İktidar başının
Türkiye’mizin kaderi olarak vasıflandırdığı genel seçimler, aslında AKP
Hükümetinin sonunu işaret ediyorken, yeni İktidarın AKP’nin ölü toprağında, Cumhuriyet
Demokrasimizi milli ittifakın güçlendirilmiş meclis sistemiyle tekrar
yeşerteceğini de onaylıyor. Öyleyse Türkiye’mizin doğru yola avdeti yeni gündemimiz
olacağı için yüreğimiz de ısınmalıdır aynı nedenle.
İstediğiniz
kadar malınız, mülkünüz olsun, ki buna tapulu toprağınız da dahildir. Mirascılarınız
sizinle birlikte veya daha sonra tükendiği zaman, her şeyiniz hazineye ve dolayısıyla
da toprağı işleyecek millete dönecektir nasılsa. İşte bunu da asla unutmadan
yaşamalıdır insan milleti. Tabi bunun gerçekleşmesi için de millet denen varlığın
önce vatan toprağı ve milli bekası olmalıdır.
Genel
seçimlerden önce gereği düşünülüp yeterince yeni manüpilasyon paket yasalarının
çıkarılacağı elbette bekleniyordu. Bu yasaların gidici Hükümete ne getireceği hesaplanırken,
gerçekte ne getirmeyeceğine sadece sandığın karar vereceği şüphesizki malumunuzdur.
Nitekim milli ittifak olasılığının engellenmesi ilk plana alınırken, ölecek
olanı biraz daha yaşatmak bağlamında %7 lik bir değişim buna bile yetermi takdir
sizindir. Lakin bütün bu uğraşlara hatta muhtemel yeni olacaklara rağmen, milletin
AKP alerjisini geçirecek ve oyunu değiştirecek bir ilaç, Saray İktidarının ecza
dolabında mevcut değildir ve olamazda.
Fazla ışıldamaktan yaşlı gözle bakan Nebati
Efendinin Saraydan beslenen bir lafazanlıkla ve milli Bürokrasiyi bile engelleyerek
dış yatırımı teşvik eden beyanları, sanki bugüne kadar oligarşik AKP tayfasının
yapmadığı bir şeydi. Sanki dış yatırımları, kendi ellerindeki bürokrasi
engelliyordu. Oysa dış yatırım diye ağlayacalarına milli sanayii, tarım
ihracatını, hayvancılığı teşvik etseydiler hazine de boşalmaz ve vatandaş da
doyardı. Artık 85 milyonun hayır duasına ihtiyaç duyar hale gelen Bahçeliyi,
bırakın 85 milyonu, kendi hempalarının hayır duaları bile kurtaramayacaktır. Ve
Türkiye Cumhuriyeti siyasasının eski çöplüğüne gidecektir neticede.
Elbirliği ile ülkeyi yabancılara sattıkları halde ne hikmetse
yatırımcı bulamayanların bu durumun nedenini enine boyuna araştırmaları ve
bundan böyle yakında stagflasyona dönüşecek enflasyon kaosunda yaşam savaşı veren
vatandaşlarını neyle, nasıl avutabileceklerini de hesap etmelidirler. Ki buna
da zamanları ve güçleri kalmadı artık. Çünkü son istasyona geldiklerinden artık
tramvaydan inmeleri de gerekecektir. Görünen köyün kılavuz istemediğini de herkes
bilir hani.
20 yıldır AKP
İktidarıyla beraber Devletin kurumlarını dolayısıyla da itibarını alaşağı
edenler ki buna maalesef genel muhalefetin kendini iyi bilen bir kesimi de
dahildir. Şimdi de Devletin yok edildiğini söylüyorlar. O halde nerelerdeydiniz
Hanımlar, Beyler elbirliği ile Devlet AKP çuvalına sokulurken. Herşey yerle bir
olduktan sonra yıkılan taşları yerine koyma imkȃnsızlığını mı hedefliyorsunuz yoksa.
Okurun,
öldükten sonra nereye göçeceğini düşündüğünü bilmiyorum; ama bildiğim ya da hepimiz
için gözlemlediğim, şayet hayatta doğru yaşanmışsa doğru bir sonla ve doğru yerlere
gidileceğidir. Çünkü gerek mantık gerekse de ahlak denen kavram böyle olması
gerektiğini anımsatıyor her halükȃrda. Zira Felsefe akıldır. Felsefeyi yok
sayan kuşkusuz aklı da yok sayacaktır. Vatansızlar ise topraksızdır. Müstevliden
de vatan sahibi ve evladı çıkmaz. Salt mülk sahibi olmak ise asla vatan sahibi bir
vatandaş olmakla eşdeğerli değildir. Parayı vatana tercih edenler hep vardır ve
daima da olacaktır. Yüce Türk milletinin ise tarihin her döneminde vatanı vardı
ve her zaman da olacaktır, çünkü Türkler vatan toprağına anavatan derler, biline.
Ki bu da birilerinin kulağına ve burnuna küpe olsun.
AKP’nin
her geçen gün oy kaybettiği son tarafsız istatistiklerle bile devamlı olarak tescil
ediliyor. Bu ise AKP ile yol alışın en ufak bir uzamasının bile ülkemiz için boşuna
zaman kaybı olduğunu gösteriyor. Bu nedenle de artık ülkemizi ve milli bekamızı
tahrip eden AKP ile her geçen günün bile Türkiye’miz için haram olduğu ve
olacağı asla yadsınmamalıdır. Mevcut İktidar, normal seçim beklentilerine göre
kendisinin artık sandıktan çıkamayacağını adı gibi biliyor. O halde Erdoğan
İktidarına kalan tek çıkar yol, seçim dışında kalan bütün manipülatif oyunlarla
İktidarını korumak için, ki yakında Ukrayna’da toplanmış Avrupalı holigan
atıkları da bedellerini ödeyip kendi gücü olarak ülkeye yerleştirerek, seçim
öncesi bir kaos yaratıp nemalanmayı düşündüğü de anlaşılıyor.
Bunun
nasıl olacağı ise içimize sokulan yabancılarla bir iç savaş durumu dahil seçimleri
lehine dönüştürecek ya da örfi idare ile engelleyecek bir müdahaleyi akla
getiriyor maalesef. O halde milletimiz ve tüm vatanseverlerimiz çok dikkatli
olmak zorundadırlar. Çünkü Ukrayna konusu Rusya’yı meşgul ederken
Türkiye’mizden, çok daha önemli yeni bir Ukrayna yaratmak, emperyalist için de hayati
önem kazanıyor. Bu nedenle de Erdoğan’ı şimdi de olduğu gibi destekleyeceklerdir.
Garantörlük de bunun belgeselidir. Öyle ya NATO veya USA neden garantör olmuyor
da Türkiye’yi ateşe atıyorlar ya da eniştemiz bizi neden öpüyor. Bunu da sorgulamak
durumundasınız. Ve öncelikle de Suriyeli talebelerle Üniversitelerde başlatılan,
Suriye’de kullanılan dış kaynaklı ÖSO hareketinin de bu amaçla bizde kullanılacağı
kesindir ve dikkatle izlenmelidir.
İtibarını,
kendine yeterliliğini, milli parasının değerini sıfırlayan, Hazineyi borç batağına
saplayan, ithalat sanayi oluşturan, etini, sütünü hatta samanını bile ithal
ederek, aslında bütün Batı Dünyasını bile doyuracak tarım ve hayvancılık potansiyeline
sahip olan koca bir ülkeyi, 20 yılda soyguncuların kara kuruşuna muhtaç hale
getiren AKP Başkanı, bedelleri nesiller üzerine vatandaşları borçlandıran yollar,
köprüler, hava alanları ve diğer pahalılıktan kullanılamayan tesislerden bahsetmiyorum
bile, ki bütün bunları unutuyor ve bugün pahalılık değil, acılardan
bahsediyorduk derken de bunu başarı sayıp kendi İktidarına yorumluyor. Oysa Ergenekon
dahil bütün karşı senaryolara rağmen hala dimdik ayakta duran ve her saldırganı
korkudan titreten ordu-millet olan Türk gücünden bahsetmiyor bile. Burada
takdir okura kalmıştır artık.
Zelensky
denen ülke satıcı USA güdümünde kalıp, paralı asker bozuntusu faşist
holiganları boşuna kullanmaya devam ederse bu başıbozukların telef olmasından
başka, Rusya ile pozitif bir antlaşma yapma olanaklarını da kaybetmiş olacaktır.
Ve bu durumda ise hiç vakit geçirmeden USA’ya sığınmayı da talep etmek zorunda
kalacaktır. O halde kendisine, ülkede kalan sağların güvenliğini sağlamak üzere
acilen Rusya ile NATO’yu dışarıda bırakan ve istenen bağımsızlıkları kabul eden
mealde antlaşma yapması acilen tavsiye edilmelidir. Çünkü Ukrayna’nın başka bir
çıkış yolu olmadığından, Arabuluculuğa soyunan Türkiye İktidarının da ülke menfaatleri
stratejisine istinaden, acilen bu gerçeği görmesi gerekir. Bir gerçeği daha kabullenmelidir
ki o da Rusya’nın, şayet Batılı emperyalist durmak bilmezse, haklı olarak bir
nükleer savaşı da gerekirse başlatıp milli bekasını korumak zorunda kalacağıdır.
Köy
enstitüleri, Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından 1940 yılında resmen kurulup
yönetilen ve Türk ulusunun özünü yansıtan, UNESCO tarafından da bütün dünyaya örnek
eğitim modeli olarak gösterilen, gerçek milli okullarımızdı. Köy enstitüleri sistemi
aynı zamanda hakiki bir eğitim devrimi ve örnek bir ulusal eğitim modeliydi. Bu
okulların emperyalist eliyle ve yurdumuzdaki beslemeleri tarafından neden,
niçin kapatıldığını anlamak veya anlatmak için ne arif olmaya ne de sayfalar yazmaya
ihtiyaç vardır. Bizim Atatürk Köy Enstitüleri sistemini model almış ve bugün Dünyanın
en ideal eğitim sistemine sahip olmuş Finlandiya eğitim modelini anımsayın, neler
kaybettiğimizi anlamanıza yetecektir.
Şimdi
gelelim ana meseleye. Sokağa çıkın ve önünüze gelen ilk vatandaşınıza ki yaşlı
genç fark etmez, ‘toprağımıza el koymaya geliyorlarmış, verirmisin’ diye sorun.
‘Ancak ölüm üstüne’ diye cevap veren vatandaşınızdan, gerçek Türk’ün kim olduğunu
tanımak düşecektir size yine…
Serendip Altındal
Serendipaltindal02.blogspot.com
Serendipaltindal.blogspot.com
(eski makaleler)