Altılı masa etiketli Millet
İttifakının, 12. buluşmasına bakıldığında, Kılıçdaroğlu’nun tek aday olması üzerinde
mutabakat sağlandığı anlaşılıyor. Bu arada İyi Parti cephesinden, Ankara
Belediye Başkanının adının da ileriye sürülmesi, aslında Erdoğan’a ve ekibine ışık
tutuyor. Kılıçdaroğlu’nun liyakat, adalet, müsavat, sosyal Devletçi ve Devletin
SGK gibi bir kurumunun da yıllarca Başkanlığını yapmış, hatta millet
ittifakının bizatihi çıkış nedeni de olması, esasen bu tensibin çok adil
olduğunu da asla yadsıyamaz. Üstüne de Türk milletinin özünde olan Başbuğ
dinamiğinde bir Lider olması nedeniyle de en doğru aday olduğu, hem de mevcut şartlarda
asla göz ardı edilmemelidir.
Artık
Particiliğin değil Devletçiliğin yine esas alınması gereken bir dönemde
olduğumuzu asla aklımızdan çıkarmayacağız. Aynı bağlamda çok saygın, liyakatli,
adil ve başarılı bir Belediye Başkanı olan ve ülkenin tam da Başbuğ dinamiğinde
bir Cumhurbaşkanına ihtiyacı varken, aslında ideal bir Senato Başkanlığına daha
fazla yakışan Sayın Mansur Yavaş’ın, hele de şimdilik asla görevinden
ayrılmamasını tercih ediyorum. Aynı bağlamda, en gençleri ve çok da başarılı,
adil, dürüst bir insan ve ideal bir Belediye Başkanı olan Sayın İmamoğlu’nun da
kendisine en fazla ihtiyaç duyulduğu bu günlerde, görevinde kalmasını diliyorum.
Yukarıdaki ifadeler, Akşener
fiyaskosu ortaya çıkmadan önce yazılmıştı. Bundan sonra ise yeni şeyler yazmak
bize farz oldu artık. Şimdi Meral Hanıma sormazlar mı? Madem niyetin buydu son
mutabakat imzana kadar neden bu kadar bekledin, tam da senden bir şeyler
beklerken, yoksa birilerine 5 sene daha ikbal vermek için fiyatının
yükselmesini mi bekliyordun.
15 CHP Vekili Partine verilmeseydi ne
olurdu, o masada bile oturamazdın. Bunu da bir düşünseydin. Neticede ne oldu
biliyor musun? 6’lı masayı böleceğim demekle haklı çıkan Erdoğan, iyiler
içinden bir profili bozuğu temizleyerek, Millet İttifakının temel taşlarını
asıl şimdi yerine oturttu. Kendisine bilhassa teşekkür etmek gerekir. Aynı
bileşkede, iki kişiliği sağlam anakent Başkanını da Partilerinden ayartma
çabası akamete uğrayacak olan Akşener’e, bundan fazla şeyler yazmak, inanınki
değmez.
Yalnız dikkatimi çeken bir durumu daha
anımsatmak gerekiyor. Şayet Erdoğan, Bahçeli ve Akşener’in aynı ve ani oluşan
özlerini tekzip eden depresif kişilik değişikliklerine bakıldığında, acaba
bunlar HAARP frekansları tepkisine mi çarptırıldılar diye düşünüyor insan. Bu
durumu da HAARP uzmanlarına bir sormak gerekmiyor değil hani. Aynı bağlamda
beklendiği gibi, iç karışıklık yaratma çabasına da başvuracak olanların,
Bursaspor-Amedspor karşılaşmasını da kullandıkları; ama yine beklendiği gibi de
amaçlarına ulaşamadıkları ve ulaşamayacakları tekrar ortaya çıkmıştır.
Anlaşılan o ki seçimlerin güvence altına alınması için, bütün kritik spor
müsabakalarının seçimler sonuna kadar ertelenmesi gerekecektir.
Sürekli değişimler gösteren dinamik bir
süreç içinde oluşan değişikliklere göre ve kendi yazımdan bile alıntı yapmak
istemediğim için devamla, biraz daha Akşener’e dönmem gerekiyor. Çünkü imzamı
attığım her ifademin arkasında sonuna kadar durmam nedeniyle, okurumla da aynı
bağlamda diyalog kurmam gerekiyor.
Akşener’in kabul edilemez tutumundan
sonra, ummadığı şekilde başına gelen ve kendi yandaşlarından bile kendisine
gösterilen büyük tepkiyle, önlenemez bir yalnızlığa mahkûm olduğunu anladığı ve
dolayında da duyduğu pişmanlığı yadsımaya imkân yoktur. Şayet her musibet bir
fayda doğurur dememek için; bu durumun bir ön tasarım olduğu da düşünülür ki
İktidar entrikalarının yoğunlaştığı bu günlerde, şayet karşı tepki olarak bir
muhalefet entrikası yapılmışsa, bize de bunu onaylamak düşer hani.
Bu yeni durum karşısında da herkes
ister istemez kabul edecektir ki bu son durum millet ittifakını çok daha da
güçlendirecektir. Bu arada Milli İttifak toplantısında 13. Cumhurbaşkanı adayı
olarak açıklanacak olan Kılıçdaroğlu’nun açıklanmasını bekleyen muazzam
kalabalığı izlerken, Akşener’e atfen ‘kendi Partinin kapısında bu kalabalığı
asla toplayamazdın’ diye düşündüm. Böylece ne kadar isabetli bir karar
verildiğini her halde kendisi de kabul etmiştir.
Hepsi bir yana; ama toplantı
tutanakları açıklandıktan sonra beklediğimiz Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlık
adaylığı duyulduğunda, toplanan kalabalığın coşkuyla kutlaması, mutlu ve güzel
günlerin artık başladığını ve bütün MİLLETİN İttifakının gerçekte kurulmuş
olduğunu adeta müjdeliyordu.
Şimdi artık zaman, Milli İttifakın
yaratıcısı Sayın Kılıçdaroğlu ile beraber ’Haydi Bismillah’ diyerek kolları
sıvayıp işe başlamak zamanıdır. İlk olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak
kendini belgeleyen ve öylede kalmak isteyen vatandaşların hepsiyle hiçbir
ayırım yapmadan uzlaşılmalı. Öncelikle de depremzedelerle güven tazelenmelidir.
Ve tamamıyla pekiştirilmiş bir millet ittifakıyla, yasama ve yürütme yetkileri
yeniden TBMM kontrolüne geçirilmiş Devletimizi, çok adil ve bereketli günlerle
kutlamak üzere ilk önce de TEK ADAM mevcudiyetine son verebilmenin ilk şartı
olan, seçimleri kazanmanın olmazsa olmazına, dakika bile kaybetmeden derhal
odaklanılmalıdır.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, makalelerimi
15 günde bir yazdığım için son 15 günlük süreçte ortaya çıkan olayları geriye
dönüp yenileme yapmadan, olduğu gibi kronolojik sırayla yazarak, süreç içindeki
hissiyatımı da paylaşmak istediğim için, bu yazımı da lütfen bir günlük olarak
yorumlayın Sayın okurlar.
Bu bağlamda son sözü de söylemek
gerekirse; şayet Akşener HDP ile aynı masada oturmamak için masadan kalktığını
söylüyorsa, onu bir ülkücüden ziyade kendim gibi diyalektikçi Kemalist bir
Ulusalcı olarak görmek istediğim için de bütün kalbimle desteklerim. Çünkü
bugün uzlaştırıcı bir yaklaşımla ortaya çıkan HDP’nin, yarın büyük Kürdistan,
Ermenistan safsatalarıyla aynı emperyalist misyonuna devam edeceği de
yadsınamıyor değil maalesef. Müspet ve ulusal birlik bileşkesinde bir algı
yaratmak ise bundan sonra tamamen kendilerine kalmıştır artık.
Serendip Altındal
Özün
Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com