Blog Arşivi

15 Nisan 2023 Cumartesi

SABRIN SONU..

 


            15 Mayıs günü yapılacak genel seçimden sonra milli ittifakın, ucube sistemi temizlenmiş ve güçlendirilmiş meclisiyle yeni bir Hükümet kurabilmesi için, ittifak içinde olduğu birleşik sol Partiler desteği, şüphesiz en önemli bir faktör olacaktır. Lakin her şeyden öte, sandık güvenliğinin tamamen kontrol altına alındığı bir güven ortamının sağlanmasının tek şart olacağı da açıktır.

 

 Hükümet değiştikten sonra da acilen bütün hudutlarımızın kontrol ve denetim altına alınması bağlamında TSK’mızın Kemalist bağımsızlığı, milli ve siyasetten uzak Komutanlarımıza derhal teslim edilmelidir. Ondan sonra da mutabakat metninin deprem ve oluşacak depremler bileşkesinde, yeniden revize edilmesi gerekmektedir. Ki deprem bölgelerini kapsayan ve depremzedelere bile itiraz hakkı bırakmayan bir OHAL oldubittisiyle, enkaz altında kalan cenazeler bile tamamen toplanmadan başlayan seçim odaklı inşaat faaliyetlerinin derhal durdurulması, kapsamlı ve bilimsel bir yapılanmanın oluşturabilmesi için yeni Hükümet programının uygulanmasına derhal başlanabilsin.

 

Ne ki bağlamında depremzedelerin yanında enflasyonzedelerin de acil şifalara ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Ve bilinmelidir ki sabrın sonu, bütün müktesep hakların yeniden kazanılmasıdır. Dibi çıkmış milli hazinenin seccade ile örtülmeye çalışıldığı bu günlerde, hazin durumlarını gizlemek için Kılıçdaroğlu’ nu seccadelere bile bastırmayı planlayanların elinde artık, son bir geri dönüşümü dahi kabul edemeyecek popülist bir enkaz kalmıştır. Kendileri de bu durumun farkında oldukları için, hala şefaat aradıkları bu uzatmalı popülisti her gün yeniden boyayıp, parlatıp, pudralayarak seçim pazarında tezgâha koymaktadırlar.

 

 Esasen kendilerine laik, demokrat ve çağdaş Partilerle ittifak yapabilme ihtimali kalmamış olan AKP Hükümeti, irticai ve terörist kökenli Partileri bünyesine ancak katabilerek 2023 seçimlerinin kendi sonu olacağını herkese göstermiştir. Ne var ki ülkemin yandaş ve katlanmış hırsızlarının bu son çabalarının da ne kadar boşuna olduğu, 15 Mayısta nasılsa ortaya son defa tekrar çıkmış olacaktır. Çeşitli muhalif basın engellemeleri, acilen vatandaş yapılan yabancılar ve her türlü belden aşağı müdahaleler de bu sona engel olamayacaktır. Çünkü bizi buna kuvvetle inandıran, genci ve yaşlısıyla bütün gasp edilmiş haklarına sahip olmak isteyen MİLLİ seçmendir.

 

Prensipte 6 Partinin bir milli mutabakat protokolüyle tek Parti mentalinde bir uyumla çalışarak, ilk önce de tek adam iktidarını bitirip Türkiye Cumhuriyetinin siyasi mevcudiyetini, yeniden kurucu anayasa esaslarına döndürecekleri, oy birliğiyle kabul edilmişti. Bu ana maddenin esasları içinde, sırasıyla milli mutabakatta belirtilen bütün maddelerin de sırasıyla uygulanılacağı açıktır. Aynı bağlamda bilerek, isteyerek ve iman ederek, ben laik ve demokrat Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım diyenlerin akıllı insanlar olduklarını da çok iyi bildiğimden, bu birlikteliğin seçimlerden sonra ülkemizi, hedef konulan zirveye en kısa zamanda taşıyacağına da iman ediyorum. Çünkü aksi mevcut resme asla uymayacaktır.

 

İyi Partiden sonra CHP binasına da mermi sıkanlar öyle karavanacıydılar ki bu defa koca binayı bile tutturamadılar. Hani boşuna mı ‘havlayan köpek ısıramaz’ denir. Bırakın sallayıp dursunlar, aslında kendi bacaklarına sıkıyorlar sonuçta. Bunu da esasen 14 Mayısta, hepsi birden ceman anlayacaklar. Oysa seçmende korku yaratma amaçlı poligon oyunlarını bırakıp, milli ittifakın son verdiği deprem korunma yasası teklifini, son güne kadar Mecliste bekleteceklerine açıp tetkik etseler, giderayak hiç olmazsa işlerine yarayacak bir şeyler öğrenebilirlerdi. Beraberinde ise mülakatı kaldıracağız derken, bunu seçimlerden sonraya bırakmaları, ‘aynen devam edeceğiz’ demenin sessiz bir itirafı olmuyor mu Acaba?    

 

Mayıs seçimine giderken öncelikle düşünülmesi gereken asal konuların başında; yüz yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, şayet Millet İttifakının kazanamadığı bir durumda, Birleşmiş Milletlere ait evrensel bir Devlet olma hakkını da kaybedecek olduğu gelir. Dolayısıyla da bundan böyle sadece kara para aklayan asosyal sözde bir devletin vatandaşları olarak kimlik kartlarınızdan, pasaportlarınıza kadar bütün Devlet kamusal ve bireysel haklarınızın, dış dünyada geçerli olmayacağını da düşünmek zorundasınız demektir artık. Bir anımsatalım da şayet kazara başımıza gelirse nasıl olsa hep birlikte bizatihi yaşayarak anlarız.

 

Bu nedenle de mesele; senin, benim değil, hepimizin adayı meselesidir artık. Dolayısıyla da adaylık itirazı olanlar, lütfen seçim sonrasına bıraksınlar itirazlarını. Hele de çok hayati bir genel seçim öncesi birlik bozmaya kalkmak, asla akılcılıkla bağdaşamaz. Çünkü hiç unutulmasın ki su uyur; ama Truva atına gizlenmiş düşmanımız asla uyumaz. Zira amacı bizi devirmektir. Yalnız seçimlere girmeden önce herkesçe malum Destici ırkçılığının dahi, cumhur ittifakına ne kadar zarar vereceğine önlem alınması bile, sonucu değiştirmeyecektir.

 

Lavrov’un Türkiye’ye gelmesi ve seçimler üzerine sorulan soruya, Türkiye gibi bağımsız bir ülkenin içişlerine karışılamayacağı bildirgesi, seçimler üzerine yapılan ve beklenen ilişkilerin de akamete uğradığının adeta açık bir cevabıydı İktidar tarafına. Çünkü sadece idari işler için Türkiye de bulunduğunu daha açık izah edemezdi zaten. Ayrıca halkından çalınan 418 milyon Doları halkına ölümüne tekrar teslim edeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu’nun, seçimlerden sonra halkın sırtında makamına taşınması, toplumsal bir erdem haline gelmiştir. Bu arada Erdoğan’ın kalemi eline alıp ‘delikanlı diye Bay Kemal’e denir’ diye kâğıda büyük puntoyla yazması da gerekiyor artık.

 

Aday tespitlerinin yapılmasında şüphesiz ki en büyük etken, bu seçimin eski seçimler gibi olmadığı ve sanki silahsız bir yeni Kurtuluş Savaşının mutlaka kazanılması gibi bir milli sorumluluk taşımakta olduğu, hepimizin tartışılamaz malumudur. O halde aday listelerinde oluşabilecek bazı uyuşmazlıklar ve küskünlüklerin de olabileceği bilinmelidir. Bu bağlamda listelerin sadece en uyumlu aday tespitleriyle, milli ittifakın hedefine varılmasında ve verdiği sözlerin yerine getirilmesinde bir anahtar rol oynayacağı da asla unutulmamalıdır.

 

Her konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun vaatlerini tekrarlayan ve kendisine mal eden Erdoğan, aslında her ağzını açtığında Kılıçdaroğlu ve milli ittifakın reklamını var kuvvet yaptığını bile düşünemeyecek kadar çaresizliği oynamaya devam ediyor. Ve bütün güçlerin elinde toplandığı 21 yıllık icraat döneminde, bugün zevki sefa ile talebeliğini bitirmiş bir tembel talebe olarak tam da bitirme sınavında, sınıfın iftiharlık talebesinden kopya çekmek zorunda kaldığı maddelerin kapağını bile açmadığının, henüz seçmenlerin belleğinde olduğunu dahi düşünemiyor anlaşılan. Şimdi bu trajikomediye gülelim mi ağlayalım mı dostlar.

 

İki kırmızıçizgimiz var, birisi Vatanımız, diğeri bayrağımızdır diyen Kılıçdaroğlu’nun ne demek istediğini, çok iyi bildiğiniz için size akıllı olun demiyorum gençler. Çünkü akıllısınız ki bunu İnce ile yaptığınız toplantıda, bütün popülaritesini CHP’ye, bilhassa da ağabeyim dediği Sayın Kılıçdaroğlu’na borçlu ve buna rağmen milli ittifaka çomak sokan bir ahde vefa bilmezi, nasıl madara ettiğinizi bütün millet gördü esasen. Bu arada yolcu edileceğini gören Erdoğan İktidarı, halktan intikam almaya kalktığından, enflasyonu tam da Bayram öncesi katlıyor ve bu kafayla da seçimlere gidiyor. Uğurlar ola, başka ne denebilir ki?..

 

Serendip Altındal

 

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com