Depremsel afeti atlatmaya çalışırken,
üstüne yine normal olmayan bir işlevle yapay yağmur afetinin de gelmesi,
istediği noktaya yağmur yağdırtan ve arkası gelmeyen Nikola Tesla Projelerine
yine ve yeni bir çağrışım daha yaptı. Bu olayın tam da cenazeleri bile tamamen
toplanamayan deprem enkazlarının üstüne yeni bir afet olarak yönlendirilmesi, senaristlerin
artık gemi azıya aldıklarının da göstergesi oldu. Özellikle de seçimlere kadar
bakalım daha nelerle karşılaşacağız.
Yalnız
bu durum, insan ırkının neticede Pagan tanrılarını da bir yana fırlatıp, doğaya
tamamen hâkim olduklarını da ortaya koyuyor. Öyleyse gelecek nesillerin işinin
çok daha zorlaşacağı şimdiden belli oluyor. Hele Elon Musk’ın 2025 yılında Mars
da bir insan kolonisi kuracağı da buna ilave edilirse, artık Dünyanın
temizlenmesi için, vazgeçilemez hale gelecek olan yeni Dünya harbine de bana
göre, fazla bir zaman kalmamış oluyor. Bu duruma gelince de ülkede, arkasında evrende
bile nesilleri kurumuş bir siyasetçi enkazı bırakacak olan AKP İktidarından sonra,
yeni ve muhatap alınacak siyasileri yetiştirmek üzere daha fazla bir zamana da
ihtiyaç duyulacak olmuyor mu?
Tam
da bu gerekçeyle yeni Tesla denen Musk isimli kişiye de hatırlatmak gerekirse;
hak, adalet ve sosyallik hisleri gelişmemiş veya dumura uğrayarak artık
insanlığa zarar vermekte olan insanları, Dünya insanlarından ayrı tutarak,
Dünya insanlığını da temizlemek amacıyla, mesela Marsta koloni kurmaktan önce koloni
şartlarında bir hapishane kurup, Dünya insanlığına daha gerçekçi ve kalıcı bir
hizmet yapmış olarak, ölüm cezasını reaktife etmeden, Dünya savaşını dahi
önleyeceği ve bu nedenle de ileride heykelinin bile yapılacağı
anımsatılmalıdır.
Bize
dönersek, Kılıçdaroğlu’ nu başkalarının arkasına saklanmakla itham eden
Erdoğan’a sormak gerekirse; Kılıçdaroğlu kendisiyle birlikte gerçek ve bütün
Türkiye cumhuriyeti milletini birlik ve beraberlikle temsil ederek seçmenlerin
karşısına çıkarken, sen ve ekibin kiminle birlikte o sözünü ettiğin er meydanında
boy göstermeyi düşünüyorsunuz acaba? Hele de bunların üstüne; milletin gözünü
boyamak için yapılan zamların, EYT gibi ilavelerin bile seçime kadar seçmenleri,
artan enflasyon altında daha da fazla ezilmekten kurtaramadığını da koyunca!
Bağlamında ise seçmene düşen görev; bu seçimin hayati önemini de yadsımamak şartıyla,
empati, sempati vs. gibi kavramları bir kenara koyup, her türlü paradigma ve paradoksu
da çöpe atarak, tamamıyla milli aklın yanında kalıp, en doğrusu olan milli
ittifakı kendi müktesebatı açısından da seçmektir.
İsterseniz yukarıda sorulan sorunun cevabını,
yok saydığınız deprem ve afetzedelere de soralım. Bakalım onlar buna neler
söyleyecekler? Ne ki artık köşeye sıkışan AKP İktidarı, yeni bir çıkış yolu
aramak gafletiyle şimdi açıkça Cumhuriyet karşıtı irtica Partileriyle ittifak
aramaya başladı. Bu seçki ile de kendi sonlarına son noktayı da koymuş oluyor. Aynı
bağlamda Kılıçdaroğlu’nun özelliklede sol Partilerle de ittifaklar pekiştirmesi,
milli ittifakı çok daha güçlendiriyor. Bu arayışlara sessiz kalan Bahçeli ise
ülkücü MHP’nin Bahçeli döneminin, artık sona erdiğini de bizatihi ortaya
koyuyor.
Ne
yapalım su yolunu buluyor şüphesiz, şimdi sıra aziz Kılıçdaroğlu’na da geldi.
2-3 adet besleme iti kullanarak ülkemin muhtemel Cumhurbaşkanını da provoke
etmeye kalktılar. Ne var ki depremzede vatandaşlar onlara nasiplerini
fazlasıyla verdi. Üstelik kendilerine, ‘bizim İktidarımızda hepiniz, serbestçe
Hükümeti eleştirebileceksiniz’ mealinde bir vaat de veren Sayın Kılıçdaroğlu,
son noktayı da koymuştu esasen. Sizi bilemem; ama ortadaki resme bakınca benim
kanım donuyor. Ve 20 küsur yıldır bu adamlara nasıl tahammül edildiğini, kendi
kendime esefle soruyorum dostlar. Neyse artık yolun sonu göründü, biraz daha
sabır.
15-21
Mart 2023 arasında İzmir’de yapılan 2. Yüzyıl İktisat Kongresi, İstiklal
döneminin bütün zorlukları içinde Atatürk’ün devrimsel milli sanayii
anlayışıyla yapılmış olan ilk Kongrenin, aslında 2. Yüzyılın yenilikçi
şartlarında, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine tamamıyla sadık ve daha da
evrimsel bir öngörü ve yaklaşımla bir tekrarıydı. Seçimlere daha 2 ay varken, evrimsel
bir öngörüden anladığımız, son 20 yılın tek adam mağduriyetinde,
Cumhuriyetimizin müktesebat ilkelerinden koparılma noktasına getirilmiş
milletimizin, Atatürk’le tekrar buluşurken, Kemalizm’in vazgeçilmezliğinin de
yeniden anlaşılmış olmasıydı. Ne var ki ayni birliktelikten, gerçek ülkücü
olanların dışında kalan diğer MHP efradı ayrı tutulmalıdır.
Burada
ilave etmek gerekirse, Belediye Başkanlarının artık oluşacak sistemle alakalı
ve Milli İttifaka gölge düşürmemek üzere, kamuoyuna daha fazla açık beyanat
vermemeleri gerekir. Kendi konuşacakları dönemi beklemeleri ve ön cepheyi milli
duyarlılık adına seçimlere kadar, bilhassa da Kemalizm’in en doğru yol
olduğunu, duyarak veya kopya çekerek değil; ama düşünerek anlamış olan Kılıçdaroğlu’nun
Başkanlığında, diğer Parti liderlerine bırakmaları, azalan zaman nedeniyle de asla
atlanmamalıdır. Depremde aslında Hükümetin enkaz altında kaldığına ve farklı istatistiklere
de bakıldığında, hemen hemen bütün seçmenlerin, artık Devletini milletine yok
saydıran Cumhuriyet karşıtı bir Partiyi ve tescilli terörist irtica ittifaklarını
tutmayı bırakıp, bütünüyle Milli İttifaka odaklandığı anlaşılıyor.
Çünkü
emperyalist Devletlerin Hükümetleri değil; ama sadece milletleri ciddiye aldığı
ve milletlerin başkaldırmasından korktuğu da biliniyorsa, halk egemenliğini
Atatürk gibi ciddiye alan Kılıçdaroğlu’nun, bütün halk katmanlarıyla diyalog
kurma yetisinin herkesten fazla olduğu da dikkate alındığında, AKP İktidarını
silindir gibi ezeceği de ortaya çıkmıştır. Bu dedenle de yolunun tamamen
açılması da artık şart haline gelmiştir. Ve bilinmelidir ki kim ne yaparsa
yapsın, ikinci tura bile kalmadan Kılıçdaroğlu, kahır bir ekseriyetle
kazanacaktır.
Zira
on binlerce ölümü 50 bin civarında göstererek cenazelerle zaman kaybetmek
yerine, seçimler arifesinde depremle evlerini kaybeden, kalan dirileri kandırmak
üzere acilen enkazları temizleyip yeni inşaatlarla oy devşirmeye kalkanlara, cenazeleri
bile kurtaramadılar denemez; ama bunu kasten istemedikleri bilindiğinden, asla
fırsat verilmemelidir. Ayrıca bölücüleri, açılımdan itibaren meclise bile yasal
bir Parti logosu altında sokarak siyasallaştıranların, şimdi onlarla ittifak
yapma amaçları karşılıksız kalınca da, muhaliflerini eleştirmeye kalkmaları, aslında
bir kem küm meselesidir sadece. Zira demokratik özgürlükler kulvarında buna, ‘yapıştır
da izi kalsın’ denir.
Günün
şartlarında; içinde emeğin yer almadığı bir Devlete, Devlet de denemeyeceğinden,
dolayısıyla Emek ve Özgürlük ittifakının, Milli İttifak içinde yer almaması da
ne milli ne de sosyal bir Devlet yapılanmasına yol açamayacaktır. Böylece özgürlük
İttifakı adı altında bütün emek Partilerinin, Milli İttifak içinde yer alıyor
olması, bir olmazsa olmazdı. Çünkü yeni TBMM yapılanmasında Türkiye
Cumhuriyetinin, Atatürk tarafından kurulan – ki ileride İnşallah 61 Anayasası
gibi bir anayasayla, Senatosu bile tekrar kurulacak- bir üniter Devlet olduğu, yasal ve
keyfi olarak evrensel bölünmezliği, bütün halk katmanları bileşkesinde her
şeyden önce ve yeniden perçinlenmeliydi. Bu nedenle de bütün emek
ittifakçılarını, ayrıca ve bilhassa kutluyoruz.
İsrail
Hükümetinin yeni yasa uygulamalarına bakıldığında Türkiye’de tutmayacağı artık
Wall Street’in kaldırım taşları tarafından bile anlaşılmış olan diktatörlük
oyunlarının, İsrail’de tutmasının hazırlığı içinde olan Amerikalı Siyonistlere;
esasen madalya verdiğiniz ve akraba bile olduğunuz bizim Erdoğan’a, vatandaşlık
da verin, belki size daha faydalı(!) olur, içeriğinde bir tavsiyede bulunalım.
Bakarsınız seçimlere bile gerek kalmadan bizde Hükümet değişir ki çok da muhtemeldir.
Ne var ki sonlarının Türkiye’ye benzemesini istemeyen İsrail vatandaşları, kendisinden
daha kısa bir sürede kurtulacaklardır nasıl olsa. Yani ne yapsanız nafiledir,
en iyisi bırakın bu işleri de önce kendi sağlığınız için, anlamı hak, adalet ve
özgürlük olan aklın yoluna dönün biran önce.
Zamanında
rakibinin sırtını mindere yapıştırmak üzereyken, izahı olmayan bir nedenle
kendi sırtını yapıştırarak rakibini tek adam yapan İnce’nin, bunu nasıl ve
neden becerdiği hala sorgulanıyor. Buna rağmen aynı rakibi tarafından şimdi de
Cumhurbaşkanı adaylığına soyundurulan ince, Bahar seçimini de daha birinci
turda açık ara Kılıçdaroğlu’na kaptıracağına rağmen, bunu yapmaması için de birçok
etik neden varken, hala bu yarışa devam edecekse, kendisini unutun gitsin. Zira
adaylığını çektiğinde CHP Başkanlığının dahi önünün açılabileceğini düşünemeyecek
kadar akıl kaybı yaşıyorsa, esasen artık hiçbir işe yaramayacak demektir.
Artık
ne yapacağını gerçekten bilemez, akil düşünemez hale gelmiş olan Erdoğan, asla yadsımamalıdır
ki bir mafya Reisi gibi tehdit etmiş olduğu Akşener’in parti binası, şayet
kurşunlanıyorsa ve bu ağır suçun maliyeti tamamen kendisine fatura edilecek
olduğundan, biran önce suçluları Adalete teslim etmek zorundadır. Yoksa artık
toplum önünde, kendisine kalan izan kırıntısını bile kaybetmiş olacaktır.
Ve sözün özü: MİLLİ İTTİFAK DAHA DA
BÜYÜYEREK GÜMBÜR GÜMBÜR GELİYOR. VATANI VE MİLLETİYLE, EVRENSEL TÜRKİYE
CUMHURİYETİ DEVLETİNE HAYIRLI OLSUN…
Serendip Altındal
Özün
Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)