Blog Arşivi

1 Temmuz 2022 Cuma

AFORİZMALAR..

 


            Ekonomik kriz buhrana döndüğüne göre artık klasik AKP eyyamcılığının karaya vurduğu da ortaya çıktı. Bugüne kadar yürütülen salla yuvarla diyaloğu ile ayrıştıran bir düzen hedefe konarak İktidarda kalmayı beceren ve böyle de süreceğine inanan – ki aslında siyaset kültürü ve kalitesi yetmeyen- AKP tek adam İktidarı, bundan böyle aynı anlayışla seçimleri bile yapamayacağını veya yapmayacağı algısını da ortaya koydu.

 

Bu beceriksizliği yaparken de belki de 20 yılda istemeden daha doğrusu da düşünemeden, kahredici bir çaresizlik beyanına imza atmak zorunda kaldığının da belki hala farkında olamıyor. Artık batma noktasındaki ülkede hala kalkınmışlıktan bahsedenler ve topluca batışın da nedeni olanlar, demek ki aslında ‘biz saatimiz çaldığında nasıl olsa mekân değiştireceğiz, nasıl batacağınızı siz düşünün’ demek istiyorlar herhalde.

 

            Her şeyi üreten bir ülkenin insanları, bir zamanlar dışarıya sattıkları kendi üretimleri, bugün dışarıdan getiriliyorken, dış mihraklı yaşam ürünlerini alabilmek için bile yokluklarına rağmen kuyruklar oluşturuyor. Ne var ki idraksiz seçmenlerin yanında, bütün bu sefaletin baş nedeni olan başımızdaki ezik vükela, hala ve utanmadan gelecek seçimleri bile tek elden kazanmayı düşünüyor ve adeta tuluatçı rahmetli İsmail H. Dümbüllü’ye bile rahmet okutuyorlar.

 

Ayrıca birilerinden aldığı güçle bir Vekile ‘Senin gibilere ne olacağı belli’ diyen ayarlanmış polise de bir hatırlatma yapalım, ‘ya o cesaret aldıkların, yakında çekip gitmek zorunda kalınca ve senin gibiler de ocağına düşecekleri, aklınca hakaret ettiğini sandığın o yeni Hükümetin Vekillerine karşı, kendilerini nasıl savunmak zorunda kalınca, neler olabileceğine de bir empati oluştursan iyi edersin’ demek lazımdır. Çünkü yarın önünde hazır ola geçeceğin Hâkime ‘biz emir kuluyuz, öyle emir aldık’ demek de senin gibileri kurtaramayacaktır.

 

İlaveten de ‘Türk Lirasından kurtulduk’ diyen adı üstündeki Kurtulmuş Efendiye, ‘o halde temsil ettiğinizi sandığınız bu Devlet kimin devleti’ diye sormak gerekmez mi? Veya milli paradan kurtulduğunuza göre siz milli olmamalısınız ya da yoksa siz Dolarla mı maş alıyorsunuz diye bilhassa da eklemek farz olmaz mı? Bilmem anlatabildik mi. Burada çoğul takısı kullanıyorum, çünkü bu soruları sadece kendimin değil vatanımın has evlatları hesabı için de soruyorum.

 

‘Seçimden önce asgari müştereklerde anlaşalım’ diyen Mollaoğlu’nun bu ifadesi, ‘Parti gücü kadar siyaset beklentisi olmalı’ tezini de ortaya çıkaracağından, bırakın asgari müşterekleri; ama bu husus asgari ittifakı bile tehlikeye sokar. Aslında 6’lı ittifak AKP İktidarı tarafından yeterince sabote edilmektedir. Bu nedenle de yapılacak gizli antlaşmalarla siyasi paylaşımların seçimlerden sonra açıklanması güvenlik altına alınmalıdır. Yoksa seçim öncesi uçuşacak uçuk kombinasyonlarla, atı alan yine Üsküdar’a sıçrayabilir, ki bu aymazlıktan Allah korusun hepimizi.

 

Hükümetlerinden Türkiye’deki İsrail vatandaşlarına, ‘Türkiye’de kimliklerinizi değiştirin ve ülkeyi terk edin’ çağrısı yapılarak, İran tarafından İsraillilere terör saldırısı yapılacağı telkin edilirken, acaba Türkiye ile bir İran çatışması mı planlanıyor imajı da bizde ister istemez algı yaratıyor. Aynı nedenle de bu senaryo, dış dünyaya da yeni ve Ortadoğu merkezli çok daha kapsamlı ve Büyük İsrail projesine uygun yeni bir çatışma masajımı vermek istiyor, düşüncesini de çağrıştırıyor nedense.

 

Vaktiyle Atatürk’ün Balkan ve Sadabat Paktlarıyla başlayan komşularla Konfederasyon anlayışı bugün bölgemizde nasıl, İsrail tabanlı, emperyalist Siyonist bir bölgesel merkeziyetçiliğe dönüştürülmeye çalışılıyorsa, durum gerçekten çok vahimdir. Bu nedenle de Prof. Anıl Çeçen’in Ulus Devletler bileşkesinde, yine bölgesel Konfederasyonlar oluşturulması görüşünün, tamimiyle desteklenmesi gerekmektedir. Ki bu husus, bir Dünya savaşı çıkmadan da Dünya insanlarının huzur ve barış içinde, emperyalist Kartellerin sömüremediği bir ortak Dünyada, kardeşçe yaşayabilmelerinin asla yadsınamayacak bir şartı olacaktır.

 

Bir de LGBT denen bir kavram, bugün özellikle de Avrupa ve USA menşeli bazı aykırılar tarafından diğer milletler gibi bizimle de buluşturulmaya çalışılıyor. Aslı kadın ve erkek sapıklığını tolere edilmesini sağlamak bağlamında duvara asılmış cinsiyet alışkanlıklarını ifade eden (lesbiyen, homoseksüel, biseksüel, transseksüel) böyle bir tabelaya Türk geleneği asla itibar etmez. Esasen seküler ve toplumcu bir din olduğu için diğer dinler gibi bir Reform gerektirmeyen İslam dinin de de bu ifadelerin, asla yeri yoktur ve böyle kavramlar normal karşılanmaz.

 

Yalnız aslı Hristiyan doğmasından çıkmış olan bu yapının, neresinden bakılsa da Avrupalı ve USA’lı olanlarca dünyaya yayılmakta olduğu derhal anlaşılır. Öyleyse ‘Türkiye LGBT yapsın’ zırvasını saçmalayan Biden önce kendi Siyonist aleminin sapkın yapısına empati oluştursun. O zaman da bu tabirlerle iştigal etmeden önce birileri, önce şapkalarını önlerine koyup ilk öncede kendi özdeşliklerine bakmalıdırlar. Ve ondan sonra da bu konunun tartışmaya neden olup olmadığına karar verebilsinler. Çünkü individüel algı, tercih ve yönlenişleri sosyalleştirerek genelleştirmek, hatta bunu denemek bile çağdaş insan olmaya aykırılıktır.

 

Ama ne var ki, hala her şeyin olduğu gibi kaldığını ve kalacağını düşünen bazıları, çağların gerisinde kalmış skolastik kafalarıyla, soğurulunca ‘BEN’ kara deliklerinde yok olurken, Dünya kendi evrim ve devrimleriyle dönüp durmaya, insanoğlu da Güneşin sonuna kadar yaşamaya devam edecektir. Ve elbette Cumhuriyetimiz de bünyesindeki atıklarını temizleyecek, devrimini, evrimini, yaparak ve kendisini hep güncelleyerek yoluna devam edecektir.

 

Sonuç: Türkiye’yi Federasyonlara ayırıp Asya Bloğuna karşı sömürge devletçiklere dönüştürme ereğini emperyalizm, kendi sonuna kadar yaşatacaktır. Bu nedenle de bunu gerçekleştirme noktasında tek adayı olan Erdoğanlı AKP İktidarını, her hâlükârda yaşatmaya çalışacaktır. İşte tam da bu nedenden dolayı Rusya, Çin ve diğer Asya Devletleriyle birleşik yeni Dünyaya yaşam iksiri uluşturacak Kemalist bir Konfederasyon kurmak mecburiyetimiz, hepimizi yok edecek yeni bir Dünya savaşını elimine edecek, huzur ve barış içinde kardeşçe yaşayabilmemizi de sağlayacaktır. Ve çok iyi bilelim ki Dünya barışı için ilk önce kurtulmak zorunda olduğumuz tek ortak düşmanımız, Atlantik Paktı yaftalı emperyalist ortaklığıdır.


Serendip Altındal

 

Özün Kişiliğindir...

Özün Kişiliğinin Aynasıdır (Eski makaleler)

serendipaltindal02.blogspot.com

serendipaltindal94@gmail.com