Ukrayna vatandaşı olarak görünen aslında Batılı
emperyalistin paralı askerleri olan vatandaş bileşkesi, elbette ki Ukrayna
vatandaşı olarak kabul edilemez. Şimdi bu emperyalist beslemeler bir de mağdur
edilen Ukrayna – ki zamanında Deşti Kıpçak olarak adlandırılan ve
Hun Türk İmparatorluğunun merkezi ve Atilla Liderliğinde Roma’yı yenerek bütün
Avrupa’yı işgal ettikleri, arkasından da Doğudan Batıya Kavimler göçünün çıkış
noktası olan Kuzey Karadeniz bölgesi - vatandaşları
gibi görünüyorlarsa, mutlaka emperyalist dış baskı
ile zor kullanılarak mağdur edilmiş olanlarla asla eşit tutulamazlar.
Şimdi
bir analiz yapalım. Bu durumda bir soykırıma neden olmamak için Rus Ordusu şayet geri çekilirse ve aynı paralelde Rusya’nın kalbinde, oluşacak yeni bir USA güdümlü NATO üssü kurulursa, Ukrayna savaşı kazanmış olarak mı kabul
edilecektir. Yoksa yeni bir Dünya Savaşı ne zaman çıkacak diye farklı öngörüler
yapılması mı gerekecektir. Ve çok iyi bilelim
ki bu sorunun cevabı, bizatihi taraf olanlardan fazla, olmayan bizleri çok daha fazla alakadar edecektir.
Yetmedi, ayrıca yeniden cesaret bulacak Batılı
emperyalist, Türkiye’mizde yeni senaryolar oluşturup Doğu Anadolu’dan yeni bir Ukrayna yaratarak bütün Rusya hudutlarımız
boyunca istediği bölgede yeni
üsler oluşturma cesaretini de kazanacaktır. Ve bu durumda bölücü Kürt politikasına daha da asılacaktır.
Garo Mafyan gibi sözde bir bağımsız Kürdistan Politikacısının, Ermeni tehcirinden
bir soykırım çıkarması boşuna mıdır? Bu mealde değişecek olan seçim profilinde ya seçimler
ertelenecek ya da muhtemel sığınmacı
sorunlarıyla bağlantılı, çıkartılacak
bir iç kargaşa bahanesiyle örfi idare uygulanacak ve yeni manipülatif
senaryolarla bütün bu yapılacaklara olur verecek AKP’li tek adam rejimi,
yeniden İktidar yapılacaktır ki akıllara zarar.
Öyleyse
bütün bunları göz önüne alınca da kaçınılmaz olacak yeni bir Dünya harbinde,
telef olacak milyonların, milyarların pisipisine yok olmalarını, şehirlerin ve
Devletlerin yerle bir olmasını önlemek üzere BM güvenlik kurulu şayet yeterli
olamayacaksa, bütün Dünya Devletlerinin güvenliğini koruyacak yeni ve bütün
kurumlar ve mahkemeler üstü evrensel, bağımsız, herkesçe kabul görecek yeni ve yüce bir mahkemenin de kurulması gerekecektir.
Dolayısıyla da insanlık kendi egolarına hizmet eden,
boşlukla ‘handshake’ yapan kendini bilmez tek adamların paranoyak, ruh sağlığı
bozuk iradelerine mahkûm edilmeyecektir.
Bu arada iki Dünya Savaşından bile fazla bir şey
öğrenemeyen Birleşmiş Milletlerin, şayet güvenlik yasaları daha önce revize edilmiş
olsalardı – öncesi Wilson’un Cemiyeti Akvamı olan, sonrası 24 Ekim 1945 den sonra da Birleşmiş
Milletler de bugün kalıcı bir revizyon kaçınılmaz olmuştur – ki bir Devletin başka
bir Devlet veya Devletlerin milli güvenliklerine aykırı kurgular oluşturmalarının
da önüne evrensel alanda ciddi olarak geçilebilir ve bugün Batılı emperyalist
senaryoyla, bütün Dünyayı tehdit eder hale gelen bir Ukrayna Savaşı bile
yapılıyor olmazdı.
Bu
savaşa olur veren Biden gibi boşlukta muhatap arayan bir Başkanın bile kukla yaptığı devlet liderlerini
kuklacı olarak oynattığı bir Dünyadır işte bu yaşadığımız gezegen. Yani ek olarak da kukla yapılan Devlet liderlerinin, aynı zamanda kendi milletlerini kukla yapan
kuklacılara dönüşmüş olduklarını da belirtmek gerekir. Yani it ite it de kuyruğuna misali, iş bu örneği zikretmeden de olmazdı şimdi!
Ve
aynı bağlamda Batılı emperyalist kurgulara hizmet etmenin dışında bir erek
sahibi olmaktan öte de bir işe yaramayan NATO’nun bile kurulmasına gerek ve imkân
kalmazdı. Bu nedenle de en son aşamada kendi bağımsızlık savaşını kazanan ve
Türkiye Cumhuriyetini ilan ederek emsalsiz bir örnek teşkil eden Türkiye’mizin
ise bugün eskimiş olan Birleşmiş Milletler güvenlik Konseyinde
en son sözü söyleme ve mevcut yasayı revize etme hakkı da hanidir kendiliğinden doğmuştu aslında.
23
Nisan mı demiştiniz? Nasıl olsa bütün Türk Milleti Atasını ve Bayramını
kutlamak üzere her zamanki gibi yine Anıtkabirdeydi. Gerisinin ise hiç bir
önemi yoktu aslında.
Kutlamalara katılmayan Erdoğan yine Türkiye Cumhuriyetine ve Türk milletine ayıracak
vakti olmadığını bir kere daha kanıtladı. Aslında katılması da beklenmiyordu
doğrusu.
Çünkü
devam
eden veya ettirilen Ukrayna savaşı, ülkenin sürekli
artan enflasyon sorunları, adil
ve tarafsız seçimlerin yapılabilmesinin ön hazırlığı, adalet sorunları, asgari
ücretler, emekli ödemeleri, tarım ve sanayi düzenlemeleri, Türk Lirasının rehabilite edilmesi, vatandaş huzuru ve güvenliğinin
tesisi, işsizliğin son bulması, dış/iç borçların ödenmesi, sağlık ve sağlıkçıların
sorunları, eğitim ve talebe dertlerinin bitirilmesi, mezunların atanması vs.
vb. ve tek karar mercii olduğu için de durumu başına dert olduğundan, yapılacak bir sürü işin
hangisini nasıl yapsındı. Esasen zorunlu
liyakat sorunlu bir Hükümeti de vardı.
Hatta
kendisine belki de empati
oluşturulmalıydı (!). Burada ilk önce yapılacak iş, şüphesiz ki Atatürk
yolundan giderek Rusya ile bir saldırmazlık paktı inşa etmektir. gerisi de abesle
iştigal ya da intihar etmek
olur. Ne diyelim Allah yardımcısı olsun, yani ne şiş yansın ne de kebap, kendi
adına. İşi çok zor valla! Ne var ki artık Türkiye’miz için sözün bittiği noktada olduğumuzu da asla aklımızdan çıkarmayalım.
Ve yine asla unutmayalım ki bazı yorumcular ağzıyla
söylenen sağ, sol veya merkez sol, merkez sağ gibi ifadeler, sadece ana meselemiz
olan bağımsız milliyetçiliğimizi yıpratan, ayrıştıran yaklaşımlardır. Yani bu
seçkilerle konuşan ve buna bağlı salt çözüm arayanları vatansever olarak
tanımlamak da asla doğru değildir. Çünkü gerçek bağımsız milli ve laik
Cumhuriyetçi bir bileşkede ne sol ne de sağ vardır. Tıpkı da Atatürk döneminde
olduğu gibi ve salt bu ifadelerle milliyetçilik değil; ama sadece
ekonomi-politikacı bir siyasa yapılır. Ne ki işçi haklarının, bağımsız milli ve
sosyal bir Devletin evrensel güvenliğinin de olmazsa olmazı olduğu, asla yadsınamaz.
Ki bunu en iyi bilen rahmetli Atatürk’ümüzün ruhu bir kere daha şad olurken, 1 Mayıs
bayramı da bütün işçilerimize kutlu olsun.
6 milli mutabakat Partisinin son buluşmasının
sonunda Parti temsilcileri, Parlamenter sistemi yeniden yapılandırarak güçlendirmek,
ucube Cumhurbaşkanlığı sistemini kaldırmak üzere ve engel oluşturacak bütün siyasi
mühendislik çalışmalarının da ittifaklarını bozamayacağına özenle teminat verdiler.
Bu buluşma, AKP ile ilişkisini kesmeye kararlı, izan ve onur sahibi bazı eski
AKP’liler için de ucubelerinden kurtuluş yolunu aydınlatıp, bataklık yolundan
sapmaları için yol gösterirken, ittifak Partileriyle de el sıkışarak ülkenin
kurtuluşuna birlikte ant koyup, kendilerine hakçı ve adil yeni bir siyasi yaşamın
son şansını verebilmeleri gereğini de anımsatmıştır muhtemelen. Çünkü
yerlerinde olacak her akıllı birey, bu son şansı asla kaçırmazdı.
Bu arada yılların sonunda yine ve yeniden Meşrutiyetin
istibdat direnişi ve Hürriyet çağrısıyla aynı birliktelikte olan Gezi ruhuna
karşı, hukuk ve hukukçu aklına ziyan bazı mağdurların haklarını gaspa devam
eden, İktidarın Geziden algıladığı karabasanın büyük korkusu nedeniyle, emsallerine
gözdağı vermeye odaklı kararlar çıktı yine. Ne var ki bu ülkenin bütün
vatandaşlarının da çok iyi bildiği gibi artık zulmünün sonuna gelmiş olan İktidarın,
Gezi Davasının yakın sonra tecelli edecek gerçek sonucunu ve haklı beraatlarını
görmeye ne vakti ne de imkânı olmayacaktır artık.
Bize gelince: Her şeye rağmen ata geleneğini yine bozmayalım
ve birbirimizin bayramını en içten duygularımızla ve karşılıklı gözlerimizin
içine bakarak tekrar kutlayalım. Çünkü milli birliğimize olan ihtiyacımız her geçen
gün daha da katlanıyor. Bilhassa emekli Dedelerinin ve Büyük annelerinin yoklukla
mücadelelerine empati oluşturarak büyüyemeden olgunlaşan torunlarımızın
Bayramlarını, hüzünlü gözlerinden öperek kutluyorum.
Serendip Altındal
Özün Kişiliğinin
Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com