Blog Arşivi

1 Ekim 2022 Cumartesi

DEVRİME DOĞRU..

 


             Bir Partinin kalıcı olup olmayacağına ilk önce, Lideri bir nedenle çekildiğinde, Partinin yeni bir Liderle hiç sekteye uğratmadan yoluna devam edip, edemeyeceği doğrusunda karar verilebilir. Bu nedenle de Partinin tecrübesi, misyonu, programı ve liyakat kadrolarının seçkinliğidir ilk etapta analiz edilecek olan. Çünkü Liderleri kim olursa olsun, elbette liyakatli kadrolar, aynı doğrultuda Liderlerini seçmesini de bileceklerdir. Yoksa liyakate uygun olmayan bir Lider, şimdi olduğu gibi ulusal değil, karşıt idealleri temsilen ve tepeden inme gelir. Ve hiç kuşkusuz yarattığı ve yaratacağı durum da topluma hicap verici olur.

 

Yani bir tımarhane dolusu deliden, akıl sağlığı hepsinden düzgün gözüken; aslı ise salt zır deli olan bir Lider seçmemelerini nasıl bekleyemezseniz, Mafya temsilcilerinden de sosyal adaleti temsil eden bir Cumhurbaşkanı seçmelerini asla bekleyemezsiniz. Dolayısıyla su yolunu nasıl buluyorsa, doğru olan da kendi yolunu kuşkusuz her zaman bulacaktır.

 

1947 de çok Partili sisteme geçen CHP’nin bu kararı daha vakti gelmeden verdiği, 1950-2022 arası döneme bakıldığında bugün hala Demokrat olamayışımız nedeniyle çok daha iyi anlıyoruz. Kurtuluş savaşında Ruslar bize yardım ederken, sosyalist olamayacağımızı bildikleri halde, aynı emperyaliste karşı bağımsızlık savaşı verdiğimiz için yardımlarını esirgemediler. Ne var ki Atatürk asla bu yardımların altında ülkesini bırakmayarak, borç kabul ettiği bu yardımların tamamının tarım ürünlerimizle geri ödenmesini sağladı. Süreç içinde 1950 seçimlerini kazanan DP Partisi, 1960 yılına kadar Marshall yardımı yaftalı sömürge kredisiyle, Köy Enstitülerini de kapatarak, Amerikan sömürgesi yapmayı becerdiği yurdumuzu, sonunda Vatan Cephesi, Tahkik Komisyonları gibi salt otokratik Paradokslarla önce 1960 Askeri Devrimine, sonra da 61 Anayasasına teslim etti.

 

Ne yazık ki o dönemin, başlarında Sıddık Sami Onar’ın bulunduğu en değerli hukukçuları tarafından yazılan 61 Anayasası gibi mükemmel bir Anayasadan ve Meclisi denetleyen Senatodan sonra bile hala aklımız başımıza gelmedi. Ve sahip olduğumuz bütün iyi niyete ve başarılı Atatürk Cumhuriyetine rağmen maalesef hala Demokrat olamadık. Ve bugün 1950’den bu yana yaşadığımız bozuk düzenin tohumu olan AKP İktidarıyla da gelmekte olan sonu, iştiyakla bekler hale geldik. Buraya kadar kısa bir anımsamayla vardığımız noktayı açıklamaya çalıştım. Bu arada her kısa dönemin üstünde durmak, artık bu yazıyı aşar. Çünkü yetersiz Hükümetlerimiz nedeniyle, Atatürk’ün istediklerini bir türlü uygulayamadığımız çakma Batı Cephesinde, her şey bildiğiniz gibiydi nasılsa!

 

17.09.2022, Pazar günü Halk TV’de Serhan Asker’le Zonguldak kömür madenlerinde, çeşitli maden kazalarıyla Şehit olan madencilerimizin adına yapılan duvarlar dolusu plaketleri, TV’den biz de birlikte izlerken, yüreğimiz acıyla doldu. Ailelerine götürebilecekleri bir lokma ekmek için kendi hayatlarını ortaya koymuş bu şerefli insanları derin bir saygıyla anarken; kapitalizmin sosyalizme evrileceği devrimin ancak Proletaryanın ilk sırasını teşkil eden maden işçileri, sonra da sırayla tarım ve Sanayi işçileri vasıtasıyla olacağının bilinciyle de sosyal bir teselliyle avunulabilinirdi şimdilik.

 

18.09.2022 tarihinde LGBT karşıtı göstericiler, diğer karşıtları engellenirken, engelsiz bir yürüyüş yaptılar. Kimi öyle, kimi böyle derken, pekiyi başkalarının tercihlerine karışmak insanlık ayıbı oluyor da sosyal bir yapıda çocuklarımızı saptıran apatik tercihleri oluruna bırakmak, neden itiraz kabul etmiyor. İkisini de elimizin tersiyle bir yana itelim; ama şu soruyu da soralım hani. Ey vatandaşlar! Oğlunuzun veya kızınızın böyle apatik ve normal ötesi kabul edilen tercihleri olsaydı, endişe ve/veya üzüntü duyar veya duymaz mıydınız?

 

Bu soruyu bana sorsaydınız, ben duyardım. Böyle bir asosyal yapılaşma beni üzerdi doğrusu. Lakin konu evlatlarım olduğu için bunu yine de sineye çekmek zorunda kalırdım. Yoksa onları evlatlıktan mı çıkarsaydık. İşte o zamanda bu durum, gerçek bir insanlık ayıbı olmaz mıydı? İnanıyorum ki benim gibi düşünen birçok vatandaşımda vardır kuşkusuz. O halde bir de şöyle düşünelim. Madem uzun vadede bir cefa haline gelecek ve dostlarımızın karşısında bizim boynumuzu bükecek, onlarınsa acıma duygularını depreştirecek böyle bir durumu kim ister ki? Ve bunu her şeye rağmen isteyenlerinse, aynı tercihlerden aslında muzdarip olmadığı düşünülebilir mi? Şayet durum böyleyse, Senyör Biden, Türkler LGBT yürüyüşü yapsın derken ne demek istemişti acaba? Yoksa o da mı onlardandı?

 

LGBT elbette milli geleneğimizde yer almıyor. Şayet bu Dünyada veya bir başka gezegende, insan ırkı içinde ebediyete kadar yaşamak istiyorsak, her şeyden önce milli geleneklerimizi korumak ve bizi ayrıştırıp yok edecek bütün yabancı tezahürleri, sınıflandırılmaları, emperyalist tuzaklarını ters yüz edip sahiplerine yutturarak, Ulusal kimliğimizi korumak zorunda olduğumuzu da bileceğiz. Gerisi ise teferruattır.

 

Ee Dünya dönüyor, zaman geçiyor ve Ukrayna’da savaş sürüyor. Ülkemizde herkesin bildiği ‘ekonomistim’ sallaması ve birilerinin Dolar istiflerini çoğaltmak nedeniyle yapılan faiz indirimleri ile oluşan devalüasyon dolayısıyla da artan enflasyon, her AB ülkesinden bile çok daha fazla oluyor. Ne var ki AB ve USA için de sıkıntılar büyüyor. Ukrayna da AB ve USA beslemesi NATO Lejyonu yaşadıkça, Rusya’nın istediği gibi de savaş uzadıkça, özellikle de Rusya’ya bağlı enerji sorunsalı artan AB’de enflasyon da at başı yükseliyor ve AB’nin Atlantik Paktından ayrılması artık vazgeçilmezi oluyor. Bu da AB ve NATO’nun dağılması ve her ulusun kendi özeğine dönmesi demek olur. Ayrıca Türkiye üzerinde ısrarla oynanan emperyalist oyunları bileşiğinde, beklediğim gibi de Rusya’nın milli seferberlik durumuna geçmesinin ve hatta bu nedenle anayasasını bile özellikle askeri cephede sıkılaştırmasının, hiç hafife alınmaması gerekiyor.

 

İşte yeni Dünya böyle evirildikçe, USA da yalnız kalmaya başlıyor. Önce satış değeri sıfırlayan Dolar Dünya için problem olmaktan çıkıyor, arkadan USA federe Devletleri ana kampüs Devletten ayrılarak bağımsızlıklarını kazanıyorlar. Hiç sevilmeyen USA ise artık en yakın komşularından bile menfaatine yönelik bir yaklaşım göremeyince, birden aklı başına geliyor. Bu yeni dünyaya ayak uydurmak zorunda olduğunu, çaresizlikle yeni bir Dünya savaşı yaratıp önce de kendi sonunu getirmeden önce anlıyor. Emperyalizm mi demiştiniz? Hadi canım geçiniz. Kapasitelerinin yeterliliğiyle çok daha bağımsız ve birbirleriyle el sıkışarak, sol ve sağ olmadan altın ortada kardeşçe yaşayacak olan insanlar, artık çok daha mutlu ve mesut olacaklardır. İşte Atatürk’ün milli anayasa bileşkesindeki milli ekonomisi böyle bir şeydir, ki biz bunu herkesten daha iyi bilmeli ve sahiplenmeliyiz. Sizce de iyi olmaz mı?

 

Erdoğan’ın tutarsız ve enflasyonda düzelme içeren vaatleri; dikkat edilirse hep seçim sonrasını işaret ediyor. Yoksa yine İktidarda kalacaklarını veya kalmaları gerektiğini mi seçmende algı oluşturmaya kalkıyor. Görülüyor ki kimseye faydası olmadığı gibi kendilerini de kurtaramayacak olan fasit vaatlerin ısrarla ve son çare olarak kullanılmaya devam etmesi, artık başka çarelerinin de kalmadığını fazlasıyla ortaya koyuyor. Öyle ya, şayet ellerinde imkân veya güçleri olsaydı seçimden önce vaatlerini gerçekleştirirlerdi ki seçimlere daha güçlü girsinler! Demek ki ‘ninem anlatmıştı masalları’ seçimlere kadar süreceğe benziyor.

 

Her liberal kapitalistin sonu, daha büyük bir liberal balığın midesindedir. Oysa sosyal bir varlık olan homosaphien için, hakça ve adil bir düzende, sosyalce ve yardımlaşarak yaşamak daha insanca değil midir? O halde yaşamadan yok olmakta bu kadar ısrarcı olmak nedendir? İşte asıl soru tam da budur. Aynı bağlamda bu günlerde nereden geldiği belli olmayan büyük para girişleri sakın kimseyi aldatmasın. Çünkü karşılıksız kimse bir kuruş bile vermez adama. Hele de milyarlarca Doların elbette ve muhtemelen de bekamıza mal olacak çok ayrı bir değeri vardır ki bunu da asla unutmayalım.

 

Tek çıkış yolu, aymazlardan bir an önce kurtulmaktır. Ne var ki Türk milleti zekidir ve böyle bir milletin de gözünü boyamak mümkün değildir. Tam da bunları düşünürken, 3 tane sapı silik dişi döküntüsünün kendilerini patlatmadan önce bir tane Polisimizi de şehit etmeleri gerçekleştiğinde, bir takım İktidar beslemesi trol denen dengesizi, aceleyle suçu neredeyse CHP ye atmaya kalkmaları derekesinde saflığı yutacak enayi varsa şayet bu ülkede, inanın enayilik sıralamasında liste başıdır. Silah kullanmasını bile beceremeyen bu uyuşturulmuşlar, anlaşıldığı üzere PKK’lı da olamazlardı. Demek ki esasen harcanmak üzere seçilmişlerdi.

 

 Çünkü uyuşturucu etkisi altında kontrollerini de kaybettikleri neredeyse haykırıyordu. Yoksa çok daha fazla zarar verebilirlerdi. Otopsi yapılırsa her şey belli olur, tabi şayet yapılırsa(!) Anlaşıldığına göre senaryolu bir sipariş yapılmıştı. Bunu anlamak için de olayı kasıtlı olarak, yaptığınız siyasetin bile ana nedeni olan kurucu CHP ile ilişkilendirebilmek üzere, neden olayda yer almayan bir teröristin isminin açıklandığı da ele alınırsa, durum derhal açığa çıkar. Ne var ki atıf yapılan masum CHP’nin kollarının, Peker için tetikçi ihalesi açanlar kadar uzun olduğunu düşünmek bile abesle iştigal etmek olur. Yalnız son günlerde kendisinin de aday olabileceğini yuvarlayan Babacan’ı fazla şişirmeye başladılar. Yoksa 6’lı masayı bozup, onun Partisiyle ileride bir koalisyon mu yapmayı düşünüyor acaba birileri, aman dikkat!

 

Yalnız Kılıçdaroğlu’nun USA’ya gitmesi şayet planlanıyorsa, bu ziyaret önce Rusya’ya gitmesinden bile daha fazla sakıncalıdır, biline. Çünkü eskiden bu yana çok daha fazla güçlenmiş, saldırmazlık Paktı yaptığımız ve Kurtuluş Savaşımızı birlikte kazandığımız, ayrıca akrabamız da olan ve en büyük ortak hududa sahip olduğumuz bir Rusya bizim için çok daha önemlidir. Şöyle bir USA&AB ilişkileri tarihimize bakılırsa gerçek derhal anlaşılacaktır. Ticaret mi demiştiniz? Yeter ki milli bekamızın sahipliğinde tarım, ağır sanayimiz ve diğerleri olsun. Bilin ki nasıl olsa çok çabuk kalkınırız. Hatta ilk Cumhuriyet dönemimizden bile hızlı ve çok daha fazla. Gelecek evirilmiş Dünya da ise artık kimse kimseye yaptırım uygulayamayacaktır nasılsa.

 

Yurt dışına gitmekte olan meslek sahibi gençlere acıdığını söyleyen Erdoğan ve ekibine, Çömezin verdiği cevap aslında 84 milyonluk bir sınıfta karatahtaya büyük puntoyla yazılmış bir hitabe niteliğindeydi. Tabi anlayanlar için…

                                                                    

                                                                               Serendip Altındal

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com

 

 


 [SA1]