1.07.2025
Çevremize
baktığımızda, ülkemiz için en büyük tehlikenin, emperyalistin Türkiye
eksperleri tarafından yönlendirilen, başımızdaki tek adam otokrasisi olduğunu,
anlamamak için beyinsiz olmak gerektiği derhal söylenebilir. Ve bu siyasi
kaostan kurtulmak için de vakit kaybetmeden önce, anayasal adaletin
sağlanabilmesi gereğiyle de demokratik Türkiye Cumhuriyeti Meclisine, bütün
siyasi otoritenin tekrar devredilmesi ve siyasi yönetimin tamamen Parlamentoya
bırakılması kaçınılamaz olur.
Böylelikle
birilerinin, ‘Bakanlığın memurlaştığı’ zırvası da tek adam çöplüğüne atılmış
olur. Ancak ondan sonra ülkenin güvenliği, ekonomisi ve barış süreci söz konusu
olabilir. Balığa çıkmadan önce nasıl balık ağlarımızı onarmamız gerekiyorsa,
ülkemizin huzuru ve barış güvenliğini sağlamak için de önce sandık başına
gitmemiz gerekiyor.
İran
da rejim değiştirilmesi bahanesiyle Netanyahu’yu gaza getirerek, İsrail’i önceden
öngöremedikleri bir tahribata uğrattığını, Trump, herhalde anlamıştır. Ne var
ki eski bir inşaatçı olarak, İsrail de oluşacak muazzam yeni yapılaşma
revizyonu nemasının, kendisine açacağı koridorların farkında olmadığı ise
kesinlikle düşünülmemelidir. Yeter ki Trump’a para aksın, yoksa hümanist
hobileri olduğunu mu düşünüyordunuz?
O
halde soralım; Trump ile Erdoğan’ın başka da bir ortak paydaları olabilir mi
acaba? Güne gelirsek; Erdoğan baktı ki ‘turpla’ olmuyor, şimdilerde ‘pişmanlık
yasasına’ döndü ve bu gidiş, dönüşleri biraz daha deneyeceği anlaşılıyor.
Yalnız
unuttukları insanlık erdemi; Gazze de İsrail’in, bir lokma ekmek için çırpınan
çoluk çocuğu ‘erzak dağıtılıyor’ teranesiyle, acımasızca hedef tahtasına
çevirmeye devam ettiklerini, avaz avaz haykırıyor ve Dünyadan yardım dileniyor.
Ve bundan bahsedebilmek için bile vicdan sahibi, yani gerçek bir insan olmak
gerekiyor. Ne ki varılan çıkarsamaya göre, yaşadığımız bu Dünya, herhalde
Samanyolunda dönmüyor.
Bizde
ise artık normal mantıkla; ki mantık, hak, hukuk, Adalet ve matematik demektir.
Aksi izah edilemez duruma gelen, mantık taşımayan AKP Devlet yönetiminin,
bırakın milli olmadığını, içimize işgal bileşkesiyle sokulmuş emperyalist,
müdahil parmaklar ve manifestolar nedeniyle yozlaşmış olduğu, artık gereksiz
tartışmaları bile abes kılıyor.
Çünkü
onların istediği, ulusal bağımsız Türkiye Cumhuriyeti değil, federe devletçikler
Türkiye’sidir. İşte bu durum, Atatürk derin Devletine, artık milli kontrolü vakit
kaybetmeden ele almasını, milli birliğin bütün vatanseverleri vasıtasıyla
tebliğ ettiriyor.
Aslında
Trump tarafından çıkarılan savaşta, İsrail ile İran savaşıyor, ne ki USA kendi
ordusunu değil, salt desteğini verdiği İsrail adlı Lejyoner ordusunu kullanıyor.
Ayrıca Gazze deki insanlık dramı, hız kesmeden devam ediyor. Bir tarafta İsrail
gaddarlığından bahsederken, diğer tarafta toprağın metrelerce altındaki
sığınaklarda bile yaşayan bir canlı bırakmak istemeyen zihniyete, hümanist
diyebilir misiniz? Ve aynı zihniyet Türkiye’mizin Güneydoğusundaki 20 ilimizin tehlike
altında olduğunu gösterirken, BOP ateşini adeta körükleyerek parlatıyor.
Her
şeyden önce, tekrar kere tekrar hiç aklımızdan çıkarmayalım ki, zeytinlerimizi
bile kurtarabilmek için, hak, hukuk ve adalet toplamı olan anayasamızı, tekrar
halkın anayasası yapmak zorundayız. Bunun da tek yolu, Atatürk Cumhuriyetini
yeniden kurmaktan geçer. Yani ilk adım, yeni genel seçimlerle, anayasamızı kuşa
çeviren otokrat AKP Hükümetini değiştirmektir. Trump’ın bundan sonra
Ortadoğu’da yapabileceği en akılcı iş, aslında Erdoğan’ın gidişini
hızlandırmaktır.
Çünkü
Türkiye Cumhuriyeti de fazla vakit kaybetmeden gerçek kimliğine dönerek,
Ortadoğu dengeleri ve güvenliğini eskisi gibi sağlayabileceğinden, bu da
oluşacak Dünya sulhuyla, muhtemelen Nobel’i kendisine kazandırtacaktır. Gel,
yarın daha etraflı kabul etmek zorunda kalacağın bu durumu, şimdi anla da
akıllı ol Trump. Kim bilir belki ikbalini de kurtarırsın.
Ve
inan ki senin, toprak altının ancak taşınamayan hedeflerinde etkili olabilen
milyarlık uçakların ne dünyanın sonunu ne de senin ve ülkenin güvenliğini
oluşturur. Türkiye’nin aslında Ortadoğu’nun en stratejik bölgesindeki bir
ülkesi olması, en büyük avantajıydı. Ne yazık ki kendi ikbaline odaklı bir tek
adam Hükümeti, bizi bu kahrolası günlere taşımıştır. Şimdi artık tek meselemiz,
bu soysuzluğu kendimize kader yapmamaktır.
İsrail-İran
savaşı, antlaşma noktasına gelmişken, İsrail’in ‘İran füze attı’ yalanıyla
savaşa devamı, yeni düşünceler oluşturuyor. İran’ın ‘biz füze atmadık’ beyanına
tamamen inanıyorken, Netanyahu denen adama inanmayı, akıl kabul etmiyor.
Herhalde Trump’la yeni bir kumpas geliştiriyorlar düşüncesini, yadsımak ise
mümkün olmuyor.
Antrenörü
Trump’ın talimatlarına göre top çeviren Erdoğan’ın, Trump’ın çevresine verdiği,
CNN’i durdurun talimatına uygun pasları, RTÜK’e atarak, İsrail ve USA karşıtı
haberleri de yayınlayan, bağımsız TV Haber kanallarımıza, cezalar verdirdiği de
düşünülebilir.
Tarih
boyunca görülmüştür ki, ülkelerin başına bir şekilde Lider olmuş bütün tek
adamları, mevkilerini kaybedince hepsi, sudan çıkmış balığa dönmüşlerdir. Belki
de ‘Kral çıplak’ lafı bundan dolayı halk diline yerleşmiştir. Herhalde bu
betik, düşme noktasındaki Erdoğan’ın korkusunu, ötesinde de hesap vermek
zorunda kalacağı endişesini, daha anlaşılır kılmaktadır. Yalnız bu husus, erken
seçimle adaylığını bir daha kullanabileceği ilhamını ona vermiş olabilir.
Nitekim CHP Kurultay karşıtı Davası, bu yönde verdirdiği ilk işareti de
olabilir.
İşte
tam da bu düşünce doğrultusunda, muhtemel butlan sorunu, kesinlikle bir depreme
dönüştürülmemelidir. Ve hak talepleriyle, provokasyonlar asla birbirine
karıştırılmamalıdır. O halde ne yapalım, Atatürk aklımızı daha keskin ve etkin
kullanalım, muhterem Hanımlar ve Baylar. Çünkü tek çıkış yolumuz budur.
Yalnız
milli muhalefeti bölme kumpası içinde olan Saray yönetiminin oyununa; başta
‘bakın bensiz olmuyor’ mesajını vererek kendince bir rövanş pozisyonu oluşturan
ve İmamoğlu mitinglerine karşı durarak da Erdoğan’a bir yeşil Bayrak açan
Kılıçdaroğlu olmak üzere, bütün milli muhalefetin, aslında hiçbir yargı nedeni
bile olmayan 30 Haziran oyununa gelmeyeceğine; ama ilk duruşmanın beklenildiği
gibi ertelendiğine de bakınca, 8 Eylülde de ülkenin şirazesinden çıkmış
gündemini değiştirmekten başka; ama CHP İktidar yürüyüşünü bozamayacak bir
kararın veya yeni bir erteleme çıkacağına şimdiden inanabilirsiniz.
Çünkü
bildiğim gibi, Atatürk’ün kurucu Partisi olan CHP’nin bünyesinde, bu tespite uymayan
bir akılsızlıkta olabilecek gerçek bir üyenin olduğuna inanmıyorum. Hele de
Atatürk’ü anımsatan, Liderlik ve Devrim ateşine sahip Özgür Özel’in İktidar
yürüyüşü ve bu yürüyüşe ışık tutan İmamoğlu’nun manevi meşalesi, asla engel
tanımamalıdır diyorum. Bu da herhalde anlayana söz anlamayana saz olur...
Serendip
Altındal
Özün
Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com