hükümetten beklentinizi de buna göre ayarlayın lütfen. Öyleyse şansınız bol olsun.

 

            Tam doksanda çatala takıldığımız son seçimlerimizin sadece bize değil; ama bütün emperyalist Dünyanın ulus Devletlerine verdiği mesaja bakılırsa, gerçek ve bağımsız Demokrasiye bile ulaşabilmek için olması gereken tek etken, sadece bizim elimizde bir altın anahtar olan Kemalizm’in vazgeçilemez varlığıdır. Ve bu varlığın sadece bizim değil aslında Doğulu ve Batılı diğer ulus Devletlerin de ortak meselesi olduğu ve olacağı kolayca anlaşılır. Dolayısıyla da bazı tek kutuplu emperyalist ve para babası irtica Devletlerinin birleşik iradeleri, asla kaderimiz olmamalıdır ve olamaz da aslında. Seçimlere dahi ihtiyacı olmayan Halkların iradesi, her halükarda ve her zaman asal öznelini gerçekleştirebilir ve bunu da milletin bütün kesimlerine gerektiği gibi de hissettirebilir her zaman.

 

Ve yakın bir vadede böyle olacağını da adımız gibi biliyoruz. Yeter ki sabır taşı bir kere çatlasın. Yalnız CHP içinde tepeden aşağı yapılacak yeni bir yapılanma şayet bütün unsurlar için olursa, hizmeti asla yadsınamayacak Kılıçdaroğlu’nun yükünü ve yüreğini de hafifletirken, kendisine gösterilmek zorunda olunan ahde vefayı da asla dışlamayacaktır. Hele de bu reform bizatihi Kılıçdaroğlu tarafından ortaya konursa sonuç Cumhuriyet tarihinde Kılıçdaroğlu’ nu ebedileştirecektir. Çünkü neticede her reform ülkemiz ve milli müktesebatımız için vacip değil midir?

 

Yalnız Kurultayın salt ahde vefa ve geleneği yansıtan seçim sandığından, yine Kılıçdaroğlu çıkarsa, buna da kimsenin bir itirazı olamayacaktır şüphesiz. Çünkü çift dikiş her zaman daha sağlamdır tek dikişten. Hele de bu bağlamda Parti siyasilerinin en küçüğü olarak haddini aşan ve temizliğe, hem de kendisine oğlum diyen ve onu bugünkü konumuna taşıyan en tecrübeliden başlayan İmamoğlu, bu durumda da muhtemelen bazıları gibi masanın üstüne koyduğu şapkasını, ilk önce yiyenlerden olacaktır.

 

Bu durumu yaşamamak için de İstanbul’u yeniden kazanmak, bir sonraki Kurultayda esasen kendi CHP ikbalini hızlandıracaktır. Ki bu yol da daha olgunlaşmış bir İmamoğlu’nu, muhtemelen de Cumhurbaşkanlığına kadar götürecektir. Yalnız yeterli sabrı en azından bir Sarıgül kadar gösterebilmelidir. Yoksa yerel seçimde yasaklı olacağı korkusuyla özgüvenini kaybedip, acaba Parti Liderliği paradigmasının arkasına mı saklanmak istediği de kendisine sorulmalıdır.

 

Çünkü bu da Kılıçdaroğlu’na ayrı bir vefasızlık olur. Yalnız CHP de oldubittiyle Başkan seçilemeyeceği de tecrübeyle sabittir. Bu arada Gelecek, Deva ve Saadet Partilerinin yeni bir ittifakla Cumhur İttifakına katılmaları gerçekleşirse, bu durum yönetim muhaliflerinin elini güçlendirecek olsa da hak daima haklı ve doğru olandan yana olacaktır.

 

 

Zira CHP gibi kurucu ve emsalsiz bir Kemalist geleneğin başına geçmeye özenmek bile, Rize de Hamsi tava yemeğe hiç benzemez. Bu iş için her şeyden önce de yeterli, hem de salt Parti ya da Belediye değil; ama Devlet yönetimi tecrübesi sahibi olmak gerekir. Bugün birinci sınıf siyasi bir Lider olacağını kanıtlayan Sayın Sarıgül’e daha tecrübesiz ve ani kararlı olduğu günlerde, 2013 yılında sormuş olduğum sorularımı da aşağıdaki adresten okuyabilirsiniz. Nitekim TDP ve CHP birleşmesi bunu daha da elzem hale getirmektedir bana göre de ve Sarıgül’e sorular:

 

            Elan değiştirilememiş olan mevcut sistem nedeniyle, tartışmacı bir meclis oluşamadığından mürteci, Ortodoks’ça konuşan bazen de mırıldanan iki dudağını, şimdilik işletmeye devam edecektir. Bu durumun ne zamana kadar devam edeceği henüz belli değil; ama bitişin eli de kulağında olduğundan, biraz daha beklenecektir. Zira rafine ve hele de anayasamızın ilk 4 maddesi gibi tartışılamaz maddelerin gündeme gelmesi nedeniyle, saygın bir Halk Devrimi nitelikli revizyon veya hakkın rahmeti tecelli edildiğinde, artık vacip olan adrese gidilmesi gerekeceğinden, Saray dâhil bütün külliyeler, evler, uçaklar, otolar, Dolarlar vs. vb. geride bırakılacak ve sadece müsaade edilen fani ve ruhani değerlerin ki onlarda şayet varsa, yolcu tarafından birlikte götürülebilmesi esasen de vazgeçilemezi olacaktır.

 

Belki de milletle helalleşmek bu nedenle istenmiştir, kim bilir? Ve ülkemde mürteciler eliyle daha da bozulan sistem, mutlaka milli ittifakı, Kuvayı millîyeye dönüştürecek ve yaşama devam etmek zorunda olan Halk iradesiyle de tekrar revize edileceğinden, bu gerçeğin de bütün yerli, yabancı faniler tarafından asla yadsınmaması vacip olmuştur. Yani FARZ haline gelmiştir artık...

   

                Serendip Altındal

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com