Blog Arşivi

1 Ağustos 2022 Pazartesi

KAZAN KAZAN..

 


            15 Temmuz darbesinin ‘şayet başarılı olsaydı ne olurdu’ mealindeki afaki yorumlarını duyunca, daha 16 Temmuz’da başarılı olsa da olmasa da her halükârda istenen neticenin alındığı’ ve FETÖ yaftalı usta bir Amerikan işi darbe olduğunu anlayınca, bunu nasıl ‘kontrollü bir darbe’ olarak vasıflandıramazsınız artık. Öyle ya maksat Erdoğan’ın, emperyalist amaçlar gereğince tek adamlığını pekiştirmekse, netice fazlasıyla alınmıştır. Yani olayın hemen ertesinde, alınan OHAL kararlarıyla muhalefet yok sayılarak, yönetim tamamen Erdoğan’a teslim edilmemiş midir? Hele de darbenin bir lütuf olduğunu söyleyen Erdoğan, bunu da samimi olarak itiraf etmemiş midir? Bugün temerrüde düşmüş halimize bakınca da bir emperyalist sömürgesi olarak ne kadar mağdur edildiğimizi ve daha da edileceğimizi hala anlayamadık mı yoksa? Lakin birileri hala saçmalarıyla ve tükenmez gevezelikleriyle kafa ütülemeye devam ediyorlar ki buna başka da ne denebilir.

 

            Esasen Demokrasi mitingi olarak lanse edilen 15 Temmuz tuluatı, provokatif ve ayrışımcı yeni bir siyaset gösterisine dönüşünce, kendisini tekzip etmesi kaçınılmaz oldu. Aslında Saraçhane Meydanını taşıma yandaşların bile dolduramaması, kale bile alınmazken sadece berbat bir orta oyununa alet edilerek pisi pisine Şehit amblemiyle ölenler içinse, yine de bolca rahmet okundu. Aynı bağlamda kendisini her vesilede İslamcı olarak betimleyenlere, ‘vurguya ne gerek var. Yoksa siz iman sahibi değil misiniz?’ anımsatmasını yapmak gerekir. İstanbul’da 4 yıl Başkanlıktan sonra kendisinden başkasına bir yararı dokunmayan ve bu ihanetini de açıkça itiraf eden Erdoğan İktidarına 20 yıllık AKP hezimetini de eklersek, ülkemizin vahim durumu kendiliğinden anlaşılmazmı?

 

            Nitekim yabancı endüstri ülkelerinin ve başta da İngiltere’nin, ülkemizdeki kaotik durumu oluşturan hezimet İktidarının, birbirinden başarılı(!) atraksiyonları nedeniyle, yurdumuzu sadakaya muhtaç bir emperyal sömürgesi olarak algılayıp, ülkelerinde barındırmak istemedikleri ve insan sağlığı için çok zararlı olan tehlikeli sanayi atıklarını, depone edebilecekleri bir evrensel çöplük haline getirdikleri de asla yadsınmamalıdır. Ve ülkemiz bu atıklar için birtakım bağışları bile sokakta yatan evsizler gibi kabul edebilecek duruma gelmişse veya getirilmişse durumun vahim ötesi trajik olduğu da kabul edilmelidir. Hele son altı ayın verilerine bakıldığında, ülke ekonomisinin resesif değil depresif çöküntü içinde olduğu asla kaderimiz de olmamalıdır. Ya da bu acılı durum üstüne, İngiltere’nin şimdi kendi göçmenlerini de Ruanda yerine Türkiye’ye transfer edeceğine ne demelidir.

           

            Eskimiş F16 konusunda dahi bizimle dalga geçilen ve halimize gülünen emperyalist komedyasına bakıldığında, kendi otomobilimizi yapmaktan önce, ki neredeyse bütün Dünya markaları ülkemizde kendi işçiliğimizle yapılırken, ağır silahlarımızı bağımsız olarak yapmamızın olmazsa olmaz önemini, neden ihmal ettiğimizi sorgulamayanlara, vatandaş diyebilmemiz mümkün değildir. Oysa aslında emsalsiz bir savunma aracı iken bir saldırı silahı da olabilen ve neredeyse savaş uçağına bile ihtiyaç hissettirmeyen S400’lerin Türkiye’de imali ve NATO ile ilişkimizi kesmemiz, çok daha akılcı olacakken, İktidarın hala emperyalist eşkıyanın kuyruğuna asılan bu ikircikli tutumu asla kabul edilemez.

 

            Erdoğan’ın Dışişleri Bakanını bile atlayarak USA yetkilileriyle yaptığı özel antlaşmalar, DP’li Fatin Rüştü Zorlunun Menderesle mutabakat halinde ve meclisten habersiz aynı ülkeyle yaptığı gizli antlaşmaları bile fersah fersah geride bıraktı. Ve DP dönemindeki Amerikan Marshall yardımları denen sözde ve faizli bağışlarla toprağımızdaki Petrol servetimize, milli kaynaklarımıza ve Kore de USA askerini korumak için boşuna dökülen kanlarımıza, bağış yerine USA ordu hurdalarını bile parayla almamıza rağmen, Benzinimizi bile USA dan almak zorunda kalarak bir Amerikan sömürgesine dönen ülkemizde bugünlere kadar geldik ya da getirildik. Ne var ki içerden ve dışarıdan yıllarca soyulduğumuz yetmedi ve hala da devam ediyor.

 

Ve şimdilerde de Bay Kemalin bütün tavsiyelerini köşeye sıkıştığında uygulamaya gayret eden ve Bay Kemal’siz nefes bile alamayan Erdoğan İktidarı, aynı bağlamda 20 yılda yaptığı sayısız hukuksuzluk, tutarsızlık ve liyakatsızlıkları da marifet olarak sahiplendiği için, Tarihimizde ilk defa temerrüde düşme veya iflas etme noktasına da geldik. Ülkemizde seçimlerden önce yapılması planlanan veya düşünülen USA senaryolu bir tarikat kapışması da Erdoğan taifesini kurtaramayacaktır. Erdoğan’ın her fırsatta mikrofonu eline aldığında bilhassa da kendi özelinde yaptığı bütün anımsatmalar kendini tekzip ettiğinden, söylencelerini veciz aforizmalar olarak vasıflandırmak çok yerinde olacaktır.

 

Yaşanan süreç içinde, yapamazsa sadece AKP’nin yapamayacağı, bir sentez olarak ortaya çıktığına göre, İktidar Partisi için her şey bitmiştir. Ve artık açıkça görülüyor ki Erdoğan İktidarının aktif liderleriyle birlikte ülkeyi seçimlerden önce terk etmeleri gerekmektedir, ki hazırlıkları da oraya doğrudur. Zira iktidardan düşünce bunu yapmaya kalkarlarsa son fırsatı da kaçırmış olacaklardır. Aynı bağlamda artık boşuna kürek çeken Erdoğan’ın zorunlu taşıma izleyicili Kayseri Mitinginden akılda kalan tek şey, Kayserililerden oy yerine artık yolluk istemeseydi. AKP’lilere tavsiye etmek gerekirse; şayet Erdoğan artık miting yapmazsa bilin ki daha fazla oy alabilirsiniz.

 

Buna karşın Bay Kemal’in Balıkesir Kuvayi Milliye Meydanındaki halkla buluşması, meydanın adına uygun tam bir Kuvayı Milliye ruhuyla yapıldı. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin evrensel tescili olan ve bize Vatanımızın vatandaşlık kimliğini de vererek, Kurtuluş Savaşının asıl zaferi olan Lozan muahedesini galip Devlet statüsüyle imzaladığımız ve Cemiyeti Akvamdan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusunu aldığımız tarihi günde yapılan miting, bağlamında Kılıçdaroğlu sıfatında yeni ve müstakbel Türkiye Cumhurbaşkanını da tescil ediyordu.

 

Tahran buluşmasından, Türkiye’nin operasyon talebine karşın İran’ın ‘Teröristlere fayda sağlar’ görüşü boşuna değildir. Çünkü Türk ordusu tarafından Suriye’nin Kuzey bölgesine yapılan harekât sıranda ve sonrasında sadece Amerikan beslemeli bir bölücü terörist yapılanmanın oluştuğu açıkça ortadadır ki buna Türkiye’mize adeta bir işgal yürüyüşü başlatan Suriyeli mülteci sığınması da dahildir. Halen bizi de bir hayli mağdur eden bu müdahalenin, aleyhimize olan etkisini sürdürdüğü de asla yadsınamaz.

 

Şimdi bu harekâtın Türkiye tarafından tekrarlanmasının, Erdoğan Hükümetine asla güvenmeyen Rusya ve İran’ı tedirgin edeceği çok açıktır. Sadece stratejik bölgelerin kendi hudut güvenliğimiz nedeniyle elde tutulması gerekir. Aslında bunun dışında, Suriye’ye yapılacak bir harekâtın bize ne kazandıracağı da ilgililere sorulmalıdır. Zira bütün Ortadoğu’da ve Ukrayna’da halen mevcut farklı terörist yapılanmaların arkasında Atlantik Paktı emperyalistinden – bunun da AB Müşaviri NATO dur- başka kim vardır. Ki bu soru cevapsız kalmıştır.

 

Bu esnada Irak’ta olan ve bazı sivillerin de ölmesine sebep olan ve bize fatura edilmeye çalışılan provokatif bombalı saldırının arkasındaki gerçeğin, aslında Türkiye’nin Iraktaki mevcudiyetinden rahatsız olan Çakma Kürdistan Devleti veya Vilayetleri oluşturmaya odaklı ve Iraktan bir yapay devletçikler Konfederasyonu yaratmaya çalışan emperyalist Atlantikçilerden başkasının olamayacağını, ilk mektep çocukları bile düşünebilir herhalde. Çünkü AB’li olanlar hesabına tahammül edilemez sorunlar geliştirecek böylesi bir akılsızlığın, onlar tarafından yapılmadığını düşünmek hatalı olmayacaktır. Hele de Türk Askerinin sivile değil bomba atmak, silahını bile doğrultmayacağını bütün Dünya biliyorken!

 

Yeni orman yangınlarına antika ve hurda uçaklar denen THY’nin revizyondan geçirilen eski uçakları kurtarıcı oldu. Ne var ki Orman Bakanının bırakın istifa etmesini, AKP geleneği nedeninden dolayı, bu konu hakkında ne düşündüğünü bile sormak abesle iştigaldir. Lakin unutulmaması gereken; şayet bu uçaklarımız daha önce bakım görüp kullanıma alınsalardı, boşuna yanan binlerce dönümlük ormanlarımız da kurtarılmış olacaktı. Hatta bu uçaklarımızın başarılarından ötürü şimdi dış kaynaklı alıcılar da bulması, Atatürk döneminde de olduğu gibi yerli ve yeni modellerinin imalatının da önünü açacaktır.

 

            Sözün özü: Emperyalist güçlere ‘ülkeyi neredeyse paket halinde size teslim ediyorken, İktidarı kaybediyorum’ diyerek tavır koyan Erdoğan’ı iyi tanıyan Türk Milleti, sadece İktidar değişikliği değil; ama 20 yılın bütün suistimallerinin hesabını değişen İktidardan soracak ve devriklerle, milleti temsilen hesaplaşacak bir milli İktidarı da artık başında görmek istiyor. Yalnız İktidar avenesinin saatleri çaldığında, Sarayın hangi tünelinden kaçacağı – ki bu tünelleri inşa eden işçilerin bile yok edildiği söylenmişti- bilinmesi şartıyla hesap sorulabilir. Yoksa atı alanın yine Üsküdar’a atlayacağı asla unutulmamalıdır…

 

                                                                                   Serendip Altındal

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com