Aşağılanıp hakarete uğratılan, özgürlüğü çalınan, hapise atılan, domuz bağlı ve bundan adeta zevk alan, mazoşist bir seçmen kitlesi ve çakma Türk vatandaşı yapılan yabancılar, üstüne de çalınan oylarla, aslında ülkemin çok ihtiyacı olduğu bir seçim süreci, zor kullanılarak böylesi sıkıntılı bir hale getirildi. Oysa ilk turda bütün bu sorunlar biter ve biz bunları söylemiyor olurduk.
Lakin görülüyor ki değişim isteyen seçmenin
ikinci tura bıraktığı Erdoğan ivmesiyle, İktidara göbekleriyle bağlı
teşkilatların 28 Mayısa kadar ekonomik siyasayı çok daha fazla karıştıran ve
sosyal baskı uygulayan manipülasyonları, devam etmiştir. Kılıçdaroğlu ve milli
ittifaka daha fazla oy veren Okyanus ötesi ülkelerde yaşayan seçmenlerimize ise
sadece 2 günlük seçim süresi tanınması da bu açmazlara ilave edilmelidir. CHP
itirazları ile bu durumun düzeltilmesi de bu düşünceyi değiştirmez.
Seçim
sonunda yapılan genel araştırmalarda tespit edildiğine göre yurdun uzak
köşelerindeki ilçelerde yapılan ihlallerle çalınarak şişirilen İktidar oylarına
rağmen sadece anakentlerdeki seçmen oylarıyla yine de Kılıçdaroğlu ve milli
ittifakın oyları arttırılarak Erdoğan’ın, birinci turda bütün oy hırsızlığına ve
yabancı oylara rağmen kazanamaması sağlanmıştır. Bu da seçim güvenliğinin
tamamen olmasa da çok önemli bir miktarda sağlanabildiğinin göstergesidir. Buna
rağmen aslında açık ara kazandığı bir seçimde Meclis çoğunluğunu yine AKP
İktidarına kendi eliyle kaptıran muhalefet, aynanın karşısına geçip akli
durumunu sorgulamalıdır. Yine de bütün itiraz mazbataları YSK’na teslim edilmiş
ve Cuma gününe kadar itirazların değerlendirilmesi beklenmiştir.
Yıllardır
Erdoğan ve AKP sini kullanarak, BOP projesi bağlamında ülkemizde Atatürkçülüğü
tasfiye etmeye kalkanlar, 14 Mayıs seçimlerinde (Huda Par) gibi ne olduğu
belirsiz; ama aslı ilkesiz, anti sosyal, vatansız, çakma ve Vatikan Müslümanı,
bir terör grubunu meclise sokmuşlardır. Ve ulus Devletimizi bir eyalet Devleti
yapılma bileşkesinde çıtayı bir basamak daha yükseltmişlerdir. Bu arada çakma ilkelerinden
bahseden Sinan Oğan denen bir Azerbaycan cambazının, şayet ülkede faytonlar
hala kullanılıyor olsaydı, Saray kapısında sadece Saray efradını taşıyan bir
faytoncudan başka hiçbir şey olamayacağı da ortaya çıkmıştır.
Açık
ara kendilerini tamamen yalın ve özgün Kemalist kimliğiyle ifade eden Ümit
Özdağ, şüphesiz kendi yorumlarında haklıdır. Ne var ki Milli İttifakın
taraflarında da ‘Cehennemin kapaklarını kapatmak istiyoruz’ diyen Zafer
Partisinin, şüphesiz ki içinde farklı görüşler barındıran; ama temelinde
Kemalist milli dokuyu destekleyen Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığını da tamamen
destekleyebilmesi için 7 nci bir ortak olarak diğer ortaklarla da birebir
görüşüp ikna olarak, milli mutabakatı imzalamış olmalıdır. Ve elbette ki Ümit
Özdağ gibi ne dediğini bilen olgun, milli ve güvenilir bir kişi, acemi oğlan
Sinan Oğan gibi elindeki çuvaldızı döndürüp kendi baldırına saplamayacaktır. Anlaşılıyor
ki Özdağ açısından ve hatta Milli İttifak içinde temel Kemalist ilkeler
bağlamında yeni ve açık bir protokol metni oluşturulması, daha güvenli
olacaktır.
Bu
arada oluşan ana resme de bakıldığında, tek adam rejimi değişse dahi taşların
yerli yerine oturmasının yeni bir sürece ihtiyaç duyacağı görülmektedir. Zafer
Partisinin Ümit Özdağ liderliğinde Cumhuriyet anayasamızın olmazsa olmaz
ilkelerini vurgulayarak yaptığı ve Kılıçdaroğlu’yla birlikte imzaladıkları, milli
ittifakın elini daha da güçlendirecek olan protokolü bilhassa kutlar ve yurdumuza
hayırlı olmasını dilerim. 14 Mayıs seçiminde sadece anakentlerdeki sandıkların
güvenliğine odaklananlar, şayet köy ve mezralardaki sandıklarda yapılan oy
hırsızlıklarına engel olabilselerdi, 28 Mayıs yaşanmamış olacaktı.
Atatürk’ün
‘Türkiye Türklerindir’ ifadesiyle Kemalizm’in önemini çok daha net ve bir daha anlaşılır
yapan aslının yanında, 2 ci tur öncesi Kılıçdaroğlu’nun çok izlenen bir sosyal TV
de her seçkide, bilhassa da genç insanların sorularını samimi olarak
karşılayarak bütün soruları eksiksiz cevaplaması, Atatürk ilkelerini üstlenen
bir siyasi olarak çok daha önemliydi. Bu durum ise karşı Partileri tutan
muhalifleri bile kendi yanına çeken bir mıknatıs etkisi yaratmıştı.
Hele
de Erdoğan’la da toplum önünde karşılıklı bir konuşma yapılabilseydi etki çok
daha fazla olacaktı. Ki herhalde AKP tarafı bunu da hesap etmiştir mutlaka. Milli
İttifakın bütün olumluluğuna rağmen, İktidarın zor kullanan ve tarafsız olması
gerekirken muhalefetin bütün kamu haklarını gasp eden tek taraflı tutumu, milli
ittifakın haklı gerekçeli tematiğini bozuk terazi gibi yine de bozdu. Bu
seçimde de artık bütün açıklığıyla tekrar ortaya çıktığına göre, zor ancak
zorla çözülebilecekti.
Yani
şayet içimize bir emperyalist çivisi sokulmuşsa bu aynı kalınlıkta bir çivi
veya kerpetenle sökülebilecektir ancak. Demokrasi masallarını, bırakın
anlamayanlara anlatmayı, dinlemeyi bile bilmeyenlerden kurtulmak için, ülkemizde
bir halk Devrimi gerekli olmuştur artık. Veya Sovyetlerin çağdışı kalmış Çarlık
Rusya’sından kurtulabildiği gibi de bir halk Devrimi. 5 yıl uzun bir zamandır,
kimin ne olacağı bilinemez. Kim bilir daha neler olur neler ki hiç bilinmez.
Yalnız asla unutulmaması gereken, Kâinatta sonsuza doğru ilerleyerek değişen zamanla
birlikte duruyor gibi görünen her şeyin birlikte değişmekte olduğu ve bu evrensel
devinimin eskiye dönüşmeden sonsuza dek ve hep ileriye doğru spiral helezonik
değişecek olacağıdır.
Bütün
iyi niyetimize ve Demokrasi uzlaşımıza rağmen, Milli iradenin henüz elimizde
olmadığını gösteren bir seçimi daha arkamızda bıraktık. Bunu oluşturan ve milli
müktesebatın dışında kalan nedenleri burada sıralamaya kalkarsak, bize de
komplocu diyeceklerdir mutlaka. Yalnız değil 5 sene bu seneyi bile
çıkaramayacak olan ve konuşurken bile uyuklamak zorunda kalan Erdoğan’ı,
herhalde bir yapay zekâyla yedeklemeyi düşünüyorlar. Ki bunu da yapacak olanın,
yanılgısıyla da zirve yapan insanoğlu olduğu hiç akıldan çıkarılmamalıdır. Tıpkı
dijital prompterleri söyleme, yapay videoları ise güncel görsele dönüştürdüğü gibi.
Başımızı
hep yukarıda tutarak ve her şeyin çok iyi olacağını biraz daha ileri bir döneme
bırakarak, her okuruma sağlıklı ve esenlikli gelecek günler diliyorum. İstiklal
döneminde sevgili Atatürk, bizatihi emperyalist ordular ve Arsenalleriyle başa
çıkmıştı. Şimdi koca Türk ulusu, birkaç emperyalist beslemesiyle mi baş
edemeyecek yani, hadi canım! Yalnız Cumhuriyet tarihimizde Atatürk ve İnönü’den
sonra en büyük Kemalist siyaset adamı ve aslında seçimi de kaybetmemiş olan
Kılıçdaroğlu’na gösterilecek ahde vefanın, milli Tarihimizde yer alacak ebedi
kaydının bilinciyle, herkese biraz daha sabır temenni ediyorum…
Serendip Altındal
Özün
Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com