Yerel seçimlerden sonra ilk göze
çarpan; AKP iktidarının artık bundan sonra her imkânı kullanıp, mesela İYİ
Parti ile de birleşmek vb. CHP’nin hayatını azami zorlaştırarak, CHP’yi savunma
yapmaktan başka da bir şey düşünemez hale getirmekle uğraşmak olacaktır. O
halde, esasen alakasız nelerle(!) uğraşarak, Devleti de çökertmiş oldukları
için bu hale gelmiş olanların dikkatine: Peki bu uğraşlar, artık nefesi bitmiş,
havası kalmamış AKP’ye ne kazandıracaktır. Bana göre bu durum, Erdoğan ve Cumhur
ittifakıyla, laik ve gerçek demokrat bir Türkiye’nin tek gelecekleri olduğunu
anlamış olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasındaki, antipati uçurumunu sadece
derinleştirip, yapay İktidarın sonunu çabuklaştıracaktır.
Yani AKP’nin, şayet böyle bir temayülü
varsa, bir değil artık iki defa düşünmek zorundadır. Çünkü AKP ve çarpık Cumhur
sistemiyle yola devam etmek, geçen yazımda da ifade ettiğim gibi, artık sonu
kaosla bitecek bir akıldışılık olacaktır. AKP için bundan sonra tek olasılık,
ucube Başkanlığını tasfiye ederek Erdoğan’ı da emekli edip, revize edilmiş bir Parti
olarak, yeni laik demokrat bir başlangıç yapmak ya da başka Partilerle yola devam
etmek veya siyasaya veda etmektir. CHP ye düşen en büyük görev ise, yeni bir
Cumhur tuzağına düşmeden sadece Erdoğan AKP’siyle, Parlamento bileşkesinde, bir
erken seçim tarihinde anlaşmak olmalıdır. Ki bizatihen, bu doğrultuda daha da
derinlikli bir görüşme yapılacağına olan inancımı da belirtmek isterim.
Zira AKP İktidarı ve ucube sistemden
tamamen arınıp, meclise dönmek zorunluluğunun, ilk hedef olduğu asla unutulmamalıdır.
Çünkü varlığını kabul etmeyen milli iradeye karşı, hala kendisini Cumhur başı sanan
yapay bir Başkan resmi dolaştırılıyor hala Türkiye’mizde. Bu nedenle de seçimde
oy kullanmayarak, kendisini refüze ettiklerini açıkça ortaya koyanlardan bile
hala medet aramakta olan Erdoğan, haddini bilip artık susmalıdır. Ya da akıllıca;
“boşuna talim, gemilerdedir yârim” düşüncesiyle, açık denizlere doğru, fazla
gecikmeden ve bir an önce yelken açmalıdır. Paralelinde, Halk Atatürk gibi, muhatabının
gözünün içine bakamayan, gözü hep havada, tavada olan adamları hiç sevmez. İşte
her buluşmasında halkından gördüğü sevgiyi tam bir Halk çocuğu olan Özel’in
neden hak ettiği ise, hiç yadsınmamalıdır. Ve neden Türkiye’mizin yakın bir
gelecekte tamamen kırmızıya boyanacağı da kimseyi şaşırtmamalıdır.
Öte yandan resmin geneline alıcı gözle
tekrar bakıldığında; daha önce seçilmişlerle, yeni seçilen CHP’li Belediye
Başkanlarının, kasalarında, çalışanların maaşlarını bile ödeyebilecek para bırakmadan
savuşan, AKP’li olanlarla mukayese edilmelerinin abes olacağı, derhal
anlaşılmaktadır. İşte tam da bu tespit, bu kafadaki bir AKP’nin, yakın kaotik geleceğinin
de trajik öngörüsü olacaktır. Yerel Seçimlerde Türkiye’nin birinci Partisi
olduğunu herkese kabul ettiren CHP’nin gurup toplantısı sonunda, herkesin özleyerek
beklediği jenerikleri dile getiren, yurdum insanı Özel’i coşkuyla dinleyip, uğurlarken;
aklımızda kalanların en başına “her ne kadar yurtta muhalefet isek de yurtdışında
bizi Türkiye olarak görüyorlar” ifadesini, ana başlık yapmak isterim. Yani evet,
birleri bizi gözetliyor; ama o gözetleyenler bizi, sevgili Özel’in dediği gibi de
görüyorlar ve de görmek istiyorlar artık dostlar!
Yerel seçimler bitti; ama ülkemizde
daha önce emsali olmamış açıklamalar ortaya çıktı ve çıkmaya da halen devam ediyor.
Ne ki AKP müstevlileri anayurdumuzu, sanki bir yabancı ülkeyi işgal etmişler gibi
ve 22 yıldır da dur durak vermeden paylaşmaya devam ediyor. Vah benim Türkiye’m!
Ne hallere düşürmüşler seni. Şimdi artık yeni bir Türkiye için yapılacak değişikliğin
vakti geldi ve kapımıza dayandı. Çünkü bütün devrimler de böyle başlamıştır. Maalesef
vakitsiz rahmetli olduğu için, tüm Atatürk devrimlerinin, vasileri tarafından tamamlanamadığı
ülkemizde, bugünkü trajik son durumumuzun güncel nedeni de ortaya çıkmıştır.
İşte bunu da anlamış olmak, belki en büyük kazancımız olmuş ve olacaktır. Çünkü
bu gerçeğin bundan sonra yadsınması da artık mümkün değildir.
AB & USA yorumcularına göre,
İsrail ve İran arasındaki, muhtemel bir 3. Dünya Savaşını da tetikleyebilecek
sürtüşme, şimdilik kontrol altına alınmış görünüyor. Ne ki Erdoğan AKP’sinin artık
unutulması herkes için ana beklenti olurken; Türkiye Cumhuriyeti’nin, bağımsız,
laik, Demokratik devrimler kıvamında yeni başlangıçlara yönelik sinyaller
vermesi, artık tökezleyen ve mumu sönen Erdoğan’a, koltuk değnekleri uzatmak
için emperyalistlere, ilham veriyorsa da bu husus kendilerine de inandırıcı gelmiyor
aslında. Çünkü CHP sadece bir muhalefet Partisi değil; ama Atatürk’ün Cumhuriyeti
kurdurduğu bir Partidir. Dolayısıyla da bu büyük vasiyeti hakkıyla üstlendiğine,
bütün Dünyayı ikna etmelidir.
Ne var ki Erdoğan’ın fazla
yıprandığını anlayan emperyalist, kurguladığı yapay Kürdistan eyaletleri oyununu,
şimdi DEM vs. gibi yeni Partilerle denemeye, bilindiği ve beklendiği gibi de devam
edecektir. İşte bu durumda CHP ye düşen görev daha da ağırlaşıyor. Ve mutlaka
erken bir genel seçimle, kendi liderliğinde, bütün gerçek Atatürkçü vatanseverler
ittifakıyla ülkemizi, önce ucube, kibirli itibarcılar ve ıstakozculardan vb. temizleyip,
sonra da tam bağımsız laik ve halkçı, demokrat milli parlamento ve altı ok çerçevesinde,
milli sanayi, köy enstitüleri öncülüğünde eğitimi ve tarım ihracatını yeniden sağlayarak,
ayağa kaldırmaktır. Aynı bağlamda Özel’in “Erdoğan’la Beştepe de bile buluşurum”
demesi, Erdoğan’ a öncelik vererek, arzu edilen bir erken seçimi sağlamak için de
bu buluşmaya ne kadar önem verdiğinin göstergesidir. Yani bunun bir siyasi reklam
unsuru olmadığını, açıkça ortaya koymuş ve mesajını da herkese vermiştir, Sayın
Özel.
İşte ancak bu yol, yedi düveli tekrar
ikna edebilecektir. Tabii Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olan kardeş Kürtlerimiz
de oy verdikleri Partilerini, ileride kendi vatandaşlıklarını, nafile bir Amerikan
oyunuyla kaybetmemeleri için, özenle kontrol etmek zorundadırlar. Çünkü bölücü
ve art niyetli olanlar asla unutmasınlar ki, USA Ortadoğu’dan da Afganistan’dan
olduğu gibi, kaçmak zorunda kalınca, sığınabilecekleri yegâne ülke yine anavatanları
Türkiye olacaktır. Bizden anımsatması! Ve bir kere daha kuvvetle belirtelim ki,
Erdoğan Hükümeti sonlandırılıp Parlamentoya dönülmeden, hiçbir şey düzelmeyecektir
ülkemizde. Hele de aynı markalı marketlerde bile semtten semte farklı fiyatlar
ödeyen bu millete yuh olsun! 22 Yıl sonra mı anladılar soyulduklarını? Ve bu
kafayla da giderlerse, bırakın mezar ve kefen bulmayı, yaşarken giyecek külot
bile bulamayacaklardır yakında, kendi vatanlarında.
Ne zamanki tek adamdan kurtulunur ve
Parlamentoya dönülür, işte o zaman, eskiden olduğu gibi yeniden saat gibi
işlemeye başlar milli yaşam. Yoksa, gerisi sadece, boş çuvalı bile doldurmayacak
lafı güzaftır. Yani demagoglar demagojilerini arka ceplerine sokabilirler
artık. Nitekim İYİ Parti Başkanı Akşener’in siyasadan çekilip ‘hesabı ben ödeyeceğim’
demesini de fazla ciddiye almayın. Nasıl olsa sular durulunca tekrar ortaya çıkacaktır.
Çünkü siyasa mikrobunu bir kere almış olanlar, bir daha iflah olmazlar artık.
Ve bu konuda artık masal dinlemeye, sonsözü olan kendi reyini tanıyan seçmenin
ise, hiç ihtiyacı yoktur. Öyle ya, hesap ortada değil mi?
Aynı bağlamda bilhassa da AB’li Emperyalistler,
her ne kadar Dünya ticaretinde yeni rakip uluslar istemiyor olsalar da bundan
kaçış olamayacağını anlamış olduklarından, en azından eski ticaret ortakları
olan İpekyolu Tüccarlarının, bugün makro teknolojik ihracatlarına da yeni paragraflar
oluşturabilecekleri nedeniyle sıcak bakmıyor da değiller hani. Lakin bağımsız
milli ekonomilerle hiçbir ilişiği olmayan, bir monark Erdoğan ülkesiyle, hele
de geleceğin vazgeçilemezi olacak, bilimsel ARGE ile evirilmiş bir Dünyada,
hiçbir ortak çıkarları olamayacağını inanın, kendileri de biliyor. Çünkü bu
durum, bilimsel kalkınmayı hedeflemiş olan ülkelerinde geleceği oluyor şüphesiz.
Zira takım arkadaşlarınız arasında bile, şayet yıldız olanlar varsa, insansı parametrelerinizle,
ilk önce de onlara benzemeye çalışmaz mısınız?
Birinci Dünya Savaşında olduğu gibi
ikinci Dünya Savaşından sonra da ilişkilerini sürdürerek, ülkesel kalkınmalarına
Türk işçilerinin büyük katkısı olduğunu söyleyen ve beraberinde getirdiği dönerleri,
vatandaşlarımız yerine Erdoğan yandaşlarının gözüne sokarcasına dağıtan, Alman
Cumhurbaşkanı Steinmeier; “bakın, sizinkiler paralarıyla yiyemiyor; ama bizim
vatandaşlar milli yemeğinizi neredeyse bedava yiyorlar” mealinde Erdoğan Hükümetine,
bir acılı şamar sosuyla birlikte armağan etti. Erdoğan da muhtemelen, bu yeni yüzyıl
hediyesine çok sevinmiş olmalıdır(!).
Bu arada, artık Senato seviyesine
gelmiş olan bizim kuşağın, duymak istediklerini büyük bir içtenlikle söyleyen
Kılıçdaroğlu, aslında orta seviyede ve Meclis jenerasyonunu henüz tırmanmakta
olan Özel’e, sadece haklı bir uyarı yapmıştır. Ne var ki adil, ahde vefa sahibi,
laik milli, halkçı Cumhuriyetçi dik duruşuyla Özel, Atatürk’ün altı okunu, bütün
boyutlarıyla tamamen temsil edebileceğini de ortaya koymuştur. Elbette duayeni
Kılıçdaroğlu’nun görüşleri doğrultusunda, lakin olması gereken siyasi centilmenlik
kurallarını da atlamadan, Cumhurbaşkanıyla olgun bir konuşmaya karar vermiş
olmakla da kutlanır kendisi aslında. Şimdi artık sonucun beklenerek, paradigmal
hipotezlerin üstünde, nihai sentezi oluşturmaktan başkada bir şey kalmamıştır
artık herkese.
Biz ülkemizin geleceğine odaklanmışken,
içinde yaşadığımızı varsaydığımız evrenin, sürekli büyüyerek, evirilip
yenileşmesinin karşımıza, hangi bilimsel yenilikleri, mikro, makro safhada teknik
yasaları çıkaracağının farkında bile olamıyoruz. Halbuki o kadar çok öğreneceğimiz
şey var ki. Çünkü yeni bir uzayda yeni bir yıldız olmak, hiç de kolay değil. Ne
ki biz hala sonu gelmez egosantrik, ezoterik, mistik masallarla uyutulmaya
devam ediyorken ve her şeyin sürekli değişerek yenileneceği başı/sonu olmayan Evrenin,
bir gezegeni olan Dünyada, ancak kendi son nefesimize kadar yaşamak zorunda olduğumuzla
yetinmek zorunda kalıyoruz ve buna da yaşamak diyoruz. Oysa düşündüklerimizin
zaman içinde yine gerçekleşecek olması o kadar ilgi çekici ki. Size temin
edeyim ki dostlar, işte salt bu durumsa, beni arada sırada efkârla düşündürüyor.
Esasen
maddeden oluşan insan aklının, yaşamak, örgütlenmek ve yaşatabilmek için yarattığı
emeğin, bugünkü insansı varoluşun da tek nedeni olduğunu biliyorsak, bana da
düşen elbette, ‘EMEK BAYRAMINIZI’ bütün uluslar
üstünde, evrensel ve ebediyen kutlayabilmenizi dilemek olacaktır.
"Beyin mekanizmalarının yorumlanışı,
biyolojinin son gizemlerinden birini, gölgeli mistisizmin ve şaibeli dinsel
felsefenin son sığınağını temsil etmektedir." (Nörobiyolog Steven Rose)
Haydi Abbas
Yarış başlıyor
Anla biraz
Eylenmeyi bırak da
Artık tetiğe bas…
Serendip Altındal
Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)
serendipaltindal02.blogspot.com