15 Mayıs günü yapılacak genel seçimden
sonra milli ittifakın, ucube sistemi temizlenmiş ve güçlendirilmiş meclisiyle
yeni bir Hükümet kurabilmesi için, ittifak içinde olduğu birleşik sol Partiler
desteği, şüphesiz en önemli bir faktör olacaktır. Lakin her şeyden öte, sandık
güvenliğinin tamamen kontrol altına alındığı bir güven ortamının sağlanmasının
tek şart olacağı da açıktır.
Hükümet değiştikten sonra da acilen bütün
hudutlarımızın kontrol ve denetim altına alınması bağlamında TSK’mızın Kemalist
bağımsızlığı, milli ve siyasetten uzak Komutanlarımıza derhal teslim
edilmelidir. Ondan sonra da mutabakat metninin deprem ve oluşacak depremler
bileşkesinde, yeniden revize edilmesi gerekmektedir. Ki deprem bölgelerini
kapsayan ve depremzedelere bile itiraz hakkı bırakmayan bir OHAL
oldubittisiyle, enkaz altında kalan cenazeler bile tamamen toplanmadan başlayan
seçim odaklı inşaat faaliyetlerinin derhal durdurulması, kapsamlı ve bilimsel
bir yapılanmanın oluşturabilmesi için yeni Hükümet programının uygulanmasına derhal
başlanabilsin.
Ne
ki bağlamında depremzedelerin yanında enflasyonzedelerin de acil şifalara ihtiyacı
olduğu unutulmamalıdır. Ve bilinmelidir ki sabrın sonu, bütün müktesep hakların
yeniden kazanılmasıdır. Dibi çıkmış milli hazinenin seccade ile örtülmeye
çalışıldığı bu günlerde, hazin durumlarını gizlemek için Kılıçdaroğlu’ nu
seccadelere bile bastırmayı planlayanların elinde artık, son bir geri dönüşümü
dahi kabul edemeyecek popülist bir enkaz kalmıştır. Kendileri de bu durumun
farkında oldukları için, hala şefaat aradıkları bu uzatmalı popülisti her gün
yeniden boyayıp, parlatıp, pudralayarak seçim pazarında tezgâha koymaktadırlar.
Esasen kendilerine laik, demokrat ve çağdaş
Partilerle ittifak yapabilme ihtimali kalmamış olan AKP Hükümeti, irticai ve
terörist kökenli Partileri bünyesine ancak katabilerek 2023 seçimlerinin kendi
sonu olacağını herkese göstermiştir. Ne var ki ülkemin yandaş ve katlanmış
hırsızlarının bu son çabalarının da ne kadar boşuna olduğu, 15 Mayısta nasılsa
ortaya son defa tekrar çıkmış olacaktır. Çeşitli muhalif basın engellemeleri,
acilen vatandaş yapılan yabancılar ve her türlü belden aşağı müdahaleler de bu
sona engel olamayacaktır. Çünkü bizi buna kuvvetle inandıran, genci ve yaşlısıyla
bütün gasp edilmiş haklarına sahip olmak isteyen MİLLİ seçmendir.
Prensipte
6 Partinin bir milli mutabakat protokolüyle tek Parti mentalinde bir uyumla
çalışarak, ilk önce de tek adam iktidarını bitirip Türkiye Cumhuriyetinin
siyasi mevcudiyetini, yeniden kurucu anayasa esaslarına döndürecekleri, oy
birliğiyle kabul edilmişti. Bu ana maddenin esasları içinde, sırasıyla milli
mutabakatta belirtilen bütün maddelerin de sırasıyla uygulanılacağı açıktır.
Aynı bağlamda bilerek, isteyerek ve iman ederek, ben laik ve demokrat Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşıyım diyenlerin akıllı insanlar olduklarını da çok iyi
bildiğimden, bu birlikteliğin seçimlerden sonra ülkemizi, hedef konulan zirveye
en kısa zamanda taşıyacağına da iman ediyorum. Çünkü aksi mevcut resme asla
uymayacaktır.
İyi
Partiden sonra CHP binasına da mermi sıkanlar öyle karavanacıydılar ki bu defa
koca binayı bile tutturamadılar. Hani boşuna mı ‘havlayan köpek ısıramaz’ denir.
Bırakın sallayıp dursunlar, aslında kendi bacaklarına sıkıyorlar sonuçta. Bunu
da esasen 14 Mayısta, hepsi birden ceman anlayacaklar. Oysa seçmende korku
yaratma amaçlı poligon oyunlarını bırakıp, milli ittifakın son verdiği deprem
korunma yasası teklifini, son güne kadar Mecliste bekleteceklerine açıp tetkik
etseler, giderayak hiç olmazsa işlerine yarayacak bir şeyler öğrenebilirlerdi.
Beraberinde ise mülakatı kaldıracağız derken, bunu seçimlerden sonraya
bırakmaları, ‘aynen devam edeceğiz’ demenin sessiz bir itirafı olmuyor mu
Acaba?
Mayıs
seçimine giderken öncelikle düşünülmesi gereken asal konuların başında; yüz
yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, şayet Millet İttifakının kazanamadığı
bir durumda, Birleşmiş Milletlere ait evrensel bir Devlet olma hakkını da
kaybedecek olduğu gelir. Dolayısıyla da bundan böyle sadece kara para aklayan
asosyal sözde bir devletin vatandaşları olarak kimlik kartlarınızdan,
pasaportlarınıza kadar bütün Devlet kamusal ve bireysel haklarınızın, dış
dünyada geçerli olmayacağını da düşünmek zorundasınız demektir artık. Bir
anımsatalım da şayet kazara başımıza gelirse nasıl olsa hep birlikte bizatihi yaşayarak
anlarız.
Bu
nedenle de mesele; senin, benim değil, hepimizin adayı meselesidir artık.
Dolayısıyla da adaylık itirazı olanlar, lütfen seçim sonrasına bıraksınlar
itirazlarını. Hele de çok hayati bir genel seçim öncesi birlik bozmaya kalkmak,
asla akılcılıkla bağdaşamaz. Çünkü hiç unutulmasın ki su uyur; ama Truva atına
gizlenmiş düşmanımız asla uyumaz. Zira amacı bizi devirmektir. Yalnız seçimlere
girmeden önce herkesçe malum Destici ırkçılığının dahi, cumhur ittifakına ne
kadar zarar vereceğine önlem alınması bile, sonucu değiştirmeyecektir.
Lavrov’un
Türkiye’ye gelmesi ve seçimler üzerine sorulan soruya, Türkiye gibi bağımsız
bir ülkenin içişlerine karışılamayacağı bildirgesi, seçimler üzerine yapılan ve
beklenen ilişkilerin de akamete uğradığının adeta açık bir cevabıydı İktidar tarafına.
Çünkü sadece idari işler için Türkiye de bulunduğunu daha açık izah edemezdi
zaten. Ayrıca halkından çalınan 418 milyon Doları halkına ölümüne tekrar teslim
edeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu’nun, seçimlerden sonra halkın sırtında makamına
taşınması, toplumsal bir erdem haline gelmiştir. Bu arada Erdoğan’ın kalemi
eline alıp ‘delikanlı diye Bay Kemal’e denir’ diye kâğıda büyük puntoyla
yazması da gerekiyor artık.
Aday
tespitlerinin yapılmasında şüphesiz ki en büyük etken, bu seçimin eski seçimler
gibi olmadığı ve sanki silahsız bir yeni Kurtuluş Savaşının mutlaka kazanılması
gibi bir milli sorumluluk taşımakta olduğu, hepimizin tartışılamaz malumudur. O
halde aday listelerinde oluşabilecek bazı uyuşmazlıklar ve küskünlüklerin de
olabileceği bilinmelidir. Bu bağlamda listelerin sadece en uyumlu aday tespitleriyle,
milli ittifakın hedefine varılmasında ve verdiği sözlerin yerine getirilmesinde
bir anahtar rol oynayacağı da asla unutulmamalıdır.
Her
konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun vaatlerini tekrarlayan ve kendisine mal eden
Erdoğan, aslında her ağzını açtığında Kılıçdaroğlu ve milli ittifakın reklamını
var kuvvet yaptığını bile düşünemeyecek kadar çaresizliği oynamaya devam
ediyor. Ve bütün güçlerin elinde toplandığı 21 yıllık icraat döneminde, bugün zevki
sefa ile talebeliğini bitirmiş bir tembel talebe olarak tam da bitirme
sınavında, sınıfın iftiharlık talebesinden kopya çekmek zorunda kaldığı
maddelerin kapağını bile açmadığının, henüz seçmenlerin belleğinde olduğunu
dahi düşünemiyor anlaşılan. Şimdi bu trajikomediye gülelim mi ağlayalım mı
dostlar.
İki
kırmızıçizgimiz var, birisi Vatanımız, diğeri bayrağımızdır diyen
Kılıçdaroğlu’nun ne demek istediğini, çok iyi bildiğiniz için size akıllı olun
demiyorum gençler. Çünkü akıllısınız ki bunu İnce ile yaptığınız toplantıda, bütün
popülaritesini CHP’ye, bilhassa da ağabeyim dediği Sayın Kılıçdaroğlu’na borçlu
ve buna rağmen milli ittifaka çomak sokan bir ahde vefa bilmezi, nasıl madara
ettiğinizi bütün millet gördü esasen. Bu arada yolcu edileceğini gören Erdoğan
İktidarı, halktan intikam almaya kalktığından, enflasyonu tam da Bayram öncesi
katlıyor ve bu kafayla da seçimlere gidiyor. Uğurlar ola, başka ne denebilir
ki?..
Serendip Altındal
Özün
Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)